Şuanda 270 konuk çevrimiçi
BugünBugün1730
DünDün6244
Bu haftaBu hafta15698
Bu ayBu ay15698
ToplamToplam10484122
"Doğru İslam" kimin umurunda? PDF Yazdır e-Posta


İstanbul’da İslam Enstitüsü kurulacakmış ve görevi de “İslamın doğru yorumu” olacakmış. Suudi Arabistan ve Mısır’da böyle enstitüler bulunuyor, İstanbul’daki de bunlara alternatif olarak kurulacakmış…

Boşuna zahmet!

“Doğru İslam” kimin umurunda?

1917 denilince akla ilk olarak Ekim Devrimi gelir ama bu yılda başka önemli bir gelişme daha olmuş, Araplar arasında Lawrance’ın çabasıyla birlik sağlanmış ve Birinci Dünya Savaşı sırasında Osmanlı’ya karşı ayaklanmışlardı.

Zamanın Osmanlı padişahı savaş başlarken kafire karşı cihat ilan etmişti ama pek dikkate alan olmamıştı. İmparatorluk dışında Hindistan’daki Müslümanların bir bölümü dikkate almıştı, o kadar. İmparatorluk bünyesindeki Türkler ve Kürtler üzerinde etkili olmuş olabilir ama yine İmparatorluk içindeki Arapları etkilememiş, Osmanlı’ya karşı İngiltere ile birlikte savaşmışlardı.

Unutmayalım Osmanlı padişahı aynı zamanda halife idi. Normal olarak en yüksek İslam otoritesi olması gerekirdi ama kimin umurundaydı?

Birbirinin islamını umursamamak olayı sonraki yıllarda da sürdü.

Suudi Arabistan ile Mısır’ın arası yıllarca iyi olmadı. İkisi de islamdı ve İslam Enstitüleri vardı ama herkesin islamı kendineydi.

Son dönemde konu iyice kızıştı ve herkesin kendi islamı daha da öne çıktı; islamın mezhepler savaşı şiddetlendi.

Örnek vermeye gerek yok, Ortadoğu’daki durum ortadadır. Savaşanların hepsi islamın değişik mezheplerine mensuptur. Müslümanların Hıristiyanlarla savaşması bu savaşın küçük bir yanıdır, asıl olan Müslümanların kendi aralarındaki savaştır. İslamcılar bu terimi kullanmaktan ısrarla kaçınıyor ama yaşanmakta olan İslam’daki iç savaştır.

Bu savaş bereketli bir tarihsel zemin üzerinde şekilleniyor. İslam’ın tarihi sadece dışarıya ya da kafirlere karşı değil, bundan daha yoğun olarak içerde birbirine karşı yürütülen savaşların tarihidir.

Hıristiyanlığın iç savaşı Protestan-Katolik çatışmasından sonra bitti.

İslamınki hiç bitmedi…

Bunun nedenini iki din arasındaki farklılıkta aramak gerekir. Tarihsel, örgütsel ve hatta kişisel farklar mutlaka vardır ama asıl temeli burada aramak gerekir.

İslam merkezi bir din değildir ya da merkezi kurumları zayıftır. Cami kilisenin yerini tutmadığı gibi Papalığın yerini tutabilecek bir kurum da İslam’da yoktur.

Bir yandan bakarsanız İslam’da özgürlük daha fazladır; kişi şu veya bu kuruma daha az ihtiyaç duyarak Tanrısıyla doğrudan ilişki kurabilir.

Bu özellik aynı zamanda İslam içindeki savaşların da önemli nedenidir. Biraz güçlenen kendi merkezini kurmakta, islamı kendine göre yorumlayıp diğer yorum sahiplerini kafir hatta katli vacip ilan etmektedir.

Farklı İslam yorumlarıyla ekonomik ve politik çıkarlar iç içedir. Herkes yorum yapabilir ama maddi temeli olan ya da tutunabilme şansı olan yorum, dönemin çıkar ve güç ilişkileri anlayışına uygun yorum olmak zorundadır.

AKP’nin yapmaya çalıştığını da bu çerçevede değerlendirmek gerekir. Türk islamı Türklerin bile tamamını etkilemeyecek Alevilerin bir bölümü kendi yoluna gidecektir, keza Kürtlerin bir bölümü de öyle… Diğer İslam ülkelerinde ise bu anlayış hiç dikkate alınmayacaktır.

Arada bir “Erdoğan halife olacak” gibi belirlemeler okuyoruz.

Olsun, tarih boyunca halifelerin en güçlü olduğu zamanlarda bile halifeyi dinlemeyen hatta ona karşı savaşan Müslümanlar vardı.

Bir Müslüman bir başka Müslümana onu ikna ederek değil ancak zorla kendi anlayışını benimsetebilir.

“İslam Devleti’nin (İD) yaptıkları dinimize uygundur” diyenler de aslında bu anlayışı doğruluyorlar. Esir aldıklarına “hakikate dönmeleri” için fırsat veriyorlar. Kastedilen İD’nin İslam anlayışına geçmeleridir. Kabul etmeyenler öldürülüyor. Öldürülenler arasında farklı anlayıştaki Müslümanlar da bulunuyor.

Diyanet İşleri Başkanlığı’nın üst düzey yöneticileri bazen “Müslümanlar insanlığın sorunlarına cevap üretemiyor” diye yakınırlar.

Öncelikle yüzyıllardır bazen hafifleyip bazen şiddetlenerek süren iç çatışmalarına çözüm üretebilseler iyi olacak…

Müslümanlar ne kadar böbürlenseler de Hıristiyanlık karşısında gizleyemedikleri derin bir aşağılık kompleksine sahipler. Bu durum içlerini hınçla dolduruyor ama etkili bir şey de yapamıyorlar. Kendi anlayışlarına göre en mükemmel din İslam ama sürekli geride kalıyor.

İnsanların olmaları gerektiğini düşündükleri yer ile gerçekte bulundukları yer arasında büyük farklılık varsa, şiddet önemli oranda buradan beslenir. Kifayetsiz muhterislik şiddet doğurur ve daha kolay olduğu için de bu şiddet en yakınındakine yönelir.

 

İslamı içerden değil de dışarıdan anlamak daha kolaydır.