Şuanda 405 konuk çevrimiçi
BugünBugün3410
DünDün3402
Bu haftaBu hafta11134
Bu ayBu ay11134
ToplamToplam10479558
2022'nin yıldönümleri PDF Yazdır e-Posta


Hayatını kaybeden arkadaşları her yıl anmayı sevmediğimi okurlar biliyordur. Bazı yıldönümleri dışında ve söylenebilecek yeni bir şey olduğunda anılabilirler, aksi durumda bence gerekli değildir.

2022’de bazı yıldönümleri bulunuyor.

Yüksel Eriş’in ölümünün 45. yılıdır, anılması gerekir. Gerçi hakkında söylenebilecek bir şey kalmadı. İnsan genç yaşta hayatını kaybedince (27 yaşındaydı) anlatılabilecek olanlar çabuk tükeniyor. Ocak ayı sonlarına kadar bir şey bulurum diyelim…

ODTÜ’yü bitirmemin 50. yılıdır. Bu üniversite, orada özellikle belirli bir dönemde (1967-1972) okumuş olan herkesin hayatında önemli iz bırakmıştır. Üniversiteyi Temmuz 1972’de bitirmiştim ve bu konuda yazmam gerekir.

Bir başka önemli yıldönümü bir numarası olduğum örgütten ayrılmamın 40. yılıdır (Ağustos 1982). Bugünkü ben, en az yüzde 50 oranında bu ayrılmanın ürünüdür.

Politik özelliği bulunmayan bu insanlardan o kadar uzaktım ki, iki tane merkez komitesi üyesini tesadüfen yolda gördüğümde selam bile vermiyordum.

Aradan yıllar geçti ve o dönemin insanları nihayet ve nihayet bu ayrılığın örgüt tarihinde ne kadar belirleyici olduğunu anlayabildiler. Sadece Acilciler için değil HDÖ için de farklı bir durum olmadı. Zaten iki örgüt 1979’a kadar tekti.

Onların anlaması için 20 yıl kadar bekleyecek değildim. Şimdi bana karşı güven sorunları varmış; olsun tabii ki, benim kendileriyle herhangi bir sorunum bulunmuyor. Nedeni basit; yıllardan beri politik faaliyet içinde değiller. “Bir zamanlar neydik” söylemiyle zaman geçiriyorlar.

Bu insanlarla sorunum olamaz doğal olarak…

Tek önerim, kendinizle hesaplaşmayı deneyin, demek olacaktır.

Lazkiyeli Muhabarat’ı geçin, siyasi birisi değil, mafya idi ve tahminimden epeyce fazlası daha sonra ortaya çıkacaktı.

Rıza Salman kötü birisi değildir ama ne teorik ne de pratik olarak bir örgütü yürütebilecek özelliklere sahip değildi. Daha sonra da bunu fazlasıyla görebildik.

Yaşadığı dönemdeki kısa görüşmelerimizde burnundan kıl aldırmaz müstehzi tavırlarına bir şey demedim. Hayat ortada! Bir şey söylemek gerekmezdi.

Engin olmadan ne teorik ne de pratik olarak bu iş yürümüyor, tersini iddia ediyorsanız buyurun yapın, ama nerede!

İddiası olan önce yapar, sonra konuşur, anlayışım böyledir.

“Sen ayrıldın, örgüt de bu hale geldi” diye suçlama yapmak kolay oluyor. Kendinize “bunu anlamak için neden 20 yıl bekledik?” diye sormanız yerinde olur.

Ek olarak belirtmem gerek, örgüt zaten “o hale” gelmişti. Ben erken gördüm, tek fark budur. Ayrılmamla gidiş hızlanmış ve açık olarak ortaya çıkmıştır, burası tamam ama görmek isteyen için öncesi de vardı.

Benimle birlikte ve daha sonra ayrılan arkadaşların hepsine aynı şeyi söyledim: bu kişilerle uğraşmayın! Beş yıldan fazla ömürleri bulunmuyor. Kendinizi yeniden üretin!

Bu politika tam bir başarı kazandı.

Başkasıyla uğraşma, kimseyi ikna etmeye de çalışma; hiç durmadan ilerle ve büyü…

Sen büyüdükçe önemli bir yeteneği bulunmayan başkaları kaçınılmaz olarak küçülecektir.

Kendiliğinden bir süreçtir, uğraşmak gerekmez…

İsa’nın deyimiyle, “bırakın ölüler ölülerini gömsünler”.

Yapacak daha çok iş var ve bunu da kimseye anlatmak gerekmez…

Bakarsın ve görürsün…

 

Belki başka önemli yıldönümleri de vardır, şu anda aklıma gelmiyor.