Şuanda 34 konuk çevrimiçi
BugünBugün3601
DünDün3402
Bu haftaBu hafta11325
Bu ayBu ay11325
ToplamToplam10479749
İstemek bir şeydir, yapmak başka bir şey... PDF Yazdır e-Posta


Facebook çıktıktan sonra ülkede ne kadar çok muhalif varmış diye hayret ettim. Gördüklerim de gerçeğin küçücük kısmıdır üstelik… Ortalık muhaliften geçilmiyor. Hemen herkes karşı cepheden birilerine cevap veriyor, kınıyor, birilerini anıyor ve bu böyle sürüyor.

Çok kişi iyi şeyler istiyor ama yapmak için neredeyse kılını kıpırdatmıyor.

İnsanımızın önde gelen özelliklerinden birisidir: ben isterim ama başkası yapsın!

Dahası var: başkası yapar, bunlar da “iyi olmamış” diye eleştirir!

Hiçbir katkısı olmamıştır ama burası önemli değildir…

İnsanımızın önde gelen ikinci özelliği çok konuşmaktır.

Faraziyeler ileri sürülür, komplo teorileri birbirini izler ve bunların tamamı suya yazılan yazı gibi kaybolup gider…

İnsanımız, devrimciler dahil, çok konuşur, isteklerini sıralar ama başkasının yapmasını ister.

Bu ülke insanını tanıyanlar bu nedenle konuşmayı ciddiye almazlar.

Yapmaya başlayınca ciddiye alınır.

Buradan yapılanın mutlaka doğru olduğu sonucu çıkmaz. Yapılan yanlış da olabilir ama savunanlar ciddidir, yanlış da olsa yapmaktadırlar.

Bir şey yapılmıyorsa, doğru ya da yanlış olması önemli değildir.

Bir işte, doğru veya yanlış, ciddiyet yoksa, gerisi olmasa da olur.

Genç yaşlarımdan beri, 20 yaş öncesinden ya da devrimci olmadan öncesinden beri konuyla o kadar karşılaştım ki…

En yakınlarımın başlıca eleştiri konusu, “şunu yapamazsın, bunu yapamazsın” çerçevesinde dolaşırdı. İddialarına göre ben hep yapamayacağım şeylere teşebbüs ediyordum.

Karar verince yaparım, başarılı olurum veya olamam ama yapmaya ciddi olarak çalışırım. Kimin ne düşündüğüne aldırmamanın bende en az 50 yıllık geçmişi vardır.

Bu geçmişe rağmen yine de insanlardan beklentilerim oldu ve bazen fena halde yanıldım. Bu kadar çok konuşanların daha ciddi olacaklarını düşünmüştüm, yanılmışım.

Ardından bunun yanılmayla ilgisi bulunmadığını anladım. İstemek ve yapmamak, başkasının yapmasını beklemek insanımızın karakter özelliklerinin parçasıdır. İş keskinliğe gelirse yetişemezsiniz ama yapmayacaktır…

O zaman insanları anlamak ve beklentiyi yüksek tutmamak gerekir.

Bunun için kendinizi değiştirmeye çalışmanız gerekmez, sadece insanları daha iyi anlamanız gerekir.

İnsanlar konuşuyorlar ama bir takım şeyleri göze alamıyorlar. Kolay değil, anlamak gerekir.

Hayatım boyunca en çok karşılaştığım suçlama, tek tabanca olmayı sevmektir.

Cevabım; evet öyledir ve bundan gurur duyuyorum, olmuştur.

Tek başına bir sürü işi becerebilen birisiyim. Bununla birlikte bazı konularda acayip beceriksizliklerim de vardır, eklemek gerekir.

2008’de örgüt tarihiyle ilgili olarak kamuoyuna açık hesaplaşma başladığında altı ay kadar tek başına idim. Telefonlar peşpeşe geliyordu: “Yapma, herkes sana karşı!”

Olabilir; herkes bana karşıysa, bu herkesin sorunudur, beni ilgilendirmez. Karar verdim, yapacağım!

İlk küçük başarılarla o kadar çok insan geldi ki, bu kadar olur. Kolektif bir sonuç ortaya çıkacaktı.

