Şuanda 125 konuk çevrimiçi
BugünBugün3640
DünDün3402
Bu haftaBu hafta11364
Bu ayBu ay11364
ToplamToplam10479788
Bitti sanıyordum ama değilmiş... PDF Yazdır e-Posta


Facebook’ta fazla zaman harcamıyorum. Bu nedenle aşağıda yapacağım saptama arada bir gözüme çarpandır, görmediklerim de mutlaka fazlasıyla vardır.

“Geçmişle hesaplaşmalıdır” kadar boş ve gereksiz belirleme yoktur denilebilir.

Geçmiş ile kastedilen esas olarak 1980 öncesi olmakla birlikte geçiş dönemini de katarsak 1990 öncesidir. Üzerinden 30 yıl geçmiştir ve hala “geçmişle hesaplaşmalıdır” tespiti yapılmaktadır.

Neden yapılmaktadır? Demek ki bunu yapamayan kimisi süren kimisi varlığı sona ermiş örgütler ve kişiler vardır. Bunların sayısı tek tük değildir, bu nedenle aradan 30 yıl geçmiş olmasına rağmen “geçmişle hesaplaşma” bitmeyen bir konu olarak sürmektedir.

Bugüne kadar yapılmamışsa, bundan sonra yapılacağını da sanmıyorum. Konu unutulmaya terk edilmiştir ama unutulmadığı, unutulamadığı sürekli hatırlanmasıyla kendini göstermektedir.

İsa’nın bir sözü vardır: bırakın ölüler ölülerini gömsünler.

Bırakın bitiremedikleri geçmiş değerlendirmesiyle yaşasınlar; sürekli yeniden hatırlasınlar, bir türlü yapamasınlar ve “neden yapamıyoruz” diye sormayı bile başaramasınlar.

Reel sosyalist ülkeler tarihe karışalı da 30 yıl kadar oldu ama bu ülkelerin değerlendirilmesi daha zordur. Öncelikle tarihlerini öğrenmeniz gerekir çünkü bu ülkeler hakkında bildiğiniz tarih “resmi tarihtir”, o ülkelerin iktidardaki partileri tarafından anlatılmış tarihtir. Bunu öğrenmek için de İngilizce veya Almanca veya Fransızcada politik dilin iyi bilinmesi gereklidir. Çok sayıda yayın var, halen yenileri de çıkıyor ama bunları en azından bir, daha iyisi iki dilden okuyabilmeniz gerekir.

Bu da bir çeşit geçmişle hesaplaşmadır ama örgütlerin ve kişilerin geçmişleriyle hesaplaşmasından farklıdır çünkü ikincisinde öğrenilmesi gereken yeni konular azdır hatta neredeyse yoktur.

Bu hesaplaşma şimdiye kadar yapılmadıysa, yapılamıyor demektir. Bu durumda yapabilmenin ilk şartı, neden yapılamadığını çözümlemektir.

Çok sayıda kişinin ve örgütün “düzeltilmiş geçmişi” var. Hatalardan önemli oranda arındırılmış, kahramanlıklarla dolu olan ve gerisinin pek dikkate alınmadığı bir geçmiş…

Geçmiş böyle değildi ve bu herkesin bildiği bir şeydir.

O geçmişi değerlendirebilmek demek aynı zamanda onu aşabilmek demektir. Bu ise ancak aşılanın yerine yenisi konulabildiği zaman mümkün olabilir. Bu yeni konulamadığı zaman geçmişi aşmak mümkün olmaz.

Gönül isterdi ki, insanlar 1980 öncesini büyük oranda geride bırakabilsinler ama yapılamıyor. Bu durumda da o dönemle yaşamak, sürekli olarak yeniden yaşamak ve bugünü o günlerin uzantısı sanmak devam ediyor.

Eskinin yerine yeniyi koymadan, bunu teoride ve pratikte üretemeden eskiyi aşamazsınız. Bazen aştınız sanırsınız, gerçekte ise o eski yerinde durur, sadece biraz gizlenmiştir ve uygun fırsatta yeniden ortaya çıkacaktır.

O geçmişi bir türlü aşamayanlar, sürekli olarak o dönemle birlikte yaşayanlar, başkalarını da oraya çekmeye çalışırlar. Bu onların varlık nedenidir. Bir bölümü bunu bilinçli bir bölümü bilinçsiz yapar çünkü yapabileceği başka şey bulunmamaktadır.

Geçmişle hesaplaşmanın yapılamamasının önemli bir başka nedeni de şiddetli hesaplaşmayı içermesidir. Kimse geçmişte yalnız mücadele etmedi, başkalarıyla birlikteydi ve dolayısıyla geçmişle hesaplaşmak aynı zamanda belirli kişiler ve örgütlerle de hesaplaşmak demektir. Görüş birliği olmaz ve şiddetli çatışma yaşanır.

Bunu göze alamıyorsanız, yapamazsınız.

Bunu göze aldığınızda ve başarılı da olduğunuzda ise bir bölüm insan sizden nefret edecektir. Varsın etsin, bu nefreti başarının güzelliğinin kaçınılmaz sonucu olarak görmeniz gerekir. Başarmakla yetinmedik, resmen ezdik ve arkamızı dönüp yolumuza gittik.

Burada önemli kural şudur: çatışmaya girersiniz, kişisel ve geçmişteki örgüt tarihini bazı tiplerden temizlersiniz ve konuyla artık uğraşmazsınız. Güreşe doyamamak yenilen pehlivanın sorunudur.

Ek olarak, artık başlıca işiniz kendi binanızı büyütmek olmalıdır. İnsanlara cevap yetiştirmeyin, gerek yok, binanızı büyütün, teoride ve pratikte yeni konulara ve alanlara girin; yapın, üretin, bunun bazı insanları iyice hasta etmesine de aldırmayın.

Konuşmak bir şeydir, yapabilmek başka bir şeydir.

İnsanlar sürekli konuşarak yaptıklarını sanıyorlar, konuyu eskitince ortadan kalkacağını sanıyorlar.

Varsın sansınlar, onları o geçmişle baş başa bırakmak gerekir.

Sürekli konuşmak ama bir türlü yapamamak çürümeye yol açar.

Bundan kaçınmak gerekir.

Ya yapın ya da yapılamıyor kararına varıp unutun…

Bir daha dönmemek üzere unutun…