Şuanda 83 konuk çevrimiçi
BugünBugün3623
DünDün3402
Bu haftaBu hafta11347
Bu ayBu ay11347
ToplamToplam10479771
Cicero ve yaşlılık PDF Yazdır e-Posta


Bir süreden beri Latinceden Türkçeye doğrudan çeviri yapılıyor. Bir ara Latince öğrenmeye heveslenmedim değil ama heves olarak kaldı. Anlamsızdı çünkü konuşan kimse olmadığı gibi zamanında Latince yazılmış bütün kitaplar da dünyanın başlıca dillerine çevrilmişti.

Almancada Cicero adlı ve politik içerikli bir dergi yayınlanıyor.

Cicero’nun Yaşlılık adlı yapıtını Türkçesinden okudum ve bu kısa yapıttaki belirlemeler hoşuma gitti. Yazıldıktan sonra 2000 yıl kadar geçmiş olmalı ama belirlemeler güncelliklerini koruyorlar.

“İnsan çok yaşayınca görmek istemediği birçok şeyi görür.”

Benzer belirlemeyi Adalet Ağaoğlu da yapmıştı:

“Keşke bu kadar yaşamasaydım da dünyanın bu halini görmeseydim.”

1960’lı ve 1970’li yılları gören bir insan için dünyanın son hali ancak rezalet olarak adlandırılabilir. O dönemin insanı başkaydı denilebilir. Sadece bizde değil dünya genelinde böyleydi.

20. yüzyıl insanlığın büyük umutlarının yükseldiği ve kötü düştüğü yüzyıldır, belirlemesi doğrudur.

Cicero’nun yaşlılıkla ilgili başka bir saptaması şöyle:

“… insan gücünü yönetmesini bilmeli, ancak gücünün yettiği kadarına el atmalı: işte böyle olursa, insan, eski gücüm kalmadı diye yazıklanmaz.”

Doğru söze ne denir!

“’Öyle halsiz yaşlılar var ki hiçbir görevle uğraşamaz, yaşamda yapılması gereken işlerden hiç birini yapamazlar’ diyen olabilir. Buysa yaşlılığa özgü bir eksiklik değil, sağlığa bağlı bir şeydir.”

Tümüyle doğru bir belirlemedir.

Yapmak istediklerinizi kafanız ve bedeninizle yapacaksınız. 65-70 yaşında hafızanız zayıflamış, bedeniniz sorun üzerine sorun çıkarıyorsa, istekleriniz de oldukça sınırlı olacak demektir. Fazlasını isteyebilirsiniz ama yapamazsınız.

Zor bir hayat yaşadık. Çok sayıda arkadaş benden daha zor bir hayat yaşadı. Bu hayat insanı yıpratır. Ek olarak imkanlar ölçüsünde kendinize iyi bakmak gibi bir alışkanlığınız yoksa çökmeniz uzun sürmez.

O zor şartlar hepimizi yıprattı ama bu yıpranmanın önemli nedenlerinden birisi de insanın kendisidir, kendine karşı tutumudur.

Bir başka belirleme:

“Çünkü kendisini işe veren, çalışan insan, yaşlılığın ne zaman geldiğini duymaz. Böylece yavaş yavaş, ayrımına varmaksızın yaşlanır ve birden çöküvermez de ağır ağır söner.”

2000 yıl sonra da geçerli bir belirlemedir.

Kendinizi yaşlı hissetmiyorsanız, yaşlı değilsinizdir ve hatta yaşlandığınızı fark etmezsiniz.

“… gençlikteki temellere dayanan yaşlılığı övmek…”

Aynen böyledir. Diyelim 70 yaşın üzerinde de gençliğinizdeki amaçlarınıza yenilerini ekleyerek  kovalıyorsanız, onların büyük bölümüne ulaşmanıza rağmen sürekli yeni amaçlar buluyorsanız, yaşlılığınız gençlikteki temellere dayanıyor demektir.

Ve son büyük belirleme:

“Ama onca yıl yaşayıp da ölümün küçümsenmesi gerektiğini anlayamayan yaşlıya yazık.”

Onca yıl yaşamak demek, hayattaki amaçlarınıza büyük oranda ulaşmışsınız demektir. O zaman ölmekten çekinmezsiniz; yaşadım ve yaptım!

Bu müthiş bir duygudur. Yapılacak şeyler bitmez ama içinizde yaptıklarınızdan kaynaklanan büyük bir doygunluk da vardır.

Sonuçta hepimiz öleceğiz. Herkes daha geç olmasını ister ama gençlik amaçlarına ulaşabilmiş olanlar için ölüm anlamını kaybeder.

Gelsin, yapacağımı yaptım! Devam edeceğim ama yaptım da…

Gençlik amaçlarından gerçekleşmesi büyük oranda sana bağlı olanlarına ulaşabildin mi?

Evet diyebiliyorsanız mesele yoktur.

Amaçlar bitmez, bitmemelidir ama insan o büyük doygunluğu da hissedebilmelidir.

Cicero bunu hissetmiş, başka türlü ölümü küçümseyemezdi.

Ölümü küçümsemekle, ölmek istemek farklı şeylerdir.