Şuanda 184 konuk çevrimiçi
BugünBugün2004
DünDün3402
Bu haftaBu hafta9728
Bu ayBu ay9728
ToplamToplam10478152
40 yıl önce bugünler ve üç konu PDF Yazdır e-Posta


40 Yıl Önce Bugünler yazısının gördüğü ilgiye şaşırdığımı söylemeliyim. 40. yıl olmasa sözünü etmezdim. Aradan 40 yıl geçmiş, konuşmanın gereği yok diye düşünürdüm. Ne var ki geçmiş az olmayan sayıda insanın kafasında şu veya bu oranda sorun olarak duruyor. Yazıdaki konulardan üçünün pek anlaşılamadığını da öğrendim. Bunları açmaya çalışacağım.

Birincisi; ayrı bir örgüt kurmadım. Kurabilirdim, bu imkan vardı ama o yıllardaki tipik davranış tarzını benimsemediğim için böyle yapmadım. İnsanlar değişik nedenlerle örgütlerinden ayrılıyorlar, ayrı örgüt kuruyorlar ve ardından da birlik savunuyorlardı. Bu garip duruma düşmek istemedim.

Devrimci harekette 80 civarında örgüt vardı ve aralarında kafanıza uygun birini bulmak sorun olmasa gerekti. Her konuda anlaşmak da gerekmiyordu. Önemli olan temel konulardı. Bu nedenle TKEP’i tercih ettim.

İkincisi; tek başına değildim. Suriye, Fransa ve Almanya’da yaklaşık yüz kişi vardık. Bunlar ayrılan insanlardı, bir bölümü benim izlediğim yolu izlemedi. Kendilerinin bileceği işti. Bu ayrılıktan sonra parçalı olarak yüzden fazla insanın daha değişik yerlerde ayrıldığını duyacaktım.

Demek ki, bu ayrılık benim tek başına ayrılmam değil, önemli bir ayrışmaydı. Benim tekliğim, yolu açmış olmaktır. Tek başıma da kalsam, karar vermişsem yaparım ama böyle bir durum ortaya çıkmadı.

İnsanlar “Engin ayrıldı, biz de ayrılalım” demediler. Az olmayan sayıda insan buna hazırmış. Benim yaptığım yolu açmak oldu.

“Engin tek başına hareket ederek bıraktı gitti” söylemi uydurmadan ibarettir.

Tekrarlıyorum: yaşanan önemli bir ayrışmaydı; benim yaptığım yolu açmak oldu.

Üçüncüsü; ayrılırken bir bildiri çıkardık. Ben, Almanya ve Fransa’dan insanlar imzaladı. Suriye’de ön planda olan iki kişi, Aydın ve Hakan, kaçırılıp ölümle tehdit edildikleri için bildiri aşamasında onlarla bağ kuramadık. Bu arkadaşlar birkaç ay sonra Paris’e gelecekler ve aynı yolu izleyeceklerdi.

Daha sonra bu ayrılık hakkında yıllarca konuşmadım.

Şu nedenlerle gerek görmedim:

1. O zamanki iletişim olanakları şimdiki gibi değildi. Devrimci hareketin genelinde dedikodunun, boş konuşmanın ne kadar çok olduğunu bilirsiniz. Birisinin sözlerinin aktarılırken değişmesi, giderek tanınmayacak duruma gelmesi az rastlanan şeyler değildi. Bu nedenle ağırlığı başka alana verdim.

2. Tanınan bir insandım ve çok sayıda insanın beni izlediğini biliyordum. Yapılacak esas iş, yeni alanda başarılı olmaktı. Avrupa’da parti örgütlenmesi yeni kuruluyordu ve ben Almanya komitesi sekreteriydim. Dört yıl sonra merkez komitesi üyesi ve Avrupa sorumlusu olacaktım. Almanya partinin önemli örgütleri arasına girmişti. 1984-1985’te yaşanılan TKP ayrılığında Türkiye’yi İstanbul, Avrupa’yı Almanya tutuyordu.

Sürekli olarak geçmişe referans vermeyi sevmiyorum. İnsan her girdiği alanda yeni bir bina (genel faaliyet anlamında)  kurabilmelidir. Bu eskiyi reddetmek anlamına gelmez. Eski vardır ama yeni ona benzememelidir.

28 yıl yayınlanan ve dergicilik tarihine geçen Yazın Dergisi bu dönemin ürünüdür.

Yapıyı kurduktan sonra konuşmanıza gerek kalmıyor; performans kendini anlatır. Anlamayan da anlamasın…

Sanmayın ki TKEP içindeki yıllar sakin geçti. Büyük kavgalar yaşadım ve hepsini kazandım. Bu kavgaların temeli biraz yanlış değerlendirildi diyebilirim. Benim katılmadığım bir MK toplantısında Teslim Töre genel sekreterlikten çekilmek istediğini açıklıyor ve yerine de beni öneriyor. Diğer üyeler kabul etmiyorlar, iyi ki de etmemişler. Etselerdi, bu kez görevi ben almak istemezdim.

Nedeni şuydu: TKEP’in insanlarının önemli oranda değişmesi gerekiyordu. Kötü insanlar değiller ama sahip oldukları kafa yapısıyla, köy ve küçük yerleşim birimleri anlayışıyla modern bir parti yürümezdi. Ve bu değişim konuşmakla, yazmakla olmazdı; sürekli alanda bulunmanız gerekiyordu. Almanya’da bunu yapabilmiştim ama aranan bir insan olarak Türkiye’de yapamazdım.

Almanya’ya geldiğim 1982 sonbaharında ilk iş olarak Avrupa yayınını çıkardım (Emek). Her parti örgütünün böyle bir hakkı vardı. Ardından partinin kitlesinin yaklaşık üçte ikisiyle –genellikle Malatyalılardı- bağların kesilmesi geldi. Karşılıklı olarak birbirimizden kurtulduk, diyelim. Kalmaları için hiç çaba harcamadım ve bir yıl sonra yaklaşık gidenler kadar insanı başka bir kaynaktan bulacaktık: ikinci kuşak.

Yeni görevlere ayak uydurabilenlerle ikinci kuşak başarıya götüren kadro olacaktı.

Bunu yaparken değişmeyi reddedenlerin ciddi direnişiyle karşılaşmak kaçınılmaz oluyor. Değişemiyorlar ve ikinci plana inmeyi kabul de etmiyorlar, o zaman da çatışma başlıyor.

Modern bir kadroya karşı kazanamazsınız, mümkün değil…

Nitekim böyle oldu.

Aradan neredeyse 30 yıl geçti ve benim için o dönem çoktan bitti.

Bazıları nasıl kaybettiklerini bir türlü anlayamadıklarından beri unutamıyorlarsa, onların sorunudur.

Son nokta: ben TKEP’ten ayrılmadım. Parti yaklaşık 1995-1996’da sona erdi. Önde gelen insanları farklı görüşler savunuyorlardı, birlikte yürümeleri artık mümkün görünmüyordu. 1993’te yenilen ağır polis darbesi de eklenince parti sona erdi.

Böylece karşıma yeniden bir bina kurmak işi çıktı ama bundan sonrasına girmeyeyim.

 

Sanırım o geçmişle ilgili karanlık nokta kalmamıştır.