Şuanda 268 konuk çevrimiçi
BugünBugün4510
DünDün3402
Bu haftaBu hafta12234
Bu ayBu ay12234
ToplamToplam10480658
Suriye Suriye... PDF Yazdır e-Posta


Suriye’de on yıl önce iç savaş başladığında savunduğum görüş şöyleydi: Esad rejiminin ilericilikle ilgisi yoktur, bu rejim hiçbir şekilde desteklenmemelidir.

Şu da eklenebilirdi: Irak’ta Saddam’ın başında bulunduğu Baas rejimi neyse, Suriye’deki de odur. Bu iki rejim Ortadoğu’nun en büyük iki katliamını yapmıştır: Irak’ta Kürt katliamı Enfal, Suriye’de Sünni katliamı Hama…

Hama’da Müslüman kardeşler ayaklanması mı varmış?

Diyelim ki böyledir ve ayaklanma dediğin de 40.000 ölüyle bastırılır! (Sayı tahminidir, daha fazla olduğu sanılmaktadır.)

On yıl önce bu görüşü savunan az kişi vardı. Türlü çeşitli suçlamalara muhatap oldum ama aldırmadım. Haklıysan, görüşlerinin sağlam temellere dayandığına inanıyorsan, devam edeceksin.

Sosyalistler ilk dönem duraksadılar ama bundan çabuk kurtuldular. Esad rejiminin gerici karakterini vurgulamakta gecikmediler. Bundan sonraki gelişmeler Esad rejimiyle ilgili belirlemelerin daha fazla doğrulanmasını sağladı.

Akılsızca daha doğrusu panik halinde gerekçe aramalar gördük.

Mesela denildi ki, ABD emperyalizminin müdahalesi vardır.

Aksini iddia eden yok, vardır ama hiçbir dış müdahale ülkede güçlü iç çelişkiler yoksa iç savaşa yol açmaz.

İç savaş başlamadan önce Suriye’de ekonomik durum kötüleşmiş, neo liberalizme gittikçe daha fazla yönelen Esad rejimi değişik alanlardaki sübvansiyonları azaltmıştı. Buna yıllardır süren yoğun baskı ve infazları da ekleyin.

İşin daha da komik tarafı; ABD’yi emperyalist görenlerin, Esad rejiminin savunucusu Rusya ve İran hakkında aynı belirlemeyi yapmamasıydı.

Söylenecek bir şey yok, ne denebilir!

Ardından başka bir komik gerekçe, Esad rejiminin ABD emperyalizmine karşı mücadelesi geldi.

Diyelim ki böyledir, ne vardır bunda?

ABD ile en güçlü savaşı Hitler rejimi verdi; böyle yapınca anti emperyalist mi oldu?

Saddam da ABD’ye karşı savaşmamış mıydı?

Suriye işgal altındadır, doğru…

Suriye başka ülkeleri işgal ederken (mesela Lübnan) sesini çıkarmayanların, Lübnan ve Hatay’ı içerecek “büyük Suriye”yi savunanların, işgale uğrayınca şikayete hakkı yoktur; öyle değil mi?

Baba ve oğul Esad rejimlerinin Kürtlere yaptıkları ayrı bir fasıldır. Arap Kemeri oluşturularak topraklarına el konulan, yıllarca vatandaşlık haklarından mahrum bırakılan, özellikle Kamışlı’da katledilen Kürtler fırsatını bulunca kendi yollarına gitmeyecekti de ne yapacaktı?

Esad rejimini destekleyenler ya bu ülkeden çıkar sağlamıştır, ya Arap milliyetçisidir ya da Nusayri mezhepçisidir. Bu rejimi savunmanın hiçbir geçerli temeli yoktur.

Yıllarca Suriye’nin desteğiyle bu ülkede kalan PKK ve daha sonra oluşan YPG bile Esad’a sırtını dönüyorsa, bu ülkede Kürtlerin neler çektiklerini herhalde onlardan iyi bilecek değilsiniz.

Rejimin Kürtlere verdiği sözlere doğaldır ki güvenmeyeceklerdir.

Suriye’de yasadan söz etmek komik olur.

Daha önce aktarmıştım, tekrarlayayım.

Aralık 1980’in son günlerinde Suriye’de idim ve bu ülkede dört ay kaldım. Göreceğimi görmek için yeterli oldu. Burası Muhaberat ülkesidir, fırsatını bulduğun anda git! Ve gittim.

Suriye Komünist Partisi’nden olduğunu söyleyen birisiyle konuşuyoruz (İngilizce).

12 Eylül rejimi koşullarında Türkiye’de demokrasi olduğunu söyleyince şaşırmış ve itiraz etmiştim. Sormuştu:

“Bizde mahkeme var mı?”

“Var ama askeri mahkeme…”

“Olsun, burada o bile yok. Hapse bir girersin, keyifleri ne zaman isterse o zaman çıkarsın.”

“Sizde avukat var değil mi?”

“Var ama savunma hakkı kısıtlıdır.”

“Olsun, burada avukatlar politik davalara girmezler.”

“Neden?”

“Bu da onlardan diye hapse atarlar.”

Söyleyecek bir şey bulamamıştım.

Güzelleme yapanlar istedikleri kadar yapabilirler, Suriye budur!

Son olarak da Suriye’den gelip yaklaşık 4 milyonu Türkiye’de kalan, bir milyon civarındaki ise yine önemli oranda Türkiye üzerinden değişik ülkelere dağılan mültecilerin militan islamcı oldukları uydurması duyuldu.

Aralarında bu tiplerden vardır ama asıl şu sorulmalıdır: 22 milyon nüfuslu bir ülkenin nüfusunun dörtte biri militan islamcı ise, bu ülkede nasıl bir yönetim vardır?

Gerçekler o kadar açık ki, bu tür fantezilerle ortadan kalkmıyorlar.

Suriye sadece harita üzerinde bütünlüğü olan parçalanmış bir ülkedir. 600.000 kişi öldü, nüfusun (Lübnan ve Ürdün’e gidenler de katılırsa) dörtte birinden fazlası mülteci olmak zorunda kaldı. Türkiye bu ülkedeki savaşın gelişmesinde aktif rol oynadı ama ona uygun ortamı hazırlayan baba ve oğul Esad yönetimleridir.

Fazla iç sorunu bulunmayan bir ülkede dışarıdan istediğiniz kadar müdahale edin, iç savaş çıkaramazsınız.

Suriye büyük ülke değil ama 22 milyon nüfusla küçük ülke de değildi.

Böyle bir ülkeye dışarıdan birkaç bin silahlı militan sokarak güç dengesini değiştiremezsiniz. Nüfus birkaç milyon olsaydı, böyle olabilirdi.

İçerde yıllardan beri büyük baskı, katliamlar ve ciddi çelişkiler var ise, ortam hazır demektir.

Ortam hazır olunca,  bunu kullanacak olanlar da çıkacaktır.

Suriye, Lübnan’da ortamını bulunca kullanmamış mıydı?

Kıssadan hisse:

Görüşlerinizin doğru olduğuna inanıyorsanız, bunların arkasında duracaksınız.

Her gelişmeyi değerlendirerek duracaksınız…

Saldırılara aldırmayın, zayıfların sesi özellikle başlangıçta yüksek çıkar…

Karşınızdakilerin beklediğinizden de hızlı çöktüğünü göreceksiniz…