Şuanda 466 konuk çevrimiçi
BugünBugün1487
DünDün3402
Bu haftaBu hafta9211
Bu ayBu ay9211
ToplamToplam10477635
O dönem çoktan bitti ama... PDF Yazdır e-Posta


Genellikle tümüyle sol hareketin değişik kümelerine bakmaya çalışırız. İslamcı harekete ve onun çeşitli dallarına, ülkücü harekete ilgi duyan pek bulunmaz. Rakipleri öğrenmek gerekir belirlemesini herkes kabul eder ama gereğini yerine getirmez.

Geçenlerde ülkücülerin önemli isimlerinden birisi öldürüldü. Bir arkadaş çok sayıda televizyon kanallarından birisinde konuyla ilgili yapılan açık oturumu izlemiş. Ülkücülerin eskiden yine önemli isimlerinden olan birisi yaklaşık şöyle demiş:

Bizim camia yıllar önce komünistlerle nasıl mücadele ettiklerini sürekli olarak anlatır, defalarca tekrarlayarak anlatır. Bugüne ait konuşan ise bulunmaz.

Ne kadar benzer değil mi?

Komünistlerle mücadele belirlemesi yerine MHP’lilerle –ve diğer güçlerle- mücadeleyi koyun; çok sayıda devrimci de aynısını yapıyor.

Anlatıyor da anlatıyor, 40-45 yıl öncesinden kurtulamıyor. Bugün ve yarına ait herhangi bir projesi bulunmuyor. Bulunuyor gibi olanlar da somutlanamayan sözlerden ibarettir.

1990 sonrasında farklı bir Türkiye, bölge ve dünya bulunuyor.

1990-2000 yılları arasındaki dönem için “Türkiye dış politikasındaki en uzun on yıl” denilir. Türkiye, SSCB’nin çözülmesinin ardından Orta Asya ve Kafkasya’ya girmek için büyük hamle yaparak bu alanda yeni kurulan Rusya Federasyonu ile mücadeleye girdi. Bu dönem Türkiye alt emperyalizminin doğuşunu ve ilk dönemini gösterir. (Bkz. Alt Emperyalizm ve Türkiye. Bu kitap 2000 yılında yayınlanmıştı ve www.enginerkinerkitaplar.blogspot.com adresinde E Kitap olarak bulunabilir).

Şimdi ise 21. yüzyılın ilk çeyreği bitmek üzere ama sadece çok sayıda devrimci değil çok sayıda MHP’li de o dönemden kurtulamıyor. Dönüp dolaşıp aynı dönemi anlatıyor.

Bu durum bize özgü değil, bunu görmek gerekiyor.

Kimisi yetersizlikten, kimisinin kolayına geldiğinden, kimisi ise umutsuzluktan kendini o döneme hapsetmiş; çıkamıyor.

Çıkarsa ne yapacak, onu da bilmiyor…

Bu insanları oradan çıkarmaya çalışmak –kendimi devrimcilerle sınırlandırıyorum- boşuna zaman harcamaktır.

Artık çok geç, 2000’li yılların başları olsaydı hala umut var denilebilirdi ama artık çok geç…

Orada kalsınlar…

Mutlu gibi görünen mutsuzluklarını yaşasınlar…

Böyle diyorum çünkü oradan çıkmak gerektiğinin farkındalar ama artık fazlasıyla geç olduğunu kendileri de biliyorlar.

Gelişen insanları izlediklerini, hem de nasıl izlediklerini duyuyorum…

Kendileri de gelişseler ya…

Engel olan bulunmuyor ama insanda yeterli istek ve bu isteğin yerine gelmesine götürecek yeterli çaba olmayınca zaman geçiyor…

Biz işimize bakalım…