Şuanda 247 konuk çevrimiçi
BugünBugün1425
DünDün6244
Bu haftaBu hafta15393
Bu ayBu ay15393
ToplamToplam10483817
Planın devamı... PDF Yazdır e-Posta


Yaz bitti, yaz planı da bitti, performans fena değil…

İlk yazılıdan 2,3 aldığımı yazmıştım, ikincisi de belli oldu, 2 (80). Ben de zaten böyle bekliyordum. 90 dakikalık sınavda tek soru vardı, o sınav.

Yazılılardan iyi notlar almaya başlamam hoşuma gitti çünkü bu durum Almanca yazılı ifadenin düzeldiğini gösteriyor. Daha önce epeyce kötüydü. Politik bilimi bitirirken yazılı ya da sözlü seçme imkanı vardı, hepsini sözlü seçmiştim. Kısa cümleler kur, kavramlarla konuş, sınavı iyi götürüyorsun, ama yazılı başka bir şeydi.

Daha eksik var tabii de önemli bir dönemeç dönüldü sayılır.

Kitap da bitti. Ekimde baskıya girer…

Gelecek kitap için tereddütlüyüm. Aslında karar verilmiş sayılırdı ama aklıma şüphe düştü. Şüphe şu: tarihimizi ve bugüne izdüşümünü anlatacağım ama bu konuda hemen her şey zaten anlatıldı. Biraz daha baştan alınabilir, araya ayrıntılar eklenebilir ama sonuçta içerik olarak pek de yeni bir şey söylenmeyecek.

Şimdi ihtiyaç olan bu mudur, diye düşündüm.

Gelecek bitti diye bir tespitimiz var.

İnsan toplumu değiştirme mücadelesinde bugün yaptığının gelecekle bağlantısını kurabildiği oranda öne atılır, hayatı dahil birçok şeyi ortaya koyar. Ama artık bunu yapamıyorsa, bugünle gelecek arasında ajitasyon dışında bağlantı kuramıyorsa, kendisine itiraf etmese bile, gelecek bitmiş demektir.

Sorun sadece biz değiliz. Eskiden şöyle düşünülürdü: burada biz yapamayabiliriz ama başka bir ülkede yapılacaktır.

Şimdi bu da büyük bir soru işareti.

Başka ülkelerde yapılan çok şey var, ulaşılan sonuçlar pek büyük olmasa da yine de var. bizde bunlarla ilgilenmek yerine ajitasyona başvurmak alışkanlık halinde…

Arap Baharı süreci devrim sanılır, Yunanistan’da devrim beklenir, derken Fransa’daki işçi eylemlerine umut bağlanır; bir fabrikada grev olur, sanırsınız Sovyet kurulmuş, birkaç hafta sonra grev biter ve unutulur. Yeni bir ajitasyon konusu aranır.

Dünyanın neresinde olursa olsun yaşanılan tecrübelerle ilgilenmeden teorik yenilenme yapılamaz. Bunları sadece aktarmak yetmez; hangi sonuçları vardır ve bize ne oranda uygulanabilir? Bunların belirtilmesi gerekir.

Bu konuda daha fazla kafa yorup üretimi de bu alanda yapmak gerekmez mi, diye düşünüyorum.

Diğeri önemsiz demiyorum ama şu sıra özellikle ihtiyaç bulunmuyor diye düşünüyorum.

Anlatıldığı  www.enginerkiner.org , www.yukseleris.blogspot.com , www.thkp-c-acilciler.blogspot.com , www.thkp-c-acilciler-tarih.blogspot.com gibi yerler de var zaten…

Biraz düşünelim bakalım…

Üniversitenin de artık son bölümüne geldim sayılır.

Benim bulunduğum yerde yan bölüm almadan okuyamıyorsunuz.

Ana bölüm felsefe 10 ders, yan bölüm etnoloji 8 ders…

Her ders haftada en az 2 en fazla 6 saat, kolay değil yani…

Ana bölümden 8 yan bölümden 4 ders bitti. Aslında yan bölümü değiştirmek zorunda kalmasaydım daha fazla olurdu.

Şimdi Etnolojiden iki ders alacağım, (Orta ve Güney Asya Etnolojisine Giriş, Fransız Antropolojisi) bir de felsefe dersi düşünüyorum ama daha karar vermedim. Zihin felsefesiyle ilgili peşpeşe yeni dersler çıkmaya başladı, birisini almak istiyorum.

Yıl sonuna kadar Alman idealizmi konusunda temel bazı kitapları okumam gerekiyor. Zihin felsefesinde önemli bir alan oldu.

Aklıma kışkırtıcı düşünceler gelmiyor da değil…

Mesela devlet teorisi konusu…

Epeyce okumuştum zaten, yetmez ama okumuştum.

Poulantzas, Gramsci, Althousser, Hirsch, Demirovic; özellikle son ikisinin neo liberal devlet teorisini okumuştum. Ek olarak Jessop’u da okumam gerekir.

Şimdi bir de neo liberal otoriter devlet ve bunun Poulantzas ile bağlantısı var.

Buradan –tabii başka okumalarla- bizdeki devlete geçebilirsiniz.

Yukarda adlarını saydıklarımın tamamı marksisttir ve hiç birisi marksist devlet teorisini doğru bulmaz.

Yetersiz ve sallantılı bir teoridir.

Konu beni fena halde çekiyor ama bakalım…