Şuanda 259 konuk çevrimiçi
BugünBugün4504
DünDün3402
Bu haftaBu hafta12228
Bu ayBu ay12228
ToplamToplam10480652
Avrupa Birliği olmadı, Biden verelim! PDF Yazdır e-Posta


Avrupa Birliği’nin (AB) Türkiye’ye uygulayacağı önlemler özellikle büyük beklentisi olanlarda hayal kırıklığı yarattı. AB Zirvesi’nden Türkiye ile ilgili çıkan kararlar konuşmakla yapmanın farklı olduğunu bir kere daha gösterdi. Önlemlerin boyutu bir şey sayılmaz, Türkiye de bunları –usul icabı- protesto etti.

Türkiye’nin 1990 sonrasında değişen konumunu görmemek için direnenlerin, Türkiye’nin hala yeni sömürge bir ülke olduğunu sananların beklentileri sürekli olarak boş çıkıyor. Trump’tan önlem bekliyorlar, olmuyor; AB’den sert önlemler bekleniyor, olmuyor; Rusya’dan bekleniyor, o da olmuyor. Şimdi umutlar Biden’e bağlandı…

Bu insanlar sözüm ona sosyalistler ama umutlarını sürekli olarak emperyalist dedikleri ülkelere bağlamış durumdalar. Hiç birisi de onların beklediği kadar sertlikte Türkiye’ye yaklaşmıyor.

Türkiye ekonomik ve özellikle de askeri olarak değişik emperyalist merkezler arasında oynayabilecek, isteklerini dayatabilecek kapasiteye sahiptir. Bu konuda her zaman başarılı olmayabilir ama bu durum sahip olunan genel kapasiteyi değiştirmez.

Her örnekte bunu yeniden görüyoruz.

Türkiye Doğu Akdeniz’de Yunanistan’ın yanı sıra Fransa ile de kapıştığı için AB’nin silah ambargosu dahil Türkiye’ye karşı sert önlemler alacağı düşünülüyordu. Yunanistan ve Fransa AB ülkesi oldukları için Almanya’nın da bunların isteklerine uyacağı düşünülüyordu.

Beklenen olmadı. Fransa Zirve öncesinde çok konuştu ama sonuçta Almanya’nın istediği yumuşak önlemlere itiraz etmedi. Yunanistan’a da kendi kendine bağırıp çağırmak kaldı.

Türkiye’ye silah ambargosu uygulanması gibi bir talebin gerçekçilikle ilgisi yoktur. Almanya silah ihracatının üçte birini alan Türkiye’ye bunu uygulamaz. Türkiye’nin denizdeki savaş gücünün artmasıyla Doğu Akdeniz’de sondaj yapması ve Fransa’ya kafa tutması zamandaş olgulardır. Türkiye’nin denizdeki savaş gücünün artırılmasında Almanya’nın büyük fonksiyonu vardır.

Silah ambargosu bekleyenler bunu mutlaka biliyordur ama bir ümit işte, belki olur diye bekleniyordu!

AB olmadı, Biden verelim!

Şimdi umutlar Biden’in Türkiye’ye uygulayacağı ambargoya bağlandı. ABD Senatosu da ambargo istiyor zaten ama bunun kapsamı nasıl olacak, istenilenin ne kadarı devlet başkanı tarafından onaylanacak, belli değildir.

İstemek bir şeydir, uygulamak başka bir şeydir.

Türkiye’ye karşı “uygun” bazı önlemler uygulanacaktır. AB bunu yaptı, ABD de yapacaktır.

“Uygun” kelimesini şöyle anlamak gerekir:

ABD önemli komutan Kasım Süleymani’yi öldürdükten sonra “İran’ın uygun bir intikam hakkı bulunduğunu” açıklamıştı. İran da bu “uygun” hakkını Bağdat’taki ABD elçiliği yakınlarına birkaç roket atarak kullanmıştı.

Türkiye’nin konumunun değiştiğini, alt emperyalist bir ülke olduğunu, ABD-AB-Rusya-Çin gibi büyük merkezler arasında oynama kapasitesinin arttığını, bir gücü diğerine karşı kullanabildiğini anlamamakta direndiğiniz sürece kaçınılmaz olarak yeni hayal kırıklıkları yaşayacaksınız.

2000 yılında yayınlanan Alt Emperyalizm ve Türkiye kitabından başlayarak (bu kitap www.enginerkinerkitaplar.blogspot.com adresinde bulunabilir), bunun devamı olan ve geçtiğimiz yıl yayınlanan Küresel iç savaş ve Türkiye kitabında da Türkiye alt emperyalizminin özellikle askeri yönünün ağır bastığını açıklamıştım. Türkiye yüksek askeri gücünü ülke dışındaki yatırımlarının yolunu açmak amacıyla kullanmaktadır. Son örnek Azerbaycan’dır.

Yıkılan Karabağ’ın yapımını Türk inşaat şirketleri üstlenmiştir. Bu şirketlerin Azerbaycan’daki varlığı yeni değildir ama faaliyetleri genişleyecektir. Türkiye, Azerbaycan-Ermenistan savaşına karışmasaydı bu gelişme de olmazdı. Ukrayna’nın Türkiye’den silahlı insansız hava araçları siparişi de gerçekleşmezdi. Askeri güç ve savaş, mal ve sermaye ihracının önemli bir aracıdır. Bunu sürekli olarak yeniden görüyoruz.

Sosyalist muhalefetin ülkenin ulaştığı gelişme aşaması görülerek yapılması gerekir, hayaller içinde dolaşılarak değil… İkincisi muhalefet gibi görünen muhalefettir ve umudunu sürekli olarak Türkiye’ye açık tavır alması beklenen büyük merkezlere bağlayarak yapılmakta ve sürekli hayal kırıklığı yaşanmaktadır.

Yanlışı herkes yapabilir ve düzeltilir. Sürekli olarak aynı yanlışta ısrar edildiğinde ise bu konuda ahmaklıktan başka belirleme yapılamaz.