Şuanda 295 konuk çevrimiçi
BugünBugün1381
DünDün6244
Bu haftaBu hafta15349
Bu ayBu ay15349
ToplamToplam10483773
Türkiye'de iç savaş çıkmaz! PDF Yazdır e-Posta


Türkiye’de iç savaş çıkmaz, ek olarak iç savaş isteyen de bulunmuyor. Ne AKP ne de PKK iç savaş istemiyor, politikasıyla iç savaşı hedeflemiyor.

Kavramları bilir bilmez kullanmak bizde neredeyse moda oldu. Olaylar sertleşince “iç savaş mı çıkacak?” diye soruluyor ya da “iç savaş tehlikesinden” söz ediliyor.

1984 yılından beri ülkede bazen duran bazen şiddetlenen bir savaş yürüyor. Buna küçük çapta iç savaş adı verilebilir. Adına küçük iç savaş desinler veya demesinler, bu gerçeği herkes biliyor. Bu durumda iç savaş tehlikesinden söz edenler, bu savaşın iyice büyüyebileceğini, AKP ve PKK’nin kendi çıkarları çerçevesinde bunu körüklediğini düşünüyor demektir.

Türkiye’de Türklerle Kürtler arasında etnik temelde iç savaş çıkmaz.

Böyle bir savaşın çıkabileceğini düşünenler Kürtleri politik olarak homojen bir kitle gibi düşünüyorlar. Ülkedeki Kürt nüfusunun yarısından fazlası Kuzey Kürdistan adlı bölgenin dışında yaşıyor. İstanbul, Bursa, İzmir, Mersin, Adana vb. kentlerde bulunuyor. Ülkenin en büyük Kürt kenti yıllardan beri Diyarbakır değil İstanbul’dur.

Ülkenin batı ve güneyindeki büyük kentlerde yaşayan Kürtlerin –oran vermek mümkün olmamakla birlikte- önemli bölümü AKP’lidir.

Mehmet Metiner’in deyimiyle bunlar “makul Kürtler”dir. AKP bunlara karşı savaş açacak değildir. Tersine MHP’liler ya da Osmanlı Ocakları’nın militanları yollarını şaşırıp da “makul Kürtler”e saldırırlarsa, cevabını polis operasyonu olarak alacaklardır. AKP kendi taraftarını doğaldır ki koruyacaktır.

1984’ten beri azalarak ve artarak süren çatışma ortamından çok daha fazlasını, ülke çapında bir iç savaşı bekleyenler, Kürtler arasındaki büyük ayrışmayı hiç ama hiç görmüyorlar. Burada sınıfsal değil politik ayrışmadan söz edilmektedir.

Benzer bir durumu Sur, Cizre ve Şırnak’ta insanlar katledilirken “Geziciler nerede?” diye soranlarda da görmüştük. Onlara “büyük yerleşim birimlerindeki Kürtler nerede?” diye sormak gerekiyordu.

Her Kürdü potansiyel bir PKK yandaşı olarak görmek sadece bazı Türk ırkçılarına özgü kafa yapısını yansıtır.

Kürtlerin politik yönelimlerinin ötesinde kutsalları vardır. Mesela Öcalan bu konumdadır. Darbe teşebbüsünün ardından “Öcalan’ın sağlığından endişeliyiz” açıklamaları yayılınca AKP hemen endişe edilecek bir durum olmadığı açıklaması yapmıştı. Aynı AKP, artan oranda HDP’ye saldırmakta mahzur görmüyor. Hesabını yapıyor, tepki olabileceğini ama bu tepkinin göze alınabileceğini düşünüyor ve saldırıyor. Bu saldırılar karşısında Kürtlerden genel olarak yüksek bir ses çıkmamasına şaşıranlara, Kürtlerin çoğunun HDP’li olmadığını hatırlatmakta yarar bulunuyor. Oranı belirlemek zor ama AKP’nin Kürtler içindeki taraftar sayısı hiç de az değildir.

Bu durumda ülkede etnik temelde bir iç savaşı istemek AKP’nin çıkarlarına aykırıdır.

