Şuanda 295 konuk çevrimiçi
BugünBugün1381
DünDün6244
Bu haftaBu hafta15349
Bu ayBu ay15349
ToplamToplam10483773
Göç Kitap Fuarı 6. kez düzenlendi PDF Yazdır e-Posta


Göç Kitap Fuarı’nın altıncısı 10-12 Mart tarihleri arasında Frankfurt’ta düzenlendi. Kaçış ve sürgün kitap fuarının ana temasıydı.

Fuar’ı düzenleyen grup adına konuşan Khan, özellikle Almanca yazılmış kitapları okurla buluşturmak istediklerini belirtirken, “Bu kitaplarda anlatılanları başka yerde okuyamazsınız” dedi.

“İyi yazan çok sayıda göç etmiş yazar var ama onları tanıyan bulunmuyor” diyerek fuarın amacını açıklayan Khan, bu yıl 60 dile çevrilmiş Anne Frank’ın Hatıra Defteri’ne özel bir önem verdiklerini belirtti. Eschersheim’daki bir okuldan gelen öğrenciler bu kitaptan pasajlar okudular.

Kitapların büyük çoğunluğunun konusu Almanya’ya nasıl gelindiği ve burada karşılaşılan zorluklarla ilgili… Herkesin hikayesi ayrı bile olsa aralarında önemli benzerlikler bulunduğu söylenebilir. Baskı ülkelere göre çeşitlilik gösteriyor, kaçış yolları da terk edilmek zorunda kalınan ülkeye göre farklı olabiliyor.

Almanya’da ilk yıllarda yaşanılan zorluklarda ise büyük benzerlikler bulunuyor: iltica etmenin zorlukları, üniversiteye devam edememek, ekonomik zorluklar ve diğerleri…

1980’li yıllarda benzer kitaplar Türkçe yazılır ve bir bölümü de Almancaya çevrilip yayınlanırdı. Tamamına yakını ülkedeki işkence, politik baskılar, Almanya’ya geliş ve burada yaşanılan başta ırkçılık olmak üzere sıkıntılarla ilgiliydi.

Almanya’daki ikinci kuşak yazarların yazdıkları genellikle “sosyolojik edebiyat” çerçevesinde toparlanabilir. Bu insanların ve ailelerinin hayatları hakkında bu kitaplardan çok şey öğrenilebilir ama edebiyat bu değildir. Edebiyat kurgudur. Gerçeklikle bağı doğrudan değildir, yaşanmış olanın bazı yönlerini atar, başka yönlerini öne çıkarabilir ve hiç olmamış olanları da anlatabilir. Edebiyat ve genel olarak sanat, gerçekliğin kronolojisi değildir.

Sergei Eisenstein Ekim devrimini konusunu işlediği October filminin gerçeğe uymadığı konusundaki eleştirilere, “Sanatın işi kronoloji tutmak değildir” diye cevap vermişti. Belgesel film yapılsaydı gerçeğe bire bir uygunluk aranırdı. Konusu ne olursa olsun öykü, roman, şiir ve belgesel olmayan filmde ise bu aranmaz.

 

İnsanların yaşadıkları olağanüstü olayları anlatmak ihtiyacı duyması anlaşılır bir duygudur ama bunu edebiyat olarak adlandırmamak gerekir.