Şuanda 379 konuk çevrimiçi
BugünBugün2722
DünDün3402
Bu haftaBu hafta10446
Bu ayBu ay10446
ToplamToplam10478870
Hayatınızda hiç doğru yok mu? PDF Yazdır e-Posta


Kimisi 60 kimisi 70 yaşını geçmiş insanların değişik olaylar hakkındaki değerlendirmelerini okurken hayret ediyorum. Bu değerlendirmeleri yaparken geçmişlerini de birlikte düşünüyorlar. Bu değerlendirmelere göre bu insanların geçmişlerinde yaptıklarının büyük bölümü yanlıştır.

Acı bir durum…

“Hayır, o kadar da değil” demeyeceğim çünkü değerlendirmeyi yapanlar onlardır. Kişi kendi hayatını büyük oranda yanlışlarla dolu olarak görüyorsa tersini iddia etmek başkasına düşmez.

Bu değerlendirmelere üç yönden –kişilerin hayatı hakkında belirleme yapmadan- itiraz edeceğim.

Birincisi; hayatınızdan yanlışları sildiğiniz zaman –ne kadar varsa artık- doğruların bir bölümünü de silersiniz. Doğrudan bağımsız yanlış yoktur (bunun ardından “diyalektik bütünlük” gibi bence gevezelikten ibaret olan bir belirleme yapmayacağım.)

Doğruya hiç dokunmadan yanlışı silemezsiniz.

İkincisi; tarih aradan yıllar geçtikten sonra “şöyle olsaydı, böyle olurdu” belirlemesiyle değerlendirilemez. Tarihte önemli bir olayı değiştirip, diğerlerini aynı bırakamazsınız. Önemli olay değişince, başkalarını da etkiler ve değiştirir. Bunun nasıl olacağını –hele de yıllar sonra- bilmek mümkün değildir.

Dolayısıyla geçmişte filanca önemli konuda şöyle yapmalıydık belirlemesinin ardından geçmişi yeniden kurmak temelsiz hayalden ileriye gitmez.

Üçüncüsü; doğrusuyla yanlışıyla yaşamış olduğunuz hayat size bir şey vermedi mi?

İnsan politik mücadele içinde olduğunda sadece vermez, alır da, daha doğrusu alabilmelidir. Politik mücadele içinde genel amaçlarınızın yanı sıra kişisel amaçlarınız da olmalıdır. Eğer ikincisinde başarılı olmuşsanız, buradaki başarıyla ilkindeki başarısızlığı örtebilirsiniz.

Almanya’da eski bir RAF (Kızıl Ordu Fraksiyonu) militanının şöyle bir belirlemesi vardır: “Ya devrim ya ölüm diyerek yola çıktık, ikisi de olmayınca ne yapacağımızı şaşırdık.”

Ölüm belki bazılarımız için hiç yakın bir ihtimal olmadı ya da bazılarımız bir dönem ölümle iç içe yaşamadılar; olabilir.

Şöyle ya da böyle yaşadığınız hayat size önemli şeyler kazandırmamış ise, yazık demekten başka söylenecek şey bulunmuyor.

Yapılması sadece bağlı olan ve 16-19 yaş arasında kafama koyduğum her şeyi yaptım. Bugünkü ben teorik birikimiyle, üretimiyle, değişik yetenekleriyle ve eklemek gerek sağlığıyla o kararların ısrarla izlenmesinin ürünüdür.

Arada hatalar yok mudur, doğaldır ki vardır. Ama yüzde 70-80 arasında doğruluk da vardır. İnsan hatalarından öğrenmelidir ve bu bazen zor oluyor.

Mesela burnunun dikine gitmeyi yeterince hayata geçiremedim.

Arkadaşlarınla konuş ve tartış, diyelim anlaşamadın ama düşüncenin doğru olduğuna da kesin olarak inanıyorsun, o zaman gir ve yap…

Eskiden bu konuda daha zayıftım, sonra kendimi geliştirebildim diyeyim…

Hayat bana kimseyi beklememek gerektiğini de öğretti ve baştan beri bunu –genellikle- uyguladığım için mutluyum diyebilirim.

Yazıyı bitirirken bir dönem Frankfurt VHS Başkanı Barbara Çakır-Wahl’ın ölümünü üzüntüyle öğrendim. İnsan kanserden ölmüyor, kemoterapi ardından zayıf düşen beden başka şeyden gidiveriyor.

Son günlerini biliyorum. Militan ve dirençli bir kadındı, gerçekten üzüldüm.

Ne iyi bir şeydir ki hayatının son günlerine kadar sevdiği ve kendisini seven bir adamla birlikteydi.