Şuanda 397 konuk çevrimiçi
BugünBugün3748
DünDün3402
Bu haftaBu hafta11472
Bu ayBu ay11472
ToplamToplam10479896
İnsanlar giderken... PDF Yazdır e-Posta


Facebook ile pek ilgilendiğimi söyleyemem ya da şöyle diyeyim, okunacak malzeme yayınlıyorum ama aynı oranda okuduğum söylenemez. Bazen ilgimi çeken yazılar oluyor, okuyorum.

Her gün birkaç kişinin öldüğü haberi geliyor. Ölen yakın tanıdığım değilse herhangi bir tepki göstermiyorum. Tanımadığım bir kişi için “başınız sağ olsun” demenin anlamı yok. Hele “ışıklar yoldaşı olsun” gibi belirlemeleri hiçbir zaman kullanmadım. Gözlerim karanlıkta iyi gördüğü için ışık gerekmeyecek sanırım!

Mutlaka görebildiklerimden daha fazla ölen vardır. Benim görebildiklerim genellikle 1960’lı yıllarda doğmuş olanlar… Yani 60 yaşını yeni bitirmişler ve hatta bazıları 60 bile olmamış…

İnsanın küçük yaşlarda ve ilk gençlik yıllarında sıkıntılı yaşaması, bu sıkıntılar iyi kullanılabilirse eğer, sonrası için avantaja dönüşebiliyor.

İlker (Akman) sabah kahvaltı yapmazdı; sigara, çay ve yanında küçük bir şey yerdi.

Yıllarca kahvaltının annesi ya da ablası tarafından hazırlanmasına alışmış, kendisi hazırlamıyordu.

Teorik olarak erkeklerin de ev işi yapması gerektiğini kabul edenlerin büyük bölümü de aynı durumdadır. Hayatları boyunca ev işi yapmadıkları, genellikle de anneleri her şeyi yaptığı için, alışmamışlardır.

Burada erkeklerden çok onları böyle yetiştirenleri eleştirmek gerekir.

1967’de ODTÜ Hazırlık Okulu’na girdim. Zor bir okuldu, geçer not 70 idi. Ders 7.30’da başlıyordu ve evden okula gitmek de bir saat kadar sürüyordu. Sekiz ay boyunca sabah 5.30’da kalktım, kendime kahvaltı hazırladım. Sabah dersleri fazla olduğu için öğleye kadar karnım acıkıyordu, bu nedenle iyi kahvaltı yapıyordum.

Evde herkes uyuyordu ve kahvaltıyı kendim hazırlıyordum.

Aylar süren bu durum bende sabah iyi kahvaltı yapmak alışkanlığını yerleştirdi.

Bu konularda insanın elinin alışık olması önemlidir. Mutlaka acemilik dönemi yaşarsınız, sonra alışırsınız.

Yılını hatırlamıyorum ama 1980’li yılların ortaları olsa gerek, TKEP üçüncü kongresi için Şam yakınlarında bir yere gittim. Önemli bölümü Türkiye’den sınırı geçerek gelmiş 70-80 kişi vardı. Akşam yemeğinden sonra herkes volta atarak tartışırken kapalı bir yere girdim. Abartmasız söyleyeyim, yerden tavana kadar yükselen bulaşık yığını bir kadın tarafından yıkanıyordu. “Yardım edeyim,” dedim. Ciddiye almaz bir bakışla baktı. (Takma adını şimdi hatırlamıyorum, sonradan asıl adının Cemile olduğunu öğrenecektim.) Ben de yıkamaya başladım. Hayretle bakıp söylendi: “Elin alışık bu işlere…”

Doğaldır, hemen fark ediliyor.

Her işi yapabilen insan çok azdır ama mümkün olduğu kadar fazla iş yapabilmek gerekir. Kendine bakabilmek bunların başında gelir. Yıllarca sağlığını ciddiye almayıp, 60’lı yaşlarda sağlık iyice bozulunca şaşırmamak gerekir.

Çok sayıda erkeğe anneleri –kendileri böyle düşünmese bile- kötülük yapmış; kendi işlerini yapmaya alışmamışlar.

Bunun ne kadar kötü sonuçlara yol açtığı yaş biraz ilerleyince özellikle belli oluyor.

Bazen hayatını kaybedenlerin fotoğrafları da yayınlanıyor ve genellikle şaşırıyorum.

Bu nasıl bir kilo ya! Başla gövde birleşmiş, boyun kaybolmuş…

Bu kadar kilonun sağlık sorunlarına yol açmaması mümkün değildir.

Kilo vermeye çalışan ama başarılı da olamayan arkadaşlarım şöyle derdi: almak kolaydır, vermek zordur!

Tecrübeleri var tabii… Hayatım boyunca fazla kilo sorunum olmadığı için bilmiyorum, onlar daha iyi bilir.

Bugün posta kutusundan resmi bir mektup çıktı, merak ettim, ne var diye…

Bulunduğum eyaletin sağlık bakanlığı yollamış; ikinci dozun üzerinden altı ay geçtikten sonra üçüncü korona aşısını (Biontech) olmam gerektiğini hatırlatıyorlar. Aşının yararları üzerine sayfa doldurmuşlar ki gereksiz aslında…

Daha iki ay zamanım var, o zamana bakalım artık…

Geçtiğimiz aylarda tanıdığım iki kişi koronadan öldü. Bu işi nasıl becerdiler, anlamadım. Hiç dikkat etmezseniz ve hele de pozitif çıktıktan sonra bile umursamazsanız olacağı budur.

Sağlam bünye aşıdan da önemlidir ama insanlara anlatmaktan vazgeçtim.

Kendine karşı bile sorumluluk duymuyorsan, gerisini boş ver…