Şuanda 214 konuk çevrimiçi
BugünBugün1339
DünDün3402
Bu haftaBu hafta9063
Bu ayBu ay9063
ToplamToplam10477487
Bingöl Erdumlu ve çizgisel tarih PDF Yazdır e-Posta


Erdumlu’yu 1970 yılında bir kere kısaca gördüm. Yanlış hatırlamıyorsam Ankara’daki Kırmızı Aydınlık Dergisi’nin bürosundaydı. Kendisiyle ilgili herhangi bir anım bulunmuyor.

Bir gazetede yayınlanan THKP-C’nin kuruluşundan Kızıldere’ye kadar geçen süreçle ilgili söyleşisini okudum ve doğrusu biraz daha tutarlı görüşler savunmasını beklerdim. Kurucu kadrosu içinde bulunduğu bir örgütün görüşlerine daha sonra karşı çıkıp, hapisten çıktıktan sonra TKP’li olabilir ama bu daha tutarlı değerlendirme yapmayı enlemez normal olarak. Erdumlu’nun görüşleri Yusuf Küpeli’nin görüşlerine benziyor denilebilir. THKP-C provokasyona geldi ve dahası yapsınlar diye bıraktılar ve ardından toplu olarak imha ettiler. Bingöllü’ye göre kontr gerilladan birisi de böyle söylemiş.

Tek örnek alayım: hapisten kaçma konusu. İddiaya göre hapisten kaçacakları biliniyordu, kaçmalarına izin verildi, ardından yok edildiler; tek ve toplu olarak…

Nasıl biliniyordu; burasına girmeyelim. Ama aralarında polis vardı ama bir şekilde tüneli fark ettiler ve engel olmadılar diyelim.

Böyle bir tarih anlayışı külliyen yanlıştır.

Hapisten kaçan beş kişi –Mahir Çayan, Cihan Alptekin, Ömer Ayna, Ziya Yılmaz, Ulaş Bardakçı- birlikte hareket etmeyebilirdi. Kontr gerilla 11 kişiyi Kızıldere’de toplu halde bulacağını rüyasında görse inanmazdı herhalde… Üç İngiliz teknisyenini kaçırmak için bu kadar kişiye gerek olmadığı gibi, 11 kişinin aynı yerde kalması da büyük ihtiyatsızlıktı. Birkaç parçaya ayrılabilirlerdi.

Bunlar önceden bilinemez. Kontr gerilla dahil kimse de önceden bunu hesaplayamaz.

Sonuçtan yola çıkarak geçmişi buna göre kurmak geçerli bir anlayış değildir.

Hiç kimsenin önceden hesaplayamayacağı şeyler olabilir…

Hele bir belirlemesi var ki, insan ne diyeceğini bilemiyor:

Tünel kazıldığını hapishane yönetimi fark etmez olur mu?

12 Eylül sonrasında askeri hapishanelerden de tünel kazılarak kaçıldı. Zor iş ama yapılabiliyormuş.

Polisin önceden yaptığı planın hayata uymaması konusunda yakalanmamı örnek olarak anlatayım.

Temmuz 1977’de birkaç arkadaşla birlikte Antakya’ya dinamit almak için gittim. Küçük bir çevre, diğer örgütlerde olduğu gibi bizimkilerde de çene durmaz, sorumlu bir kişinin geldiği polisin kulağına gitmiş. Yakalamak yerine izlemeyi tercih etmişler.

Otobüsle İstanbul’a geliyorum. Ben ve beraberimdekilerin görüştüğü her kişi izleniyor, değişik evler bulunuyor. Buluşan kişilerin fotoğrafları çekiliyor. (Yakalandıktan sonra sorguda bunları sadece ben değil diğer arkadaşlar da gördüler). Bu arada para gerekiyor ve bir banka istihbaratı yapıyoruz. Polis, bırakalım soysunlar, onları iş üzerinde yakalarız diye düşünüyor. Böyle bir şey, gerçekleşirse eğer, polis için büyük başarı olur. Kendilerince iyi bir plan yapıyorlar.

Planımızı önceden yapmıştık. O zamanın teknolojisine göre banka alarmlarının telini izleyerek nereye bağlı olduğunu bulabiliyorduk. Uzak bir yere bağlıydı. Önemli değil, alarm çalacak, polis gelecek, iş çoktan bitmiş olur.

Sabah arabayla planladığımız yere geldik. Banka 8,30’da açılıyor. Bir arkadaş –Nebil Rahuma- “biraz bekleyelim, hemen girmeyelim” dedi. Söylediği mantıklı aslında ama içimden bir ses beni dürttü; gir, bekleme, dedi. Girdik.

Banka Harbiye’de, biz içerdeyken Şişli Emniyet Müdürlüğü’nde alarm çalıyor. Üzerimize gönderilen ekip bu sırada orada çay içiyor. Bu kadar erken gireceğimizi düşünmemişler, hemen fırlıyorlar ama onlar Harbiye’ye gelinceye kadar biz gözden kaybolmuş oluyoruz.

Hemen bilinen evler basılmaya başlıyor. İlk olarak öğlen civarı Belma ve İmam yakalanıyor. Ben akşam 20 gibi yakalanacaktım.

“Neden bu kadar erken girdiniz, başarımıza engel oldunuz” derken öfkeliydiler.

Ekip biz bankadayken gelseydi tabii ki çatışacaktık; normal polis ekibi değil, kazanma şansımız zayıf, içimizden kaç kişi ölürdü bilinmez.

Görüldüğü gibi plan bir şeydir, planın tutması başka bir şeydir.

Normalde açılır açılmaz bankaya girilmez…

Polisin planı başarılı olsaydı yapılacak değerlendirmeleri tahmin etmek zor değildir: aralarında polis vardı, burjuvazi onları istediği gibi yönlendiriyor falan filan…

Yaptıkları plan hiç fena değildi ama bazı insanların altıncı hissi kuvvetli oluyor…

Kızıldere öncesi için de benzeri söylenebilir. Kızıldere zorunlu son değildi. 11 kişiyi bir arada bulacağını kontr gerilla rüyasında görse inanmazdı.

Başka türlü olabilirdi…