Şuanda 160 konuk çevrimiçi
BugünBugün4442
DünDün3402
Bu haftaBu hafta12166
Bu ayBu ay12166
ToplamToplam10480590
Ateizmin gelişme yolları PDF Yazdır e-Posta


Ne istediğinizi biliyorsanız ama ona nasıl ulaşabileceğiniz hakkında uygulanabilir bir planınız yoksa, ne istediğiniz önemli değildir. Bu plan uygulama sürecinde değişebilir, önemli olan uygulanabilir gibi görünen ve en azından başlangıçta uygulanabilen planın bulunmasıdır.

Ateizm konusunda benzer belirleme yapılabilir. Herkesin ateist olması gerekli değildir, mümkün de değildir; istenilen ateist insan sayısının artması ve ateizmin bir “inanç” olarak tanımlanmasıdır. Ateizm de bir inançtır; Tanrı ya da Allah’a inanmamak inancıdır. Bedenden ayrı bir ruhun bulunmadığı inancıdır. Gerisi otomatik olarak düşer; peygamber, öteki dünya, cennet-cehennem hakkında ayrıca görüş belirtmeniz gerekmez.

Ateizmin yaygınlaşması nasıl sağlanabilir?

Bugüne kadar bilimsel çerçevede Tanrı’nın ya da Allah’ın bulunmadığının kanıtlanmasının ilerisine geçilmedi. Bu konudaki tartışma yüz yıllardan beri mevcuttur denilebilir. Bunun ilerisine geçilmesi gerekir ve bu da öncelikle ateistlerin kendi dünya görüşlerine uygun haklarının genişletilmesiyle mümkündür.

Bunlardan bir tanesi “ölüm yardımı”dır. Buna “ötenazi desteği” de deniliyor. Ağır hasta olan insanlar doktorlardan hayatlarına son verilmesini isteyebiliyorlar. Benelüks ülkeleri bunu kabul ettiler, onları Portekiz izledi (henüz kesinleşmedi), Almanya’da da konu görüşülüyor.

Dahası bazı insanların şimdiden notere gidip ilerisi için vasiyet verdiğini duydum.

“Hastanede birkaç gün kaldım, korktum. Bazı insanlar acı içinde kıvranıyor, iyileşme şansları da yok. Bir gün ben de bu duruma düşersem yaşamak istemem.”

Müslüman bir ülkede bunun kabul edilmesi zordur çünkü “canı veren Allah, alan Allah” diye inanılır. Bu nedenle intihar dini olarak yasaktır. Çok sayıda faili belli ve faili meçhul cinayet vardır, canı alan Allah değildir ama orasını karıştırmayın!

Ötenazi desteğinin talep edilmesi gerekir ve bu aynı zamanda dini inanca önemli bir darbedir.

İkinci olarak, ateistlerin ölünce yakılmalarını istemeleri uygun olur. Bu biraz masraflıdır, herkes yapamaz ama istenebilir. Cehennem ateşi böylece devreden çıkmaktadır. Bir şarkıdaki gibi, “bir yangının külünü yeniden yakın geçecek” değiller ya…

Kişinin cenaze töreni –yapılıyorsa eğer- önemli tabii. Bir ateist dini törenle toprağa verilmemelidir ve hatta mümkünse ateistler mezarlığı bile istenebilir.  Kişinin nasıl toprağa verileceği konusunda genellikle yakın çevresi belirleyici oluyor ve dini tören yapılıyor. Burada artık hayatta olmayan kişiyi eleştirmek anlamsızdır.

İslamiyetin güncel olarak özellikle iki zayıf yeri vardır: kadınlar ve eşcinseller.

İslam dini kadını ikinci sınıf görür. Kuran’dan şu veya bu bölümü alıp aksini savunabilirsiniz, tersini ifade eden metinler de vardır. Dolayısıyla İstanbul Sözleşmesi’nin uygulanması sadece kadın haklarıyla ilgili değildir, ateistlerin de lehinedir.

Kadın ve/veya erkek eşcinselliğine gelince, islamiyetin tarihi oğlancılık ve lesbiyenlik örnekleriyle doludur ama sanki tersi varmış gibi davranırlar. Osmanlı bu konuda açık örnektir.

Burada sorun kişinin cinsel kimliğini kendisinin belirlemesinden ibaret değildir, dinin önemli bir yasağının yıkılmasıdır.

Hatırlarsanız Papa da bir dönem eşcinselliğe kesin karşıydı ama papazlar arasındaki eşcinsel ilişkiler ardı arkasına ortaya çıkmaya başlayınca tutumunu yumuşatmak zorunda kaldı.

Son olarak Boğaziçi Üniversitesi konusunda da görüldüğü üzere LGBT oluşumunun bulunması sapıklık ise, bu insanların Osmanlı’daki düzeye ulaşabilmesi için epeyce çaba göstermesi gerekecektir.

İnsanlar sanal ortamda iktidarın ikili ahlak anlayışını eleştiriyor; haklılar ama asıl önemli olana dikkat etmiyorlar. Toplumda da aynı durum yaygın olarak bulunuyor. Türkiye erkek çocuklarının cinsel istismarında dünyadaki ilk beş ülke arasındadır, bazen birinci de olmaktadır. İmam Hatiplerde, Kuran kurslarında erkek çocukların yaşadığı cinsel taciz ve tecavüz olayları genellikle sessizlikle geçiştiriliyor, çok azı hakkında soruşturma açılıyor ve faile ceza veriliyor. Oran vermek mümkün olmasa bile toplumun önemli kesiminde aynı kafa yapısının hakim olduğu söylenebilir. Cinsel istismarın okullar ve kurslar gibi resmi kurumlardaki yaygınlığı ancak bunların dışında da yaygın olması temelinde mümkündür.

İslam’da da benzer durum yok mudur?

Her haltı yersin, sonra ramazanda bir ay oruç tutarsın, hatta hacca da gidersin; günahların affedilir ve sen boşalmış defteri yeniden doldurmaya başlarsın…

Birkaç ilahiyat profesörü ateistlerin müminlerden daha dürüst insanlar olduğunu ve buna hayret ettiklerini söylediler. Ben de bu açıklamaya hayret ettim. Haklılar ama bundan hayret edilecek ne var? İslamiyeti yüzyılların pratiğine bakarak değerlendirmek gerekir, teoride ne söylendiğine bakarak değil…