Şuanda 314 konuk çevrimiçi
BugünBugün1348
DünDün6244
Bu haftaBu hafta15316
Bu ayBu ay15316
ToplamToplam10483740
Kırk yıl önce bir yılbaşı... PDF Yazdır e-Posta


İnsan yaşadığı her yılbaşını doğaldır ki hatırlamaz. Bir yılbaşı vardır ki, unutmam mümkün değildir: 1976’nın bittiği 1977’nin başladığı yılbaşı… 40 yıl önceki yılbaşı…

İstanbul’da İncirli kavşağındaydım, hafif kar yağıyor, birkaç çocuk yılbaşında adet olduğu üzere çatapat patlatıyordu. Normalde her yılbaşında gelen yıl için plan yapardım ama o gece hiçbir şey düşünemiyordum. Berbat ve çok zor bir yıl geride kalmıştı ve bakalım 1977’de ne yapacaktık.

Aradan kırk yıl geçtikten sonra bile hayatımın en zor yılının 1976 olduğunu düşünürüm. Çok zor bir yıldı. 26 Ocak’ta Beylerderesi’nde beklemediğimiz ağır bir darbe yemiştik. Yurtdışı Grubu ile birlikteydik, kısa sürede tutumları değişti. Dışarıdan polis, Devrimci Yol’un Ankara kesimi, içerden de bunlar; tam bir kuşatma içindeydik. Dikkatler benim üzerimdeydi ve bazı işleri benden başkasının yapması da mümkün değildi. Ama nasıl, küçük bir hata yeni bir darbeyi ve ardından da dağılmayı getirebilirdi.

İşten çıktım, Ankara’dan İstanbul’a taşındım. O kentte kalmak benim için tehlikeliydi. Yurtdışı Grubu ile ayrıldık. Bunun için konuşmak gerekmedi, ayrılık fiilen olmuştu zaten. Devrettiğimiz bütün ilişkileri geri aldık, bize devrettikleri ilişkilerin bir bölümü de onlara geri dönmedi. Politik insanlardık ve sadece eylem düşünen ama sadece düşünen, yapmaya da çekinen insanlara karşı belirgin bir üstünlüğümüz vardı.

İzmir’e gidip Yurtdışı Grubu’ndan bize yakın isimle konuştum. Sonuç yoktu. Olsun, yavaş ve dikkatli şekilde deneyelim de varsın sonuç çıkmasın.

Devrimci Yol rezil içerikte bir yazı çıkardı: Türkiye Devriminin Acil Sorunları Üzerine Birkaç Söz başlığıyla… Sonraki kırk yılı da dikkate alarak bu kadar düzeysiz bir yazı okumadığımı söyleyebilirim.

Dağılan Genel Komite’yi yeni isimler alarak yeniden kurduk. Bunlar Ankara kadrosundandı ve Yüksel tanımıyordu.

Parasızlık ciddi sıkıntı olmaya başlamıştı. İstanbul’da ilk para işlerine girdik. İlk otomatik silahımızı aldık.

İlgili yazıya cevap olarak Eleştiriler Üzerine adlı yazıyı yazdım.

Bütün yazılarımızı 40 Yıl Sonra TDAS başlığı altında iki yıl önce yayınladık. Bu yazıyı da Öncü Savaşının Politik Sanatı adlı kısa yazı gibi bulamadığımız için derlemenin içine koyamadık.

Yavaştan yeni ilişkiler kurmaya başlamıştık.

Derken Genel Komite’nin iki yeni üyesi arasında başlayan sorun dallanıp budaklandı. Harekete geçecek miydik yoksa daha bekleyecek miydik?

Politik çıkış yapma kararımız aynı zamanda daha sonra Devrimci Savaş adını alacak arkadaşlarla ayrılıkla birlikte gerçekleşti. 1976 yılının sonlarına doğru olan bu ayrılık aslında birkaç ay önce olabilirdi ama ben ısrarla tutum belirlemiyordum. Hiç istemiyordum ayrılığı. Ayrılacak olanlar askeri kadromuzun önemli bölümüydü denilebilir. Birlikte işler yapmıştık. Zaten hep böyle olur: politik çıkış konusunu öne çıkaranlar askeri bakımdan zayıftır, daha sonra yaparız diyenler ise daha beceriklidir. Eylem tecrübesinin yerini hiçbir askeri eğitimin tutmayacağını daha sonra daha iyi görebilecektik.

İlişki olarak büyük bir kaybımız olmamakla birlikte bu ayrılığı istemedim.

Sonunda politik çıkışa karar verildi.

İşte 1977’ye girerken durum böyleydi. Toparlanmış, bir yıl içinde iki ayrılık yaşamış ve politik çıkış yapmaya karar vermiştik.

Üç hafta sonra Yüksel’in öleceğini, diğerinin yakalanacağını ve alınmış kararın uygulanmasında tek kalacağımı o gün düşünmek mümkün değildi. 2,5 ay kadar sonra da Ömür ölecekti.

Düşündüğümüz oranda olmadı ama yaptık, politik çıkışı gerçekleştirdik. 1977 yılının Haziran ayında büyük bir ferahlama hissettiğimi hatırlıyorum. Daha yapılması gereken çok iş vardı ama büyük bir virajı dönmüştük.

1976 korkunç bir yıldı. O yılı geçmiştik ya, her taraftan kuşatma altında iken toparlanabilmiştik ya…

Başarı duygusu, büyük bir yorgunluk, hüzün ve geleceğe ait belirsiz umutlar içinde olduğumu hatırlıyorum.

Yapacaktık, neyi ne kadar, bunu bilmek mümkün değildi.

İncirli’de bir süre durup sokak lambalarının ışığında hafiften yağan karı seyretmiş, sonra eve gitmiştim.

Evlilik de bitmişti, uzatmalar oynanıyordu ve ben her şeyi geride bırakıp yeniye giriyordum.

Ocak’ta yaşayacağımız bir ölüm ve üç kişinin eylem sırasında çatışarak yakalanması da ağır bir darbeydi ama 1976’da bunlara alışmıştık. Tedbirleri al, ilişkileri toparla ve devam et…

Geçen 40 yılı şöyle bir düşünüyorum da ne kadar çok şey olmuş…

 

Kaybettiklerimizin de yaşıyor olmasını isterdim…