Şuanda 134 konuk çevrimiçi
BugünBugün1293
DünDün3402
Bu haftaBu hafta9017
Bu ayBu ay9017
ToplamToplam10477441
Kobane: hayal ve gerçek PDF Yazdır e-Posta


Ortadoğu’daki ülkelerde iktidarların ve onlara karşı mücadele veren örgütlerin ortak bir özelliği vardır: efsaneler yaratmak ve bunları sürekli tekrarlamak… Bir süre sonra bu efsaneleri yaratanlar da gerçek olduklarına inanmaya başlar.

Kobane bu konuda ne ilktir ne de son örnek olacaktır.

Hatırlayalım: İslam Devleti (İD) Kobane’ye saldırdı. PYD büyük direniş sergiledi ama karşı taraf güçlüydü, bu nedenle de ilerlemesini yavaşlatabildi ama durduramadı. İD kente girdi ve merkeze doğru ilerlerken ya da Kobane düşmek üzereyken ABD uçaklarının bombardımanı bunu engelledi, İD geri çekilmek zorunda kaldı.

Böyle oldu değil mi?

O günlerde Avrupa’nın önemli merkezlerinde Kürtlerin “İD’ye müdahale edilmesi çağrısı” temelinde yaptıkları gösterileri hatırlıyorum.

ABD de sonunda müdahale etti ve Kobane düşmedi.

Kobane’nin İD’nin eline geçmemesini tümüyle PYD’nin gösterdiği direnişe bağlamak ve ABD’nin rolünü anmamak gerçek dışıdır.

Sonraki günlerde Türkiye, ABD ile PYD işbirliğinin gelişmesini engellemek için Suriye’de İD’ye karşı mücadelede ABD’nin temel ortağı olmayı önerdi. Başka bir deyişle “orada sizin piyadeniz biz olalım” dedi ama ABD yanaşmadı ve piyade olarak PYD’yi seçti.

Bugün kuzey Suriye’deki ABD-PYD işbirliğinin temeli Kobane ile atılmıştır.

Bunu unutturmak için çaba harcayanların İD hakkında gerçek dışı bilgiler yaymaları da normaldir.

İD (ilk adıyla ISİD) Irak’ta Sünni isyanı sonucu ortaya çıktı.

Irak’ın ABD tarafından işgalinin ve Saddam rejiminin devrilmesinin ardından ülkedeki ABD’li genel vali büyük hata yaparak ordu ve Baas partisini feshetti. Çok sayıda Saddamcı kadro boşta kaldı. Bu ülkede nüfusun çoğunluğunu oluşturan ve yıllarca Saddam rejiminin baskısı altında yaşamış Şiiler ön plana geçtiler ve gördükleri baskıların benzerini Sünnilere uyguladılar.

Sünniliğin Vahabi kolunun örgütü olarak İD buradan doğdu.

Kısa süre sonra Musul’da Irak ordusundan kalmış çok sayıda ağır silaha da herhangi bir direnişle karşılaşmadan el koyacaktı.

İD böylece hem savaş tecrübesi olan subay kadrosuna ve hem de ağır silahlara sahip oldu. Ve bunları kullandığı hedeflerden birisi de PYD olacaktı.

ABD hata yapmaz mı sanıyorsunuz?

Bakın Bolivya’da Morales’i ordu ve polis aracılığıyla devirdiler ama Morales yerine geçen adamları iktidarda kalamadı. Yeniden seçim yapmak zorunda kalındı ve bunu da Morales yandaşı birisi kazandı.

Darbe sonuçsuz kaldı.

Rojava’nın ortaya çıkmasında Suriye ve Türkiye’nin önemli payı vardır.

Suriye yönetimi ülkedeki barışçı gösterilere şiddetle müdahale edince silahlı direniş başladı. Türkiye bu direnişi destekleyerek merkezi yönetimin daha da zayıflamasına yardımcı oldu ve Rojava da bu boşluktan ortaya çıktı. Suriye’de merkezi yönetim zayıflamasaydı Rojava ortaya çıkamazdı.

Politikada yaptığınız işin sonuçlarının nereye varacağını her zaman hesaplayamazsınız.

Bunları 2019’da yayınlanan Küresel İç Savaş ve Türkiye kitabında açıklamıştım. Bu kitabı E-Kitap olarak www.enginerkiner.blogspot.com da bulabilirsiniz.

Kitabın temel tezi; her iç savaş küresel bir savaştır çerçevesinde Suriye’deki iç savaşın incelenmesidir. ABD, Rusya, Türkiye, İran ve daha geri planda başka devletler de bu iç savaşta yer almıştır.

Gerçeği değiştirebilmek için önce onu olduğu gibi, ajitasyondan ve karartmalardan uzak olarak görmek gerekir.