Şuanda 246 konuk çevrimiçi
BugünBugün1867
DünDün6244
Bu haftaBu hafta15835
Bu ayBu ay15835
ToplamToplam10484259
Kılıçdaroğlu, aklın varsa aday olma! PDF Yazdır e-Posta


Bugün Kapital’in yayınlanmasının 150. yılıyla ilgili yazmayı düşünüyordum ama arkadaşlar arasındaki Kılıçdaroğlu’nun 2019’daki devlet başkanlığı seçiminde aday olması konusundaki tartışmaya katılmak zorunda kaldım. Katılmak zorunda kaldım, diyorum, çünkü kim seçilecek olursa olsun bu seçimden beklentim bulunmuyor.

Kılıçdaroğlu’nun aday olması konusunda AKP tarafından gelen teşviklerin yanı sıra bizde sayısı az olmayan “bilim insanı” ve “uzmanların” yorumlarını da biraz okuyunca, Erdoğan’ın iyi bir politikacı olduğu konusundaki düşüncem yenilendi.

Bu tespiti daha önce de yapmıştım ve soldan bazı kişiler tepki göstermişti.

Boşver! Hiç önemli değil…

Şimdi başka yazarların da bu tespiti yaptığını görüyorum. Gerçek, erken veya geç, kendini kabul ettiriyor, görmek isteyen görebiliyor.

Politikanın önemli kurallarından bir tanesi, rakibini seçmektir.

Bu ne demek, diye sorabilirsiniz.

Cumhurbaşkanlığı seçiminde karşınıza muhtelif rakipler çıkacak. Bilinmeyen ya da hakkında az bilgi sahibi olunan ya da tehlikeli olabilecek bir rakiple karşılaşmak yerine, başa çıkabileceğinize inandığınız bir rakibi teşvik edip, karşınıza çıkmasını sağlayabilirsiniz.

Erdoğan’ın yapmak istediği de budur: Kılıçdaroğlu’nun seçimde esas rakibi olmasını sağlamak…

Kılıçdaroğlu kolay bir rakip ve bilinen kolayla karşılaşmak her zaman daha iyidir.

Erdoğan aslında ihtiraslarına kolayca yenilen bir kişi…

Böyle olmasaydı Kılıçdaroğlu karşısında bazı konulurda geri adım atıyormuş gibi görünmeye başlardı. Karşınızdaki ve onun malum uzmanları böylece “vay be, biz neymişiz!” demeye başlarlar ve Kılıçdaroğlu da böylece adaylığı benimseyebilir.

Bir kere ilan etsin adaylığını, gerisi kolaydır.

Biraz başarı kazanınca kendini bir şey sanmaya başlamak, politikada acemlik göstergesidir. Başarıyı sen mi kazandın, yoksa seni belirli bir alana çekmek için başarılı olmana destek mi oldular? Bunu düşünmeden ortaya atladığında, insan bazen çok şaşırabilir!

AKP’nin bilimsel çalıştığını belirtmek gerek…

Hemen her konuda anket yapıyorlar, halkın ne düşündüğünü yaklaşık öğrenmeye çalışıyorlar ve politikalarını da buna göre ayarlıyorlar.

Kimsenin de aklına, “anketlerde gerçek görüşünüzü söylemeyin” çağrısı yapmak gelmiyor. Böylece bilgi kaynağı güvenilir olmaktan çıkarılır. Kamuoyu araştırma şirketlerinin aynı konuda verdikleri rakamlar arasında bile o kadar büyük farklılık bulunuyor ki, bunlardan bazılarının bilinçli olarak bunu yaptıklarını ister istemez düşünüyorsunuz.

Bu da AKP’nin iyi bir yöntemidir.

Farklı bilgiler üreterek sürekli kafa karıştırmak…

Çok sayıda insanımız her lafa cevap veriyor, uydurulmuş bilgiyi bile ciddiye alıyor…

Kararını verdin mi, kimin ne dediğine aldırmayacaksın…

Tartışmayacaksın, yapacaksın!

Bu durumda da insan yanlış yapabilir, mümkündür, ama sürekli tartışarak, herkesin ne dediğine bakarak doğru yapamazsınız; hiç şansınız yoktur.

İki belirlemeyi sürekli akılda tutmak gerekir:

Birincisi; küçüğe küçük demek, onu küçük görmek değildir; gerçeği söylemektir.

İkincisi; karşındakiyle baş edebilmek için, onun güçlü ve zayıf yanlarını iyi görebilmek gerekir. Karşı taraf gerçekten küçükse, böyle demek gerekir ama böyle değilse, kimse küçük denilince küçük olmaz.

Karşınızdakini küçültmeye çalışarak büyüyemezsiniz, kendinizin büyümesi gerekir.

Modern dönem politik biliminin ilk kuramcısı olan Machiavelli’yi okumanızı öneririm.

Genellikle sadece en tanınmış yapıtı, Prens okunur ama –diğerlerinin Türkçesi var mı, bilmiyorum- bütün yapıtlarını okumakta yarar vardır.