Şuanda 268 konuk çevrimiçi
BugünBugün1447
DünDün6244
Bu haftaBu hafta15415
Bu ayBu ay15415
ToplamToplam10483839
Yılın esprisi: Müslümanlık barış ve sevgi dinidir! PDF Yazdır e-Posta


Değişik ülkelerde “yılın sözü”, “yılın kelimesi” gibi belirlemeler yapılır. Yılın esprisi de belirleniyor mu, bilmiyorum, belki bazı ülkelerde vardır. “Müslümanlık barış ve sevgi dinidir” cümlesi yılın esprisi olmanın en güçlü adayıdır. Burada espriden kastedilen, doğruymuş gibi söylenmesine karşın tersinin doğru olmasıdır.

Bugünlerde bildiğiniz gibi değil, Almanya’daki Müslüman kuruluşları telaş içindeler. Bazıları “şiddete çağrı yapan camilerin kapatılması gerektiğinden”, “imamların polisle işbirliği yapmasının doğru olacağından” söz ediyorlar.

Nereden çıktı bu telaş, diye sorarsanız, gerekçeleri bulunuyor.

İlk olarak; Diyanet İşlerine bağlı ve en fazla camiye sahip olan DİTİB’in Almanya’da casusluk faaliyeti gösterdiği saptandı. DİTİB cemaat içindeki ve çevresindeki muhalifleri saptayıp Türkiye’ye bildiriyormuş. Bu nedenle DİTİB’in “sürekli gözetlenmesi gereken örgütler”e dahil edilmesi gerektiği savunuluyor.

İkinci olarak; Berlin’de Noel Pazarı’ndaki kalabalığın üzerine kamyon sürerek 12 kişiyi öldüren kişi İslam Devleti’nden ve Müslümandır.

“Bu gibi kişiler Müslüman değil, gerçek İslam’ı biz temsil ediyoruz” gibi bu tür olaylardan sonra çok duyulan söyleme itibar eden bulunmuyor. İslamın değişik yorumları bulunuyor. Kendisini Müslüman sayan ve ibadetini de tam ya da belirli oranda yapan, başka şeye de karışmayan kişi de Müslümandır; İslam Devleti ve El Kaide mensupları da Müslümandır. Bunlar da sıradan Müslümanların gerçek Müslüman olmadıklarını savunurlar.

Kutsal Metin (Kuran) değişmez ama farklı yorumlanır. Sonuçta bütün yorumların sahipleri Müslümandır.

Çok sayıda Müslümanda rastlanan özellik, baskıyı görünce ılımlı olmasıdır. Almanya bu konuda açık örnektir. İslam dininin insan hakları ve özgürlükleriyle bağdaşmayacağını ileri süren bir parti, AFD sürekli güç kazanıyor. Bu durumda bazı Müslüman örgütleri insan hakları savunucusu kesilirse şaşırmamak gerekir.

İslam dini bir inanç olduğu kadar politikadır ve hatta politik yanı ağır basar.

Baskıyı görünce sinersin ve hatta o güne kadarki çizginin tersini savunursun; baskı azalınca eskisine dönersin.

Ülkemizde Erbakan’dan başlayarak bu konuda çok sayıda örnek gördük.

Almanya’da herhangi bir politikacı “bazı camilerin kapatılması gerekir” dese ayağa kalkacak olan Müslüman örgütleri, şimdi aynı talebi savunuyor. Değiştiklerinden dolayı mı, hayır; şimdi durum böyle gerektiriyor, onun için…

Sade Müslümanla politik Müslümanı birbirinden ayırmak gerekir. İkincisinde Müslümanlık politikanın örtüsüdür. Her kılığa girebilir, dün savunduğunun bugün şartlar gereği tersini savunabilir, sonra yine özüne dönebilir.

Bu tür Müslümanların sözüm ona haklarını savunan solcular bugüne kadar onlar tarafından bir güzel kullanılmışlardır.

Büyük bir göçmen örgütü olan ve zamanın TKP çizgisine yakın FİDEF’in son yıllarıydı. Bu örgüt Almanya’daki Müslüman örgütleriyle –Milli Görüş-  ittifak yapılması gerektiğini savunmaya başladı. Onlar da göçmendi, sorunları aynıydı, bu durumda neden birlikte mücadele edilmesin?

