Şuanda 309 konuk çevrimiçi
BugünBugün1351
DünDün6244
Bu haftaBu hafta15319
Bu ayBu ay15319
ToplamToplam10483743
AABF'nin kararını doğru buluyorum! PDF Yazdır e-Posta


 

 

Avrupa Alevi Birlikleri Federasyonu geçtiğimiz Cumartesi günü Köln’de yapılan mitingde PKK taraftarlarının sergilediği tutum sonucu Demokratik Güçbirliği ile ilişkisini askıya aldığını açıkladı.

Mitinge gitmedim. Gitsem de özellikle ön tarafta ortaya çıkan sorunu görmeyebilirdim. Böylesi mitinglerde çok bulunmuş birisi olarak ne olduğunu anlamak zor değil. Miting hakkında yazılanlar okunduğunda da bu durum açıkça görülebiliyor.

Bu tür mitinglerde ön sıralarda bulunan ve büyük bölümü gençlerden oluşan bir kesim kim konuşursa konuşsun Öcalan bayraklarını sallayarak “Biji Serok Apo” sloganı atar, konuşma duyulmaz olur. Cumartesi günü olan da biraz eksiği ya da fazlasıyla bu olsa gerektir.

Burada sorunu “Kürtlerin önderine tahammül edemiyorlar”, “bayraklarına tahammül edemiyorlar” diye açıklamak, “hem suçlu hem güçlü” anlayışını gösterir.

AABF’nin kozmopolit yapısını herhalde herkes biliyor. Bu yapıda CHP’liler, Kemalistler ve daha solda olanlar birlikte bulunuyor. Bu yapıyı dikkate alıp ona göre davranmak gerekirdi. Mitingi düzenleyen de onlar üstelik…

Bayraklarını açarsın, sloganlarını atarsın ama bunu sahneden biraz geride durarak yaparsın. Yine tepki gösteren olabilir ama böylesi tepki pekala ihmal edilebilir.

Kürt hareketi başka yerlerde de sergilediği tipik tutumunu sürdürüyor: biz yaparız, hakkımızdır!

Buyur yap o zaman, kendi kendine yap!

Yılı tam hatırlamıyorum, 2000'li yılların başları  olsa gerektir.

Avrupa Barış Meclisi’nin Avrupa Sekretaryasındayım ve AABF’nin Köln’deki büyük bir salon toplantısında konuşacağım. Genel kurul muydu, Avrupa Alevi Birlikleri mi kuruluyordu, tam hatırlamıyorum. Yöneticilerin sıkıntılı durumunu fark etmemek mümkün değildi. Öcalan’dan başlayan, Kürtleri sürekli öne çıkaran bir konuşma bekliyorlardı ve bu da salonun bileşimine pek uygun değildi.

Ben ise Alevi terminolojisiyle barış mücadelesinin önemini anlattım. Ne İmralı görüşmelerinden söz ettim ne de Kürt hareketinin barışa verdiği önemden… Basını biraz izleyenin bunları zaten biliyor olması gerekirdi.

“72 milleti aynı görmek”, “Dilin ve bu bağlamda Kürtçenin, bu dili anadili olarak konuşanların insanı kamil’e ulaşmasındaki önemi” –o sırada Kürtçenin serbestleşmesi söz konusuydu- çerçevesinde bir konuşma yaptım.

İstediğimi anlattım!

Pekala yapılabiliyormuş.

Bir kuruluşla birlikte iş yapmak istiyorsan, onun hassasiyetlerini dikkate alacaksın.

Bunlar sana tam uymayabilir. Ya birlikte iş yapmazsın ya da bunları dikkate alırsın.

Karşındakini dönüştürmek kendi varlığını ortaya koymak ama onu da dikkate aldığını göstermekle mümkündür.

Dayatmacılık sadece tepki doğurur ve bu da bir gün bir yerden patlar.

HDK-A toplantılarında da benzerleri yaşanıyor.

Biz Kürdüz, çoğuz, en büyük bedeli ödüyoruz, yaparız; anlayış bu!

Bir şeyin anlaşılmasında yarar var:

Dışınızdaki insanların size ihtiyacı varsa, sizin de onlara ihtiyacınız var.

İhtiyacınız yoksa neden birliktelik istiyorsunuz?

Kendi başınıza yapın o zaman…