Şuanda 395 konuk çevrimiçi
BugünBugün602
DünDün3402
Bu haftaBu hafta8326
Bu ayBu ay8326
ToplamToplam10476750
yöntemi anlayın, gerisi kolaydır... PDF Yazdır e-Posta


İnsanımızın –buna devrimciler de dahildir- önemli eksikliklerinden bir tanesi, yöntem bilmemesi, yöntemli düşünmeden uzak olmasıdır. İnsanımız yöntem bilmediği için sık sık bilgi yığınının içinde yolunu kaybeder. Yöntem bilmediği için kolaylıkla manipüle edilebilir. Yöntem bilmediği için çok basit numaralara düşer, şaşırır. Karşısında yeni bir şey var zanneder. Gerçekte ise olan, eski eşeğin boyanmış halidir, ama o sanki yeni bir eşek var zanneder.

Yöntem öğrenmek, yöntemle düşünmeyi öğrenmek, olayları yöntemle değerlendirmeyi öğrenmek zor bir iş… Ben de çok zor öğrendim. İnsanın kafası bir türlü düşünmeye alışmış ve başka türlü düşünmeyi kategorik olarak reddediyor. Ya da şöyle diyeyim: Bilinçli bir şekilde yöntemli düşünme ve değerlendirmeyi öğrenirken hayli zorlandım.

Düşünün ki, iyi bir lise eğitimi gördüm. Ülkenin en iyi üniversitelerinden birisini (ODTÜ) bitirdim, burada yüksek lisans da yaptım. Bu eğitim bana yöntemli düşünmede kendiliğindenciliği kazandırdı. (TDAS’ta bunun örneğini görebilirsiniz. TDAS, özellikle emperyalizm bölümünde yeni bir şey söylemekten ziyade, var olan bilginin içinde yeni bağlantılar kurar.) Ama Almanya’da da üniversite bitirinceye kadar yöntemli düşünmeyi bilinçli olarak kullanmayı öğrenemedim. Üniversite bile bunu kafama sokamadı. Bitirme sözlülerinden birisinde bir profesör bana şöyle demişti: “Bilgin gayet iyi, ama yöntem diye bir şey yok.”

Haklıydı! Bir sürü bilgiyi arka arkaya sıralamak ne bilimselliktir ne de bir konuda doğru dürüst değerlendirme yapmaktır. Yöntem size bilginin iç bağlantılarını bulmayı öğretir. Bunları bulamazsanız, eskisinden farklı olmasa bile her yeni bilgiyle şaşırırsınız ve yeni bir şeyle karşılaştığınızı sanırsınız.

Aradan geçen o kadar yılda bol miktarda öğrenmiştim ama yöntem üzerinde hiç düşünmemiştim. Yöntemin önemini de yeterince kavramamıştım.

Üniversiteden sonra doktora için iki konu üzerinde yoğun olarak çalışmam sonucu yöntem konusunu epeyce anladım. Düşünce tarzımda –yeterli olmasa bile- önemli değişiklikler oldu. Resmen beynim genişledi diyebilirim.

Eskiden beri söylenilir: üniversite, diploma demek değildir. Üniversitenin asıl özelliği insana farklı bir kafa yapısı kazandırmasıdır. Öğrendiklerinizin çoğunu unutsanız bile, bu kafa yapısı kalır.

Ben bu kafa yapısıyla Mihrac Ural’ın yöntemini çıkardım: İnsanları aşırı derecede över, onlara olmadık payeler verir ve esas olarak bu yolla ilişki kurar.

Kişilik sahibi insan ya bu numarayı yutmaz ya da bir süre sonra kendini buradan kurtarır. Ama “vay be, ben neymişim meğerse” ihtiyacı içindeki kişi, Mihrac Ural’dan kopamaz. Çevresindekilere bakın… Hepsi zayıf kişilikli insanlardır. Rahatlıkla kullanılabilecek insanlardır…

Düşünce tarzım değişmiş olmasaydı, ben bunu bulamazdım. Burada yapılan şey, her yeni bilgi ile uğraşmamak, birçok olayın içindeki ortak noktayı çıkarmaktır. Başka bir deyişle, bilginin içindeki bağlantıyı kurmaktır.

Aynı yöntemi Mihrac Ural’ın insanları birbirine karşı kullanma taktiklerinde, kışkırtmalarında, tehditlerinde de kullanabilirsiniz. Tek tek her yeni olayı düşünmeyin… Yeni gibi görünenin önceki bildiklerinizle bağlantısını kurun ve aradaki ortak noktaları arayın… Hep aynı bağlantıları bulacaksınız…

Mihrac Ural yeni yöntemler bulamayacak kadar da yeteneksiz birisidir.

Bağıra çağıra bozuk mal satmaya çalışan bir işportacıdır. Satılmak istenilen mala değil de, onun bağırıp çağırmasına bakarsanız, numarayı kolaylıkla yutarsınız.

Eskiden de yazmıştım: konumuz Mihrac Ural’ı çoktan aşmıştır. Bu aşmanın yönlerinden bir tanesi de, burasının bir okul işlevi görmesidir. Ben bu süreçte hayli şey öğrendim. En başta, bildiğim teorileri pratiğe uygulamasını öğrendim. Pratik psikolojik çözümlemeyi öğrendim. Bazı arkadaşlar –mesela İbrahim- yazı ifadesini hayli geliştirdi. Haydar’ın her yazısından sonra, “o arkadaşa söyleyin, gayet güzel yazıyor” iletileri alıyorum.

Yazılı ifadenin gelişmesi sürekli çalışma ister…

Yazılı ifadem eskiden beri iyidir ama son iki yılda bir günde beş ayrı konuda yazı yazabilecek düzeye ulaştım. Hiç birisi de boş yazı sayılmaz… Hatta bazılarına iyi yazı bile denilebilir.

Bütün bunlarda Mihrac’ın bir şekilde etkisi vardır.

Böyle fırsat her zaman bulunmaz, onun için iyi değerlendirin derim.

Acilcilerin tarihi, devrimci hareketin içindeki pisliklerin temizlenmesi konunun öteki tarafları…

Ben bu yazıda az bilinen bir tarafı anlatmaya çalıştım…

Çok yönlü düşünmenin ve davranabilmenin bir örneği de buradadır: bir haini, bir polis ajanını, bir devrimci katilini bile farklı yönlerde gelişme için değerlendireceksiniz…

Sadece amme hizmeti için uğraşmıyoruz yani…