Şuanda 304 konuk çevrimiçi
BugünBugün3710
DünDün3402
Bu haftaBu hafta11434
Bu ayBu ay11434
ToplamToplam10479858
Mahir Çayan ve bir soru PDF Yazdır e-Posta


40. Yıl yazısıyla ilgili olarak yapılan yorumlar yıllarca kavgasını verdiğim “Türkiyedekiler-Avrupadakiler” konusunun halen kapanmamış olduğunu gösterdi. Bu konuda söylenebilecek yeni bir şey yok ama yaşanılan bunca tecrübeden sonra artık daha açık ve kesin konuşabilmek mümkündür.

Bu konuda her biri tek konuya ayrılmış birkaç yazı yazacağım.

İlk olarak Mahir Çayan’ın ülke dışına çıkmayı kabul etmemesiyle başlayalım.

Yıllar sonra THKO’dan bazı arkadaşların bana aktardığına göre Filistin’de bulunan birkaç kişi Mahir’i mutlaka getirmek için ülkeye gitmeye karar vermiş ama bu arada da Kızıldere olmuş.

Mahir ülke dışına çıkmayı kabul etmediğine göre, THKP-C’lilerin ülke dışına gitmesi doğru mudur?

Bunun yanlış bir soru olduğunu baştan belirtmem gerekiyor. İki nedenle:

Birincisi; Mahir Çayan ülke dışına çıkmamakla –burada kastedilen Filistin’dir- yanlış yapmıştır. Sosyalist hareketin O’na kesinlikle ihtiyacı vardı ve yerini alabilecek kimse de yoktu. Kendini koruması gerekirdi. Türkiye içinde bu yapılamıyorsa –nitekim İstanbul gibi bir kentte bile kalınabilecek yer kalmamıştı- dışarıda yapılır.

İkincisi; ülke dışına çıkmak, geri dönmemek anlamına gelmez. Soruyu soranlar böyle düşünüyor ama bunun gerçeklikle ilgisi yoktur.

Mahir ile aynı dönemde yaşayan ama daha yaşlı olan Teslim Töre ve Mihri Belli örnekleri verilebilir. Bu insanlar birden fazla kere ülke dışına gittiler, değişik süreler kaldılar ve geri geldiler.

Mahir Çayan da Filistin’de diyelim 2-3 yıl kaldıktan sonra geri gelebilirdi.

Giden kişinin geri gelip gelmeyeceği hem onun durumuna ve hem de içerde onu koruyabilecek önlemlerin ne oranda alınabileceğine bağlıdır. Ya da konu sadece gitmiş kişiye değil, içerdeki örgüte de bağlıdır.

Mesela Teslim Töre bildiğim kadarıyla 12 Mart’tan sonra Filistin’e gider, 1974’te geri gelir; 1981 başında Suriye’ye gider, 1988’de geri gelir ve 1993’te İstanbul’da yakalanır.

Başka örgütlerden merkezi insanlar da 12 Eylül sonrasında ülkeden çıkmalarının ardından ihtiyaç duyulduğu için bir dönem ülkeye geri döndüler, bazıları yakalandı, bazıları tekrar dışarıya çıktı.

Mahir’in Filistin’e gitme teklifini kabul etmemesi yanlıştı ama anlaşılabilir. Hakkında neler ve neler söylenirdi. Baştan beri THKP-C yanlısı olduğum için 1971 yılının Ankara’sında kendisi hakkında neler söylendiğini biliyorum: kalem efendisi, kariyerist, korkak, karanlık bir tip…

Mahir de kendisi hakkında söylenenler konusunda biraz fazla hassastı.

Politik mücadelede yer alan kişinin derisi kalın olmalıdır, denir ama 20’li yaşlardaki insanlar için böyle olabilmek zordur.

Kaçtı, arkadaşları ölürken o gitti gibi belirlemeler mutlaka yapılacaktı. Bunu yapacak tiplerin Ankara’da olanlarını da tanıyorum; dedikodu ve gevezelikten başka şey bilmezlerdi.

Bunlara aldırmayacaksın…

Söylemesi kolay ama yapması zordur, biliyorum ama böyledir.

O yıllarda Filistin’e gitmek sorun değildi ama olur ya insan sınırı geçerken vurulabilir, ya da Filistin’de iken İsrail saldırısı sonucu ölebilirdi. Bunlar Mahir Çayan’a da rastlayabilirdi ama önlemini alırsın, buna rağmen bir şey oluyorsa, olur; bunu da göze alacaksınız. İhtimal Kızıldere’deki kadar yüksek olamazdı.

Böyle olmamalıydı, ama oldu.

 

Aradan neredeyse 50 yıl geçtikten sonra bile bunu düşünememek ise inanılmaz bir şeydir.