Şuanda 133 konuk çevrimiçi
BugünBugün3644
DünDün3402
Bu haftaBu hafta11368
Bu ayBu ay11368
ToplamToplam10479792
Üç kitap arasında... PDF Yazdır e-Posta


Konuları değiştiriyorum, bazı kitapları yarım bırakıyorum ve bu arada da fazla dağılmamaya çalışıyorum.

Platon kitabından kabaca 250 sayfa okudum diyebilirim, buraya kadar beni ilgilendiren fazla bir şey yoktu ama şimdi teori bölümü başlıyor. Buraya kadar tek öğrendiğim Platon’un Sokrates ile yakın dostluğu nedeniyle onun ölümünün ardından diyaloglarında sürekli Sokrates adını kullanmasıdır. Herhangi bir konu üzerinde Sokrates ile birisi tartışır. Sokrates diyalog yoluyla karşı tarafı ikna eder. Diyalog yoluyla gerçeğe ulaşılmaktadır.

Sokrates dinsizliği nedeniyle yargılandığında Platon ağır para cezasına çarptırılmasını ister ve parayı ödeyeceğini söyler ama mahkeme zehir içerek idam cezası verecektir. Ceza Sokrates’in umurunda değildir.

Felsefe bölümüne başladığımda ilkçağ felsefesinden zorunlu bir ders seçmem gerekiyordu. Hatırlıyorum, o çağın evren anlayışını seçmiştim ama saati çok tersti, başka şeylerle çakışıyordu, alamamıştım. Yerine ilkçağ felsefesi konusunda dünya çapında tanınan Buddensiek’in Platon dersini almıştım. Platon büyük bir konudur, küçük bir bölümü genel olarak inceleniyordu derste. Diyalogları o derste öğrenmiş, Atina’da kadınlar yurttaş olarak sayılmazken Platon’un Politea’da (Devlet) kadın-erkek eşitliğini savunmasına hayret etmiştim.

Bakalım, kitabın kalan 350 sayfasını dikkatle okurum artık…

Nedenini bilmiyorum ama Viyana Üniversitesi Bulgaristan ve Yugoslavya tarihi konusunda uzmanlaşmış. Bulgaristan tarihini inceleyen Sosyalist Hayat Tarzı adlı kitap da –yanlış hatırlamıyorsam Graz Üniversitesi’nden- bir öğretim üyesine aitti. Sosyalizmden Kapitalizme Geçiş – Bulgaristan ve Romanya Örnekleri kitabında bu kitaptan çok alıntı yapmıştım. (Bu kitap www.enginerkinerkitaplar.blogspot.com adresinde bulunabilir).

Yine Avusturya kökenli bir öğretim üyesinin Türkçesiyle “Tito’nun Ölümünden Milosevic Döneminin Sonuna Kadar Sırbistan’da Milliyetçilik” kitabını okuyorum. Önceki yazarın Bulgarca bilmesi gibi bu yazar da Sırpça biliyor, zaten başka türlü de yaklaşık 500 sayfalık inceleme yazılmaz.

Bu tarih bana Bulgaristan tarihinde de ayrıntılı olarak gördüğüm sosyalist ülkelerde sosyalizm-milliyetçilik ilişkisini daha da ayrıntılı olarak anlatıyor. Milliyetçiliğin başlıca kaynağı komünist partileri, Sırplar bu konuda öndeler ama tek örnek değiller.

Tek ülkede sosyalizm milliyetçiliğe yol açtı türünden bir açıklama saçmadır.

SSCB tek ülkede değil, geniş bir bölgede devrimdir ve dünya devrimi oluyordu da birileri engel mi olmuştu?

Dönemin büyük yanılgısı, sosyalizmin milliyetçiliği bitireceğidir. Bir dönem zayıflatıyor ama bitirmiyor.

Konu da bitmiyor ki kardeşim! Nationalismus im Osten Europas (Doğu Avrupa’da Milliyetçilik) kitabı “oku beni” diye bana bakıyor. İçinde ülke analizleri var: Polonya, Macaristan, Slovenya, Slovakya, Çek Cumhuriyeti, Hırvatistan, Baltık ülkeleri. Sırbistan yok ama zaten başka yerden okuyorum. Uygulamaları Avrupa Birliği’ni bile isyan ettiren Macaristan Başbakanı Viktor Orban komünist partisi gençlik örgütü yönetiminden; hiç şaşırtıcı değil…

Bu konu üzerine iyi bir kitap yazılır aslında ama önce iyi öğrenmek gerek…

Son kitap Pierre Bourdieu’nun Über den Staat (Devlet Üzerine) adını taşıyor. Norbert Elias’tan Joachim Hirsch’e kadar devlet teorisyenlerini incelemiş. Bob Jessop neden yok anlamadım.

Bu kitap için kütüphanede sıraya girenler bulunduğu için iki hafta sonra geri vermem gerekiyor. Bakalım, hoşuma giderse satın alırım. Zaten Taschenbuch (karton baskı) olarak da çıkmış, ciltlisinin yarı fiyatına…

Sosyalistler 20. yüzyılda yeni bir devlet teorisi üretemediler. Devleti ortadan kaldıracağız diye kendilerini kandırdılar.

 

Videolarda da son olarak bu konuyu işliyorum.