Şuanda 198 konuk çevrimiçi
BugünBugün1718
DünDün6244
Bu haftaBu hafta15686
Bu ayBu ay15686
ToplamToplam10484110
Yangın, sel, teknik bilgi derken... PDF Yazdır e-Posta


Oradaki de kapitalizm, buradaki de kapitalizm ama birbirlerinden farklı kapitalizmler…

İngiltere’de içinde çok kişinin yaşadığı büyük bir bina yandı, 80 kişi öldü, çok sayıda insan yaralandı. Çok katlı ve geniş bu tür sosyal evlerin yangına karşı güvensiz olduğunun anlaşılması üzerine benzeri yapılardaki insanlar boşaltıldı.

Yangın her ülkede çıkıyor, can kayıpları da oluyor, ama 80 kişi yüksek bir rakam…

Almanya’nın en yüksek binalarına sahip olan kent Frankfurt’taki itfaiye müdürü Londra’daki yangınla ilgili olarak şöyle bir açıklama yaptı: “Yangını televizyonda görür görmez, dünyanın hiçbir itfaiyesi bu yangını söndüremez” dedim.

Alt katlardan birisinde başlayan yangın 15 dakikada bütün binayı sarıyor. Böyle bir yangına hiçbir itfaiye zamanında müdahale edemez.

Sorun yangının çıkmasından değil, her yerde çıkabilir, büyük hızla yayılmasından kaynaklanıyor. Bu hızın nedeni ise evin soğuğa karşı yalıtımında kullanılan maddenin yanıcı olmasıdır. Yangın hızla yayılınca asansörler çalışmıyor, merdivenler kullanılamıyor ve insanlar yüksek katlarda mahsur kalınca ya dumandan zehirlenerek ya da yanarak ölüyorlar.

İtfaiye müdürünün sonraki belirlemesi dikkat çekicidir: “Yıllarca yüksekliği 60 metreden fazla olan binalarda alınan ek önlemler için bizimle dalga geçtiler. Umarım artık dinlerler…”

Almanya’da 60 metreden yüksek binalarda ilkinden bağımsız ikinci merdiven zorunluluğu bulunuyor. Yaklaşık 15 yıldır yeni yapılan binalar, küçük ya da büyük, ısı yalıtımı sistemine sahip ya da duvarlar sonradan ek yapılarak yalıtılmıyor. Şimdi yüksek binalara inşaat aşamasında itfaiye asansörü konulması gündemdedir. Binanın esas asansöründen bağımsız olan bu asansörle itfaiye üst katlara daha kolay ulaşabilecektir.

Londra Avrupa’nın en büyük finans merkeziydi, Frankfurt daha küçük boyutta bir başka finans merkezi… İki ülkede de kapitalizm var ama birbirinden farklıdır.

Belki hatırlarsınız yıllar önce İstanbul’da yoğun kar yağışı sonucu bütün trafik tıkanmış, İstanbul Belediyesi de “orada neden böyle olmuyor” diye merak ederek Moskova’ya heyet göndermişti. Orada konuyla görevli kişi, “Burada İstanbul’daki kadar kar yağsa ben tatile çıkarım” diyerek bizimkilerle dalga geçmişti.

Belediye yoğun kar yağışına karşı önlemi bir gün önceden alıyor. Yağan kar yollara zaten dökülmüş tuzun ve buzlanmayı azaltan diğer maddenin üzerine yağıyor. Başka ülkelerde de aynı yöntem uygulanır. Tuzlama araçları kar yağmadan önce harekete geçer. Hava raporundan karın ne zaman yağacağı biliniyor, öyle değil mi?

Tekrar yangına dönelim, bu kez orman yangınları…

Her tarafı ormanla kaplı ülkelerde de orman yangını oluyor, ama çabuk söndürülüyor. Günlerce süren orman yangını bilinmiyor.

Her taraf yeşil, hava sıcak ve kuru, bir yerde şu veya bu nedenle yangın başlıyor ama yayılamıyor.

Önce iyi bir gözetleme sistemi bulunuyor. Yaygına karşı ilk önlem iyi gözetleme sistemidir, ne kadar erken haber alınırsa o kadar çabuk müdahale edilir.

İkincisi de güçlü bir yangın söndürme sistemidir. Bu sadece itfaiye araçları değildir, su taşıyan küçük uçaklar da dahildir.

Bu itfaiyenin orman yangını konusunda eğitim görmüş olduğunu da eklemek gerekir.

Orman ve bina yangınları farklı türlerde yangınlardır ve söndürülmelerinde de farklı teknikler uygulanır.

