Şuanda 377 konuk çevrimiçi
BugünBugün1436
DünDün3402
Bu haftaBu hafta9160
Bu ayBu ay9160
ToplamToplam10477584
Teslim Töre ve teori PDF Yazdır e-Posta


Teslim Töre, Emeğin Birliği dönemiyle birlikte teorik olarak THKO’dan kopuş yaşar. Bu kopuşun silahlı mücadele anlayışından ibaret olduğu sanılır ama gerçekte daha büyüktür.

THKO, Türkiye Devriminin Yolu broşüründe ifade edildiği gibi ülkeyi yarı sömürge, yarı feodal olarak değerlendirmektedir. 1970’li yılların başlarında sadece iki örgüt, TİP ve THKP-C ülkenin bağımlı kapitalist olduğunu savunmaktaydı. Önceki yıllarda Mahir Çayan da ülkeyi yarı feodal olarak değerlendirmiş, daha sonra bu görüşünü değiştirmişti.

Ülkenin sosyo-ekonomik yapısının farklı değerlendirilmesi, devrimin karakterinin ve sınıf güçlerinin de farklı değerlendirilmesini getirir.

Teslim Töre buradan hareketle, şimdi hangisi olduğunu hatırlamadığım bir kitabında önemli bir belirleme yapar. Bulgaristan devriminden hareketle faşizme karşı demokratik devrimi savunur.

Denilecektir ki, bu bilinen bir görüştür. Kapitalist ülkelerde faşizme karşı mücadeleye işçi sınıfı ve yoksul köylülük dışında orta ve hatta büyük burjuvazinin bir bölümü de katılır. Devrim feodalizme değil, faşizme ve kaçınılmaz olarak da kapitalizme karşıdır.

Geleceğe Dönüş kitabında gerekçeleriyle savunduğum kapitalizme karşı demokratik devrim anlayışının çıkış yeri burasıdır. Teslim Töre bu kitabı pek sevmişti. www.enginerkinerkitaplar.blogspot.com adresinde E-Kitap olarak bulunabilir.

Sosyalist devrim iki türlü tanımlanabilir.

Bir tanım katılan sınıf güçleri temelindedir: devrimin esas gücü işçi sınıfı ve yoksul köylülük ise, devrim kapitalizme karşıdır, sosyalist devrimdir.

İkincisi ise, burjuvazinin iktidarına son vermeyi hedef alması temelindedir. Bunu amaçlayan bir devrim, sosyalist devrimdir.

Faşizme karşı demokratik devrimler sosyalist hedefli olmakla birlikte, katılan güçlerin bileşimi nedeniyle bu amaca ulaşamayıp demokratik aşamada kalabilirler. Burjuvazinin bir kesimi, faşist olan kesimi iktidardan uzaklaştırılır.

III. Enternasyonal’in tanımına göre faşizm tekelciliğin tümünün değil; en militarist, en gerici, en saldırgan kesiminin açık diktatörlüğüdür. Bu tanıma göre faşizm, tekelciliğin ayrışması demektir. İkinci Dünya Savaşı koşullarına özgü bir tanımdır. Bu savaşta SSCB, faşist olmayan tekelciliğin iktidarda olduğu ABD, İngiltere ve Fransa ile, faşist tekelciliğin iktidarda olduğu Almanya, İtalya ve Japonya’ya karşı savaşmıştır.

Sosyalist devrim için ikinci tanım daha doğrudur çünkü 20. yüzyıl devrimlerinde de görüldüğü gibi kent ve kır küçük üreticiliği de sosyalist devrime katılmış ve hatta işçilerden önemli rol oynamıştır.

Bunu yukarda adı geçen kitapta açıklamıştım.

Ekim devriminde burjuvazinin iktidarı işçiler ve asker elbisesi içindeki köylüler tarafından devrilir. Bu askerler yoksul köylü değildir çünkü yarı feodal yapıya sahip olan Rusya’da kapitalizm köylülüğü yeterince ayrıştırmamıştır.

Petograd’da gerçekleşen devrimin dünyanın altıda birini kaplayan genişlikteki bir ülkede yayılabilmesi ancak köylülüğün desteğiyle gerçekleşebilirdi.

Çin devriminde işçi sınıfı yoktur (işçiler nüfusun yüzde 0,5’idir). Bu ülkede demokratik ve sosyalist devrimi yapan köylülerdir.

Küba’da komünist partisi ve işçiler devrimde geri planda rol oynarlar. Devrimin yönetici gücü 26 Temmuz Hareketi, önde gelen güçleri ise kent ve kır küçük üreticiliği ile öğrenci hareketidir.

Bulgaristan bir küçük köylü ülkesidir ve özellikle devrimin ilk yıllarında komünist partisi çok az olan işçilerden ziyade onlara dayanmıştır.

Benzer durum Arnavutluk için de geçerlidir.

Kent ve kır küçük üreticiliği sosyalist devrimde önemli rol oynamışsa ve bundan sonra da oynayacaksa, sosyalist devrimin temel özellik olarak sınıf güçleri (işçi sınıfı ve yoksul köylülük) temelinde değil, burjuvazinin iktidarının hedef alınması temelinde tanımlanması daha doğrudur.

Bir bölüm marksiste bunu anlatamazsınız. Mesela TİP, demokratik kelimesini gördüğü her yerde feodalizme karşı devrimi, Milli Demokratik Devrimi düşünür, ileriye gidemez.

Kapitalizme karşı demokratik devrim ile sosyalist devrim arasında aşama yoktur ama katılan sınıf güçleri bakımından demokratik belirlemesi daha doğrudur. Devrim sadece faşizme değil, burjuvazinin tümüne karşıdır ve bu bağlamda da III. Enternasyonal’in devrim anlayışından ayrılır. O anlayışta hedef burjuvazinin bir kesimidir; devrim buradan ileriye gidebilir veya gidemeyebilir.

Kapitalizme karşı demokratik devrimde ise durum böyle değildir.

Marx-Engels ve Lenin küçük üreticiliği tutarsız bir kesim olarak görebilirler.

20. yüzyıldaki sosyalist devrimlerin temel gücü küçük üreticiliktir.

Tarih ortadadır…

Küçük üreticilik sosyalizmi savunur ve bunun için savaşabilir.

Tarih ortadadır…

Neo liberalizm döneminde fabrikaların küçülmesi, üretim sürecinin ülke içinde ve dışında dağılması sonucu küçük üreticilik daha da büyük önem kazanmıştır.

5000-10.000 kişilik üretim birimlerinin olduğu fordist üretim döneminde (kabaca 1945-1975 dönemi denilebilir) durum farklıydı.

Sonuç olarak, faşizme karşı demokratik devrim anlayışı –özellikle Bulgaristan devrimi örneğinde- benim için iyi bir çıkış noktası oldu.

Teslim Töre’nin devrim anlayışı konusunda THKO’dan çok THKP-C’ye yakındır.

İki örgüt arasındaki asıl farklılık da buradadır: ülke yarı feodal mıdır, kapitalist midir?

Nedendir bilmem, bu belirleyici konu üzerinde pek durulmamıştır.