Gelelim Alevilerin durumuna…

Alevilerin içinde de politik birlik bulunmuyor. Büyük bölümü CHP’li, bir bölümü AKP’li, bir bölümü HDP’yi başka bir bölümü ise MHP’yi seçiyor. Bazı Alevilerin “gerçek Türk” olduklarını düşünerek Kürtlere karşı olduklarını da herhalde biliyorsunuz.

AKP Alevileri olabildiğince kazanmaya, yapabildiği oranda CHP’den uzaklaştırmaya çalışıyor. Burada da “makul olan” ve “makul olmayan” Aleviler bulunuyor.

Alevilerin küçük bir bölümü tepkisini ortaya koyarken önemli bir bölümü, bir CHP eski milletvekilinin söylediği gibi, “yaksan da öldürsen de sesini çıkarmıyor”.

Alevileri de Kürtler gibi politik olarak bütünsel bir kitle gibi görüp ülkede etnik ve mezhep temelli iç savaş tehlikesinden söz etmek doğru değildir.

Hem Alevi hem de Kürt kitlesi ayrışmıştır.

Burada sınıfsal değil politik ayrışmadan söz ediyorum.

Bugüne kadar yaşanılan çatışma düzeyinin oldukça üzerinde bir iç savaş tehlikesinin temelsizliğinden söz ettim. Bir de Beşiktaş’taki eyleme yaklaşımdan söz etmek gerekiyor.

Bu eylem için “TAK mı yaptı, İŞİD mi, belli olmuyor” demek sadece ayıp olarak adlandırılabilir. İŞİD (doğru adıyla İslam Devleti ya da İD) ne zamandan beri polise yönelik eylem yapıyor? Yapmış da haberimiz mi olmamış!

Bu tür eylemlere karşı olabilirsiniz, terörizm olarak görüp kınayabilirsiniz; olabilir, ama İD’nin yapmadığı başından beri açıktır.

PKK ile TAK arasındaki ilişki üzerinde spekülasyon yapmanın anlamı bulunmuyor. İkisi ayrı örgüt olabilir ama yakın ilişki içinde oldukları bellidir. Bunu anlamak için PKK’ye yakın olduğu bilinen yayın organlarında manşete çıkmış TAK açıklamalarına bakmak yeterlidir.

Hayatını canlı bomba olarak ortaya koyabilecek ve bunlara lojistik destek sağlayabilecek elemanlara, 300 kilo civarında TNT vb. patlayıcıyı İstanbul’a getirip saklayabilecek bir alt yapıya sahip olmak küçük bir yapının gücünü fazlasıyla aşar.

AKP’nin iç savaş stratejisi bulunmadığı gibi, PKK’nin de onunla birlikte iç savaşı tırmandırma anlayışı bulunmuyor.

AKP gerginliği tırmandırma stratejisi izliyor. Tepki görünce geri çekiliyor, sonra yine devam ediyor. Bu anlayışa “iç savaşa giden yol” demek mümkün değildir.

Türkiye soluyla PKK arasındaki açının arttığı bir süreden beri görülüyordu. Bir kesim açık PKK karşıtlığı üzerinden puan toplayabileceğini sanıyor ki, bu yolun milliyetçilik –ya da ulusalcılık”tan başka yere götürmediğini şimdiye kadar gördük.

Başka bir kesim de farklı bir söylemle de olsa aynı çizgiye yaklaşır gibi görünüyor.

PKK’yi eleştirmekle önemli her politikayı bu eleştiriye endekslemek farklıdır.

Ülkede kepazeliğin bini bir para…

Kadınlara, çocuklara saldırılar, eğitim faciası, gazetecilere ve öğretim üyelerine baskılar, yazarların hapse atılması ve daha sayılabilir.

Bunlara yönelik protestolarda, direnişlerde Kürtlerin bir bölümüyle yan yana değil misiniz?

Eleştirel yaklaşmak bu yan yana olmayı dışlamaz.

Önce kendi örgütlenmeni yapmayı da dışlamaz…

Son olarak eklemek gerekir:

"Ya başkanlık ya kaos" değil...

Hem başkanlık hem kaos...