Şuanda 371 konuk çevrimiçi
BugünBugün2716
DünDün3402
Bu haftaBu hafta10440
Bu ayBu ay10440
ToplamToplam10478864
Marksizm ve neden olmuyor? PDF Yazdır e-Posta


Komünist Manifesto’nun yazılmasından sonra 174 yıl, Ekim devriminden sonra ise 105 yıl geçti. Teorilerin sınandığı yer uzun vadeli pratiktir, en önemli kıstas budur.

Karşımızdaki soru şudur:

Marksizm dogma değil, klavuzdur, marksizm yaratıcı olarak geliştirilmelidir; denilir.

Pratikte gördüğümüz ise bunun tersidir. Akıllı insanlar olduklarından kuşku duyulamayacak, pratikte devrim için çok şey yapmış insanlar bile büyük çoğunlukla marksizme tarikat öğretisi gibi bağlanmışlar, yapılacak her önemli değişikliğe karşı çıkmışlardır.

Bunu kendi pratiğimizde de defalarca gördük. Marksizm yaratıcı olarak geliştirilmelidir, denir; öncesinden vazgeçtik 12 Eylül’ün üzerinden 42 yıl geçmiştir ama yapılamamaktadır.

Konuşmakla, saptamalar yapmakla kendinizi oyalayabilirsiniz ama pratiğe geçirmek başka bir şeydir.

Marksist teorideki her önemli gelişmenin iki koşulu vardır:

Birincisi; bu gelişme aynı ya da benzer görüşleri savunanlar arasında önemli mücadele sonucu gerçekleşebilir.

İkincisi; her önemli gelişme, kendisinden önce doğru bilinenlerden değişik oranlarda ayrılır, onları reddeder ya da o kadar farklı yorumlar ki bu da reddetmek gibi bir şeydir.

20. yüzyıl sosyalizminden iki örnek vereceğim.

Birincisi; Lenin Nisan 1917’de trenle geldiği Petograd’da “bütün iktidar Sovyetlere” dediği zaman, ki bunun anlamı burjuvazinin devrilmesi ya da sosyalist devrimdi, taraftarı yok gibiydi. Plehanov, Martov gibi Rus sosyalistlerinin yanı sıra Bolşeviklerin önemli bölümü de kendisine karşıydı.

Lenin’in görüşlerini kabul ettirebilmesi teori ve pratikte şiddetli bir mücadeleyle mümkün olabilmiştir.

Yarı feodal bir ülkede, toprak sorunu çözülmemiş bir ülkede sosyalist devrim çağrısı yapmak bilinen marksizme hiç uymayan bir fikirdi.

Avrupa devrimini bekliyoruz, denilerek insanların ikna olması kolaylaştırıldı, ya sonra?

Almanya, Avusturya ve Macaristan’daki devrimci kalkışmalar başarısız oldu ve Sovyet devrimi yalnız kaldı.

Tamamı kendisini marksist gören insanlar arasında yeni mücadele başladı.

Lenin, son yazılarında Marksistlerin rüyasında bile göremeyeceği şu tespiti yaptı:

Sosyalizm için gelişmiş sanayi temeli zorunluluktur ama buna kapitalizmle ulaşılır diye bir kural yoktur. Üretim araçlarının kolektif mülkiyeti altında da bunu yapabiliriz.

Ülkede kapitalizm bile hakim durumda değilken üretim araçlarının kolektif mülkiyetiyle sosyalizm için zorunlu görülen gelişmiş altyapıya ulaşmak…

Yıllar sonra bunun adına sosyolojide “sosyalist modernleşme” denilecekti.

Sonra ara aşama olarak NEP geldi. Ara ve geçici bir ferahlama aşamasıydı çünkü ana hedef yukarda belirlendiği gibiydi.

Lenin’in ölümünün ardından yeni bir tartışma başladı: NEP mi sürecekti yoksa hızlı sanayileşmeye mi geçilecekti?

Şiddetli tartışmaların sonunda ikinci görüş kazandı.

“Bize saldıracaklar, ya hızla sanayileşiriz ya da yok oluruz.”

SSCB, Nazileri sadece direnişiyle değil teknik gücüyle de yenecekti.

1960’lı yıllarda sosyalist ülkelerde değişimin zorunluluğunu savunan muhalefet başladı. DAC’de Fritz Behrens ve diğerleri… (Bkz. 1989 Berlin Duvarı) Bu insanlar başka ülkelerdeki benzerleriyle birlikte girdikleri mücadeleyi kaybettiler. Savundukları bir çeşit pazar sosyalizmiydi, “böyle devam edersek çökeriz” deniliyordu ama mücadeleyi kaybettiler.

Haklılıkları en az 30 yıl sonra anlaşılacaktı ama artık sosyalist ülkeler yoktu.

Doğru olanı savunmakla onu hayata geçirmek farklıdır. Burada bunu görüyoruz.

İkinci örnek Çin devrimidir.

3. Enternasyonal Çin Komünist Partisi’nden çalışmasını esas olarak işçilerin yoğun olduğu bölgelerde yapmasını istiyordu. Çin’de sadece Şanghay’da kayda değer bir işçi sınıfı vardı, ülkenin geri kalanında çok azdı.

ÇKP Şanghay’da 1925’te ağır darbe yedi. Ardından uzun yürüyüş ve kırlara çekilme başla.

Çin devrimi şunu gösterir: küçük üreticilik, burada köylüler, sosyalist devrimde önemli rol oynayabilirler.

Küçük üreticiliği gerici ve hatta karşı devrimci gören Marx-Engels’e ters bir yaklaşım ama onların doğrusu o zaman doğruydu, Çin devrimi ise başka zamanda olacaktı.

Sosyalizmden Kapitalizme Geçiş: Bulgaristan ve Romanya Örnekleri kitabında işçi sınıfının pek az olduğu Bulgaristan’da nasıl proletarya diktatörlüğü kurulduğunu anlatmıştım. Gerçekleşen küçük üretici diktatörlüğüydü ve bu kesim sosyalist iktidarı –devrimden önce sosyalistleri desteklediği gibi- destekliyordu. (Bkz. www.enginerkinerkitaplar.blogspot.com )

Bütün bu değişik gerçekleşmeler teoriye yansıtılmadı.

Sonuç, teorik kargaşadır.

Marksizm dogma değildir denir ama pratikte tersini görürüz.

Marksizm yaratıcı olarak geliştirilmelidir denir ama bir türlü yapılamaz.

Çok az kişi yapabilir ve daha fazlası da yapmak ister ama mücadeleyi kaybeder.

Marksizmin kaç çeşidi olduğunu sayamadığım klasik yorumlarıyla aranıza açık çizgi çekmeden, pratikteki her önemli adımın kitaplardaki yerini arayarak bir şey yapılamaz.

Sosyalistler hiçbir teorinin müridi değildir, olmamalıdır.