Şuanda 127 konuk çevrimiçi
BugünBugün4423
DünDün3402
Bu haftaBu hafta12147
Bu ayBu ay12147
ToplamToplam10480571
Bir kadın politikadan çekilirken... PDF Yazdır e-Posta


 

 

Almanya’da Hıristiyan Demokrat Parti (CDU) bugün başlayan ve internet üzerinden yapılan parti kurultayında yeni parti başkanını seçecek. Angela Merkel daha önce parti başkanlığını bırakmıştı, yerine aday gösterdiği Saarland Eyalet Başbakanı kadın seçilmişti ama kadının bu görevi yapamayacağı kısa sürede anlaşılınca başkanlıktan seçildi ve pandemi nedeniyle de seçim bugüne kadar gerçekleşmedi.

Bu yılın sonbaharında federal parlamento seçimi var. Sonuçlara göre yeni hükümet kurulacak ve Merkel de görevi devredip politikadan tümüyle çekilmiş olacak…

Üzerinde durulması gereken birkaç konu bulunuyor.

Birincisi; kapitalizmin performansa bakarak karar verme özelliğini severim. Yapamayan, gider. Dışarıya düşmez, daha alt kademede devam eder ama o yüksek yerin insanı olmadığı anlaşılmıştır.

Kıstas ne yaştır, ne cinsiyettir ne de filanın hemşerisi olmaktır. Yapamıyorsanız, gidersiniz.

Bizde olsaydı kadın bir parti başkanına yönelik eleştiriler için “kadınlar hedef alınıyor” gibi sözler edilebilirdi. Memlekette geri zekalı az değil sonuçta… Merkel’in yerine bir süre parti başkanı olan kadın yapamıyordu ve eleştiriler üzerine durumu anlamış olacak ki, kendisi bıraktı.

İkincisi; Merkel 16 yıldan beri başbakan ve politikayı bırakmaya karar vermeseydi hem parti başkanlığında hem de yeni başbakanlıkta rakipsizdi. Kadın 1954 doğumlu yani 67 yaşında… Birkaç kere kararını değiştirmesi için ısrar edildi ama vazgeçmedi; politikayı bırakıyor. Kararını gözden geçirip değiştirseydi, rakipsizdi. Sadece partisi içinde değil partisi dışında da çok kişi Merkel’i tutuyor ve Almanya için daha iyi bir başbakanın bulunmadığına inanıyordu.

Sonbaharda politikayı bırakıyor.

Avrupa Birliği’nin herhangi bir organında da görev almayacağına açıkladı.

Bir söyleşide yıllardır Kuzey Rusya’yı boydan boya geçen trenle yolculuk yapmak istediğini belirtmişti.

Üçüncüsü; kimse kalkıp “Merkel yerini gençlere bırakmalıdır,” demedi. Bu tür “çeyrek akıllılar” bizde fazlasıyla bulunuyor; kadın ya da erkek genç olunca bir şey olacak sanıyorlar. Durum kişiye göre değişiyor. Performans varsa ve devam etmek istiyorsa, ederdi; belirttiğim gibi bırakın seçimde zorlamayı, yaklaşabilecek rakibi bile yoktu.

Herkes kadının performansına bakıyor; çok iyi; o zaman devam…

İstemiyorsan ayrı tabii…

Bizde ise genellikle 60 dediniz mi hayat bitiyor. Kendileri için biten hayatın herkes için de bittiğini sanıyorlar. Senin için hayat bitmişse, köşene çekil ve ayak altında dolaşma… Kimseye engel olamayacağın gibi bu yaştan sonra kepaze olursun!

İnsanlar bir konuda sonuna kadar haklıdır: köşesine çekilmesi gereken çok sayıda parti ve örgüt lideri yıllardan beri kayda değer bir performans gösteremediği halde inatla politik mücadelede bulunuyor. Bir süre sonra atılması gereken çöp durumuna geliyorlar ve geldiler bile…

Bu insanlara karşı ne söylense yeridir.

Bu insanlarda sorun yaşları değil performanslarıdır; çoktan bitmişler ama kabullenemiyorlar.

Söylemek yetmez, bu tip insanları yerlerinden indirebilmek gerekir.

Sonuçta bu tipler kendilerine benzeyen tiplerle birlikte yönetici durumundadırlar. Yani bir kişi değil bir kadro yerini kaybedecektir ve politikacılıktan başka özellikleri de bulunmadığı için de kısa sürede unutulacaklardır. Bunu engellemek için hangi zararı veriyor olurlarsa olsunlar sonuna kadar direniyorlar.

Sonuçta bu tiplere çöp muamelesi yapmaktan başka çare kalmıyor.

40-45 yıl önce iyi şeyler yapmış olabilirler ama o günler çoktan geride kaldı ve bugün onlarla idare edilemez. Geçmiş geçti artık, başka bir zaman ve başka bir gelecek bulunuyor.

Siz bakmayın sözüm ona gençleri savunanlara… Bunlarda da günümüze uygun performans bulunmuyor. Bulunsaydı, konuşmakla yetinmez, zorlarlardı. İlk denemede olmasa bile birkaç denemede başarılı olurlardı.

Çoğunlukla kimse kimseye yerini vermez, kişi yerini kendisi alır. Gerekirse birilerini iter ya da devirir ve yerini alır.

Bitirirken tekrar Merkel’e döneyim…

Beş yıl önce Almanya kapılarını 900 bin kadar mülteciye onun başbakanlığı döneminde açmıştı. Bu nedenle az eleştirilmedi ama kararının arkasında durdu. Sol Parti bile bunu yapamazdı. Özellikle Doğu Almanya’daki ya da eski DAC bölgesindeki tabanından çekindiği için yapamazdı.

Sol Parti yöneticileri tabanlarında yabancı düşmanlarının bulunduğunu gizlemediler ve onlara karşı mücadele ettiklerini birkaç kere açıkladılar. Bir komünist partisinden ya da kendisini marksist gören bir partiden böyle açıklama duyamazsınız. Parti içindeki Komünist Platform oy kazanabilmek için bir ara aşırı sağcıların söylemine yaklaşmış ve parti yönetimi bu söylemin kendilerini bağlamadığını açıklamak zorunda kalmıştı.

Eski bir özelliğin devamı ne de olsa… 1920’li yılların sonlarında Almanya Komünist Partisi, Nazi partisi olan NSDAP’yi “sınırlı anti kapitalist” olarak görebiliyordu. “Siz sadece Yahudi burjuvazisine karşısınız, gerçekte bütününe karşı olmak gerekir” diye eleştiri yapıyordu.

Birkaç yıl sonra seçmenlerinden ve parti üyelerinden bile taraftar ve kadro kazanarak iktidara gelen Nazilerin gerçekte ne olduklarını göreceklerdi…

Önemli bölümü Suriyeli olan 900.000 mülteci Almanya tarafından büyük oranda emildi. Sorunlar doğal olarak vardı ve bundan sonra da olacaktır ama beklenildiği kadar büyük sorunlar yaşanmadı.

Merkel’in bence en büyük performansı Türkiye’den çıkıp yaya olarak Avrupa ülkelerini geçen bu insanları kışın sınırda bırakmayıp içeriye almasıdır.