Yıllardan beri bulunmayan örgütün tarihine çöreklenmeye kalkan Antakya-Lazkiye mafyasını silindir gibi ezdik.

Her şey bittikten sonra da bu mafya ile şöyle ya da böyle ilişkisi olmuş tiplerin yakınlık kurma çabalarını gördüm. Bu insanlarla normal konuşuyorum ama içimden de gülüyorum.

Gel de gülme yani!

Aradan geçen zaman içinde değişik örgütlerden teklifler geldi: bizim tarihimizde de hainler var; siz yaptınız, biz bir türlü yapamadık. Yardımcı olun!

Nasıl yardımcı olacağım ki, bu sizin işiniz! Bilmediğim, içinde bulunmadığım bir konuda ben ne yapabilirim?

En fazla yöntemlerimizi anlatırım, bunların aynısı size uyar mı, orasını da bilemem. Açıklama metni yazarsanız ifadesini düzeltebilirim. Kendim ekleme yapmam, o sizin işiniz!

Şu veya bu nedenle iddialarınızı hayata geçiremiyorsanız da sizi eleştirmem…

Biliyorum, göze almak kolay değildir.

Sağlam bir özgüven olmadan hiç kolay değildir…

Bu nedenle vazgeçerseniz, eleştirmem…

Sonuçta sizin işiniz, sizin tarihinizdir.

Eskiden bu konuda daha katıydım ama bu doğru değildi.

Konuşmak, çok konuşmak, yapacakmış gibi yapmak ama yapmamak…

O kadar yaygın bir özellik ki…

Toplumda yaygın bir özellik ve devrimcilerin de bunun dışında kalması mümkün değildir.

Siz yine de mümkün olduğu kadar ciddi olmaya bakın…

Hiç kimse planlarının tamamını gerçekleştiremez ama olabildiğince yüzde 70’in altına inmemeye çalışın…

Bunu sonucu büyük oranda size bağlı olan işler için söylüyorum.

Çok sayıda insanın ortak çabasına bağlı işlerde siz elinizden geleni yapmış olsanız bile sonuç üzerinde etkiniz azdır.

Mesela 20. yüzyıl sonunda dünyanın her yanında sosyalizm yenilirken sizin kazanmanız mümkün değildi.

Daha iyi yenilebilirdiniz, sadece bu söylenebilir…

Her zaman insanlığa yönelik büyük amaçların yanı sıra, bunlarda uyumlu, insanın kendi amaçlarının da olmasını savundum ve bunu yaptım.

Bazı insanlar, ki aralarında sevdiklerim de vardır, ağır yenilgiyi kaldıramadılar; kimisi hayata küstü, kimisinin yorgunluk yüzünden akıyordu, kısacası bezmişti.

Sosyalizm tarihinin büyük başarısızlığını hepimiz yaşadık. Bunu karşılayabilmenin tek yolu sanırım peşpeşe gelen kişisel başarılardır. Bu başarılar aynı zamanda sosyalizm mücadelesine su akıtan bir kanal olmak zorundadır. Hem sizi ayakta tutar, büyük başarısızlığın etkilerini azaltır ve giderek silmeye başlar ve hem de genele katkı sağlar.

Reel sosyalizmin tarihi konusunda ürettiklerimin bugün ve geleceğin sosyalizm mücadelesine katkısının yanı sıra bana da büyük katkısı oldu.

Neden kaybettiğini anlamak çok önemlidir.

Bu konuda en kötüsü, kaybettiğini bilmek ama nedenini anlamamak ya da bulunan derme çatma nedenlere insanın kendisinin de inanmamasıdır.

Almanya’da iki üniversite bitirdim, İngilizce dışında başka ve önemli bir dil daha öğrendim, 1990 sonrasında –tam saymadım- 20-21 kitap yazdım.

İnsan kendini hiç ama hiç yorgun ya da bezgin hissetmiyor…

Bunu kimseye kanıtlamak zorunda da değilsiniz, hayat ortadadır.

Siz yapabildiğinizin en iyisini yapmaya çalışın ve bilinçli hainler dışında insanlara karşı da daha toleranslı olun…