Şuanda 157 konuk çevrimiçi
BugünBugün4441
DünDün3402
Bu haftaBu hafta12165
Bu ayBu ay12165
ToplamToplam10480589
Paris Komünü gelecek için neden örnek değildir? PDF Yazdır e-Posta


Paris Komünü’nün 150. yılında 20. yüzyıl başındakilerden hiç farklı olmayan değerlendirmeler yeniden yapıldı. Marksist-Leninistlerin kendi ördükleri çemberin dışına çıkamamaları, eskiyi, hayata bir türlü geçememiş olanı sürekli tekrarlamaları yeniden görüldü. Paris Komünü’nün 150. yılı “iman tazeleme”nin ilerisinde işleve sahip olmadı.

Marx’ın Paris Komünü’nden çıkardığı ve insanlığın geleceği için geçerli olduğunu savunduğu sonuçlara dört önemli nedenle şüpheyle yaklaşılmalıdır.

Birincisi; 19. yüzyıl sonlarında geçerli olan anlayış doğa bilimleri çerçevesi içindeydi. Bu bağlamda doğa gerçeğiyle toplumsal gerçek birbirine karıştırılırdı. Bunu Marksizmde de görmek mümkündür.

Doğa yasaları geneldir. Bir yerde geçerli olan, aynı şartlar altında dünyanın her yerinde ve bütün zamanlarda geçerlidir.

Mesela deniz seviyesindeki atmosfer basıncında saf su 100 derecede kaynar. Dünyanın her tarafında bu böyledir; 100 yıl önce de böyleydi, sonrasında da böyle olacaktır.

Toplum bilimlerinde böyle genelleme yapılamaz. Marksizm ise kurulduğu dönemin genel bilimsel anlayışına uygun olarak bu genellemeyi yapar. Paris Komünü değerlendirmesi önemli bir örnektir.

1871’de Paris dünyanın önde gelen iki kentinden (diğeri Londra’dır) birisiydi. Önemli bir kentte (coğrafi olarak çok küçük bir alanda), dünya nüfusuyla karşılaştırıldığında çok az olan insan sayısıyla gerçekleşen ve 70 gün gibi çok kısa sürmüş bir zaman aralığından çıkardığınız sonuçların, insanlığın geleceğinde geçerli olacağını nasıl savunuyorsunuz?

Burada doğa bilimlerindeki genelleme anlayışının toplum bilimine uygulanmasını görüyoruz.

İkincisi; “tek bilim tanırız, o da tarihtir” diyenler, ne söylediklerini düşünseler iyi olur. Sosyalist olmak, aradan geçen uzun zamanda neler olduğunu dikkate almadan Marx-Engels’i papağan gibi tekrarlamak değildir.

Paris Komünü üzerinden 150 yıl geçti. Bu 150 yılda sosyalizm değişik ülkelerde ve dünyanın geniş bir kesiminde iktidar oldu. İnsanlık çok sayıda bilimsel-teknik ilerleme, iki büyük savaş ve kapitalizme karşı sayısız ayaklanma yaşadı.

Paris Komünü’nden hareketle örnek gösterilen “taban demokrasisi”nin ve devletin ortadan kalkmasının tek örneğini gösteremezsiniz. Bunlar çok kısa süre olur gibi olmuş, ardından hayata geçirilememiştir.

Tarih bilim ise, tarih ortadadır.

Yapabilirseniz eğer, değerlendirmeniz bekleniyor…

Üçüncüsü; Paris Komünü gibi coğrafya olarak küçük bir alanda, az bir nüfusu kapsayan ve 70 gün süren kapitalizme karşı alternatif iktidar deneyini 150 yıldır aynı saptamalarla –Marx’ı tekrarlayarak- değerlendirelenler; aynısını SSCB’de 74 yıl süren, dünyanın altıda birini kaplayan, nüfus olarak zamanın Paris’iyle karşılaştırılamayacak kadar fazla insanın katıldığı kapitalizme karşı alternatif toplum uygulamasını nedense bir türlü değerlendiremezler.

Marx-Engels’teki gibi siz de bilim olarak sadece tarihi tanıyorsanız, tarih ortadadır ve değerlendirmenizi beklemektedir. Geriye, 150 yıl öncesine kaçarak, bu değerlendirmeden kurtulamazsınız.

Ağustos ayında SSCB’nin dağılmasının ardından 30 yıl geçmiş olacaktır.

Tarihin bilimsel yasalarını bildiğini iddia eden Marksistler olarak değerlendirmenizi bekliyoruz…

Dördüncüsü; Marx’ın Komün’den çıkardığı sonuca göre; proletarya iktidarı ele geçirdiğinde burjuva devlet cihazını kendi amaçları için kullanamaz, onu parçalamalı ve giderek sönecek devlet olmayan devletini kurmalıdır.

Ne SSCB’de, ne Çin’de, ne Doğu Avrupa ülkelerinde, ne Arnavutluk’ta, ne Küba’da ne de Vietnam’da bunun gerçekleştiği örnek gösteremezsiniz.

En azından SSCB’de ve Lenin yıllarında bunun gerçekleştirildiği kabul edilir.

Tarih burada bitmedi, sonra ne olmuştur?

Bir iddiaya göre –geçersiz bir iddiadır- SBKP’nin 20. Kongresi’nin yapıldığı 1956’dan sonra bu büyük ülke “kapitalist yola” girmiştir.

Soru: sosyalizmden kapitalizme geçiş devlet yeniden örgütlenmeden nasıl olmuştur?

Aynı soruyu 1989-1991 için de sorabilirsiniz. Reel sosyalist ülkelerde sosyalizmden kapitalizme geçildiğinde devlet yeniden örgütlenmemiştir. Kurumlar ve hatta personel bile büyük oranda değişmemiştir.

Tarih biliminden hareket ederek bu soruya nasıl bir cevap verebilirsiniz?

Çin’de 1978 sonrasında büyük değişim başlatan ve ilk iş olarak tarım komünlerini dağıtan Deng Xiaping en büyük destekçisi Çin Halk Ordusu olmuştur. Deng, ordunun desteğini de kullanarak parti içindeki “sol sapma”yı etkisizleştirmiştir.

Sonuç olarak; 150 yıldır hiçbir ülkede uygulanamayan Paris Komünü’nden çıkarılan sonuçları neye dayanarak savunmayı sürdürüyorsunuz? İman tazelemek için, başka nedeni yoktur. O da ne işe yarıyorsa artık…

Bir teorinin değerlendirilmesinde uzun bir zaman aralığında gösterdiği başarı ve başarısızlıktan başka kıstas yoktur.

Bu zaman aralığında olanların neden-sonuç ilişkisi içinde birbirine bağlı olarak değerlendirilmesidir tarih…

Kapitalizme karşı yaşayabilecek bir sosyalizm kurabilmek için mücadele eden insanlar için sadece örgütler, mücadele biçimleri değil, teoriler de birer araçtır.

Başarısız olan şu veya bu mücadele tarzına, şu veya bu örgütsel yapıya bağlı kalınmaz; bunlar araçtır.

Teoriler de böyledir; uzun bir dönem boyunca –önemli atılımlar yapabilmekle birlikte- sonuçta başarılı olamamışlar ise, değiştirilmek durumundadırlar.

Gerçek bilimsel sosyalizm budur.

Gerisi marksist müminliktir.