İstanbul’da dünkü yoğun yağışın ardından yaşanılanlar bizdeki inşaatçılığın gösteriş yanını yeniden ortaya koydu. Yoğun yağmur yağışı sonucu bütün kentlerde sel baskını olur, caddeleri sular kaplayabilir ama metroya su dolması bize özgüdür. Caddelerde yüzülmesi ve “Boyu 1.60’dan kısa olanlar dışarı çıkmasın” denilmesi de bize özgüdür.

Depremden etkilenmeyeceği ilan edilen Avrasya Tüneli ilk yoğun yağışta işlemez duruma geldi. Tüneli de su basabilir ve içindekiler boğulabilirdi.

Ankara’da yıllar önce benzeri bir olay yaşanmış, alt geçitteki su birikintisine giren bir otomobilin içindekiler boğularak ölmüştü.

Yoğun yağış sonucu biraz çukur yerlerde su birikintisi olur da arabanın içindekilerin boğulmasına yol açacak kadar değil…

Her tarafa bina dikmekle, yol ve köprü yapmakla öğünmek kolay ama inşaattaki bilgisizlik her olayda kendini gösteriveriyor.

Ne olmuş, rahmet yağmış!

Duyan da sadece Ankara ve İstanbul’da yağıyor sanır…

Sele karşı ilk önlem iyi bir kanazilasyon sistemidir. Buna rağmen sel olabilir ama daha azdır.

Bilgi ayrıntı gibi görünen bölümü bilmekle ölçülür, temel konuları hemen herkes bilir.

Mesela bir kente çok sayıda gökdelen yapılacağı zaman oradaki hava akımlarını haritası çıkarılır ve ona göre yer seçilir. Yüksek binalar böylece kentteki hava akımına engel olmaz. İstanbul’daki gibi tersi durumda hava akımı engellendiği için sıcaklık yaklaşık on derece daha yüksek hissedilir.

Bunu yapabilmek için inşaatçılığın dışında başka bilgiye de gerek bulunuyor.

Bu insanlar cahilliklerinin ötesinde cahilliklerinin farkında da değiller. Öğrenmek için önce bilmediğini kabul etmek gerekir. Zaten bildiğini sanıyorsan neden öğreneceksin?

Voleybolun yanı sıra plaj voleybolu diye bir dal da bulunuyor.

İstanbul Belediyesi yüzmeye yeni bir branş getirebilir ve “kentte sel suyunda yüzme yarışı” düzenleyebilir.

Her rezaleti fırsata çevirmek gerek, neden olmasın?

Son cahilliği 15 Temmuz darbe girişimi sırasında tankların nasıl durdurulduğu konusunda da yaşadık. Tankın egzosuna fanila tıkayınca tank dururmuş!

Neden, çünkü egsoz gazı içeriye gelir, bu nedenle tank gidemezmiş.

Türkiye’ye çok sayıda tank satan Leopard firması da tanklarının egzosa fanila tıkanarak durdurulamayacağını açıkladı.

Kişi tankla otomobili birbirine karıştırırsa böyle düşünmesi normaldir. Otomobilin egsozunu tıkarsanız araba ya çalışmaz ya da bir süre gidip durur, ama tankta böyle değildir. Her ikisi de yakıtla çalışıyor ama tankta böyle değildir.

Bu konuda çelişki göstermenin gereği bulunmuyor, gülüp geçeceksiniz ama yeri gelince de cahilliği belirtmeyi atlamayacaksınız.

Cahilliğini bilgi sanmak ya da aldırmamak bizde yaygındır ve asıl kötü olan da budur.

Geçen gün Arnavutköy’de denize giren bir kişi boğulmuş, diğer iki rastlantı sonucu kurtulmuşlar.

Arnavutköy’de kıyıda durup denize baktığınızda suyun hareket ettiğini görürsünüz, o derece akıntı vardır. Burada iyi yüzme bilen bile boğulabilir ama cahillik işte… Akıntı diğer iki kişiyi kıyıya savurmuş da öyle kurtulmuşlar…

Üç tarafı denizle çevrili ama yüzme bilmeyenlerin çoğunlukta olduğu bir ülke burası…

Yüzmeyi biraz bilen bile akıntının ne demek olduğunu bilir ve bundan kaçınır.

Buna rağmen boğulmalar olabilir, başka ülkelerde de oluyor zaten ama cahillik nedeniyle olmuyor.

Siz de haklısınız gerçi, başka ülkeler bizi kıskanıyor!

Neden bizden de böyleleri çıkmıyor diye kıskanıyorlardır…