Mesele bu kadar basit değil…

Evet onlar da göçmen ama istediğiniz kadar aksini savunun sorunların sınırı Almanya’da bitmiyor ve Türkiye’ye kadar uzanıyor.

Almanya’da MHP’nin uzantısı olarak örgütlenen kuruluşların üyeleri de göçmen değil midir?

Almanya solu kendisiyle bazı konularda benzer talepler savunan neo Nazileri arasına almaz. Nedeni, bu kuruluşlara meşruluk kazandırmamaktır. Bu kuruluşlar dışlanmalıdır, yapılabildiği kadar dışlanmalıdır.

Aynısı MHP ve İslamcı kuruluşların önemli bölümü için de geçerlidir.

MHP’liler İslamcılara göre daha samimiler, çizgilerinde duruyorlar. İkinciler ise duruma göre “demokrat” ve hatta “sol” bile olabiliyorlar.

Bir süredir Abdurrahman Dilipak’ın sözlerine kızanları görüyorum. Haklısınız ama bu kişiyi “Müslüman demokrat” diye lanse edip tecritten çıkmasını sağlayan Birikim Dergisi değil miydi?

Bazı solcular AKP’ye “Müslüman demokrat” demediler mi?

Kendilerince demokrasi cephesini genişleteceklerdi ama sonuçta kim kimi kullandı dersiniz?

Kemalistler politik islamdan sürekli olarak kaçarlar. Kaçmak çare değildir. Politik islamla duruma göre birlikte iş de yapılabilir. Bütün mesele karşındaki hakkında hayallere kapılmayacaksın, ne olduklarını bileceksin, kendini kullandırmayacaksın ya da onun seni kullandığı kadar sen de onu kullanacaksın.

Almanya’da FİDEF yöneticilerinin Milli Görüş ile toplantıya gittiklerinde onlara hoş görünmek için yanlarında seccade götürdüklerini, bir bölümünün de birlikte namaz kıldığını biliyorum.

İsteyen namaz kılabilir de bu yöntemle kendini ancak İslamcılara kullandırtırsın ve nitekim de böyle olacaktı.

Politik islamın da çeşitleri bulunur ve bunlardan her numara beklenmelidir.

İslamcı örgütlerin genel gelişme politikası –daha önce de belirtmiştim- şöyledir: rakiple işbirliği yap ve yüksel, yeterli güce ulaşınca karşı çıkarsın…

Filistin’deki Hamas’ın gelişmesinde İsrail’in rolü vardır. İsrail laik Filistin hareketini parçalamak için Hamas’ın gelişmesini destekledi. Sonuçta iki taraf da amacına ulaştı. FKÖ’de temsil edilen laik Filistin hareketi zayıfladı, ki bu da İsrail’in işine geliyordu, karşılığında da Hamas güç kazandı. İki taraf da kazandı, kaybeden FKÖ oldu.

Taliban’ın gelişmesi de aynı şekildedir. ABD desteğiyle Kızıl Ordu’ya karşı savaştılar, güçlenince ve SSCB de ortadan kalkınca ABD’ye karşı döndüler.

Bizde de farklı bir gelişme olmadı. İslamcılar önce sola yanaştılar. Birbirine karşı pek kurnaz olan solun bir bölümü bunlara çabucak kandı, bunları “Müslüman demokrat” sandı; sonra da dünyanın kaç bucak olduğunu gördüler!

Politik islamdan kaçmak, onu sürekli yermek çözüm değildir. Bunlar bir güçtür ve bunlarla bir şekilde ilişki içinde olmak gereklidir. Mesele karşındakinin ne olduğunu bilmek, hayale kapılmamak ve usta politikacılar olmaktır.

Lenin, “İşçi sınıfı burjuva politikacılardan aşağı kalmayan kendi politikacılarını yetiştirmelidir” demişti.

Lenin’in pratik tespitleri çok önemlidir.

Birbirine madik atmayı politikacılık sanan bazı sol örgütlerin İslamcılar tarafından bir güzel kullanıldığı günleri yaşadık.

Bir bölümünün hala kullanılmaya hazır olduğuna da eminim ama AKP’nin onlara ihtiyacı kalmadı.

Almanya’daki gelişmeleri yakından izlemeye çalışın. Politik İslamcıların şekilden şekle nasıl girdiklerini göreceksiniz.

Müslümanlık barış ve sevgi dinidir, ama duruma göre!