Şuanda 310 konuk çevrimiçi
BugünBugün1399
DünDün3402
Bu haftaBu hafta9123
Bu ayBu ay9123
ToplamToplam10477547
Yeni düşünceler PDF Yazdır e-Posta


Bir hafta kadar önce Hamburg’da “göç edebiyatı” konulu bir panele katılmıştım. Sorular bölümünde ODTÜ’den arkadaşım İrfan “Belma’ya Mektuplar”dan söz etti. “Bu kitap o dönemde -1970’li yılların ikinci yarısı- solun panoramasını içeriyor. Neden bundan bir roman çıkarmıyorsun?” diye sordu.

Romandan çok kısa öyküyle ilgilendiğimi söyleyerek cevap verdim.

Gerçi iki romanım –Yolun Sonu ve Güzel Bir Ölüm” vardı ama kısa öykü beni daha çok ilgilendiriyordu. Öykü kitaplarım da vardı.

Sonraki günlerde bu soru aklımdan çıkmadı.

Neden olmasın? Zor iş ama denenebilir…

Edebiyatta ne yazıldığı kadar nasıl yazıldığı da önemlidir. İçeriği biliyorum ama bunu hangi formda anlatacağıma karar vermem gerekiyor. Kitabı anlatacak değilim, zaten anlatılmış olanı tekrarlamanın gereği bulunmuyor. Anlatı kitabı temel alacak ama ondan ayrılacak…

İlk iş olarak Belma’ya Mektuplar’ı yeniden okumaya karar verdim.

İlk 80 sayfadan sonra kitap bayağı hoşuma gitmeye başladı. Nedeni yazılanlar değil, orada gelecekte amaçladığım ve Belma’ya aktardıklarımı yapabilmiş olmam…

Sosyalist harekette o yıllardaki sorunum çok hızlı yükselmiş olmaktı. Bu yönden Belma ile birbirimize zıttık. O her aşamadan geçerek yükselmiş, ben ise olayların gelişmesi gereğince birdenbire fırlamıştım.

Mayıs 1970’te ODTÜ Sosyalist Fikir Kulübüne üye olarak örgütlü devrimci mücadeleye başlayan ben –sempatizanlık dönemini hariç tutuyorum- altı ay sonra Dev Genç’in merkez yayın organı İleri dergisinin yazı işleri sorumlusu, bundan birkaç ay sonra THKP-C’nin gayrı resmi yayın organı olan Kurtuluş dergisini çıkaranlardan birisi (ek olarak Kurtuluş Yayınları da vardı), 12 Mart’ın ardından Ankara’da gizlenmek zorunda kalan ve şiddetle aranan kişilerden bir bölümü arasındaki irtibat elemanıydım.

Bir yılda nereden nereye…

Önceki aylarda Ertuğrul Kürkçü bana Dev Genç’in genel propaganda sorumluluğunun verileceğini söyleyince açıkçası korkmuştum. Hangi politik bilinç ve hangi politik tecrübeyle bu görevi üstlenecektim?

Hızlı gelişen olaylar içinde konu yeniden gündeme gelmedi ama gelseydi hayır demeyecektim.

İnsanlar bana güveniyordu çünkü yaparım dediğim işi yapıyordum. Kaytarsam o ortamda kim kime hesap soracaktı? Ve çok kaytaran vardı.

Mücadele içindeki herkes aynı durumdaydı. “Gelişmeler biraz dursun ya da yavaş ilerlesin, önce biraz daha gelişelim” denilemezdi. Bu işler yapılmak zorundaydı. Eksiği hatasıyla birlikte ama yapılmak zorundaydı.

Mektuplar’daki benzetmeyle durumum şöyleydi: yüksek bir bina ama arada bazı katların duvarları eksik… Bu eksiklik biraz tamamlanmakla birlikte sonraki yıllarda da sürecekti. Bu kez bir örgütün bir numaralı kişisiydim ve birlikte yola çıktığım önemli arkadaşlardan ikisi peş peşe öleceklerdi.

Neyse, yapacağımı yaptım yine de; bir örgüt hem teorisiyle hem de eylemleriyle tanındı.

Hapse girdiğimde ilk düşüncem bu yüksek ama pek de sağlam olmayan yapıyı düzeltmekti.

Kitabı yeniden okurken bir kere daha anladım ki bunu oldukça iyi yapmışım.

Sayfaları çevirdikçe sürekli olarak aklıma geliyor: bunları yazan hem benim hem de ben değilim. Onları yazan insan yıllardan beri benden uzak birisi… Müthiş bir değişim yaşadım.

Bunu ilk kez 1990’lı yılların ortalarında hapishaneden tanıdığım bir kişiyle Köln’de karşılaştığımda anlamıştım. Biraz sohbet ettikten sonra ayrılırken bana, “çok değişmişsin, başka bir insan olmuşsun” demişti.

Eskiden ne bu kadar inisiyatif sahibiydim ne de bu derece öz güvenim vardı.

Bu konuda 1982 dönüm noktasıdır. Bu yıldan başlayarak girdiğim ve yapamadığım önemli bir iş hatırlamıyorum.

Şimdi ne yapacağım?

Deneyeceğim…

Gerçekçi bir insan olarak şunu biliyorum: edebiyatı seviyorum ama edebiyatta sosyal bilimlerdeki başarıma ulaşamam. Şart da değil aslında…

Bu arada daha fazla edebi eser okumam gerekiyor. Bu eksikliğin hep farkındaydım ama giderebilmem mümkün olmamıştı, artık olacak…

Yukarda adı geçen kitapları www.enginerkinerkitaplar.blogspot.com da bulabilirsiniz.

Veya drive’a girip TDAS Kitaplığı yazdınız mı bütün kitaplar burada yer alıyor.

Bakalım artık…

Belirttiğim gibi asıl sorun ne anlatılacağından çok bunun hangi formda yapılacağıdır.