Şuanda 416 konuk çevrimiçi
BugünBugün1457
DünDün3402
Bu haftaBu hafta9181
Bu ayBu ay9181
ToplamToplam10477605
Çin konusunda kaynakları seçebilmek... PDF Yazdır e-Posta


Çin’in geri bir tarım ülkesinden dünya çapında bir üretim gücü durumuna gelmesini inceleyen çok sayıda video yaptım ancak konu hakkında okudukça boşlukları da görebiliyorum. Konunun genişletilmesi gerekiyor. Bu genişleme, önceden sandığım gibi ayrıntıların doldurulmasından ibaret değildir. Çin kültüründe sabit kalanın ve değişenin incelenmesinin de konuya dahil edilmesi gerekiyor. Bu konudaki inceleme ayrıntılı olamaz çünkü Çin tarihindeki kültürel değişimi ve değişmeyeni incelemek bir ömür sürer. Mutlaka Çince bilinmesi de gerekir.

Bu konuda yazılmış sayıca fazla olmayan ama önemli incelemeler bulunuyor.

Çin tarih ve kültürü konusunda okurken öncelikle yazarın veya yazarların şu özelliğe sahip olmasına dikkat etmek gerekir:

Yazar(lar) Sinoloji eğitimi almış olmalıdır. Çince bilirler, Çin tarihi ve kültürü hakkında incelemeler yapmışlardır.

Konuyla ilgili eğitim olmadan olmaz.

Kuşkusuz Çince bilmeden de Çin tarihi hakkında önemli yazılar yazılabilir ama bunlar başkalarının yazdıklarının yorumlanmasıyla sınırlıdır.

Bu da önemlidir ama Sinologların yazdıkları esas alınmalıdır.

Sinologların Çin tarih ve kültürüyle ilgili incelemeleri aynı belirlemeleri içermez ama okuyanın ufkunu açar.

Önceki yazıda Çin kültürünün temel bileşenlerinden olan Konfüçyüs düşüncesinden söz etmiştim.

“Konfüçyüs kurallarıyla 21.yüzyıla” başlıklı Almanca bir kitapta daha ilk sayfalarda önemli bir belirlemeye takıldım.

Yazar Sinolog ve bütün Sinologların anlaştığı bir konuyu belirtiyor:

Konfüçyüs öğretisi değişik ahlak kurallarını içerir. Çince okunuşuyla “Ren” bu kuralların genelini kapsar ve Batı dillerine çevrilmesi mümkün değildir.

Batı dillerinde bu kurallar bireyi, Konfüçyüs’te ise en az iki kişi arasındaki durumu esas alır.

Mesela şefkat annenin çocuğa yönelik davranışı değildir; anne ile çocuk arasında karşılıklı bir durumdur.

Bunu yardımseverlik vd. gibi belirlemelere yönelik olarak genişletmek de mümkündür.

Konfüçyüs düşüncesi itaat ve uyumu esas alırken burada itaat tek yönlü değildir ya da örnek verilirse halkın devlete itaatinden ibaret değildir. Halkın uyumuyla devletin görevleri birliktedir ya da ikisi arasındaki bir durumdur.

Le Monde Diplomatique’in Almanca Ocak 2023 sayısında Çin’in son dönem düşünürlerinden birisi incelenir. Buna kişiye göre, 20. yüzyılda Çin yanlış işler yapmış, Batıyı taklit etmeye kalkmıştır.

Burada söylenmek istenen şudur: Marksizm Batı’ya ait bir görüştür. Marksizmin Çinlileştirilmesi gerekir ve bu da yeterince yapılmamıştır.

Marksizm dünyanın büyük sömürgeci ülkelerinde doğduğunu biliyoruz. İngiltere, Fransa, Almanya ve çevrelerindeki ülkeler dönemin büyük sömürgecileridir.

Hiçbir düşünürün çağının koşullarından etkilenmemesi mümkün değildir. Bu nedenle Avrupa ülkeleri dışında yaşayarak Marksist olanlar, Avrupa Marksizmi adını verdikleri düşünceye bu çerçevede bakarlar.

Mesela Frantz Fanon önemli bir örnektir.

Avrupa bizi soyarak zengin oldu ve bu zenginlikle ayrıcalıklı sosyalizm kurmaya yöneliyor, görüşü 1950’li yıllarda Fanon’a aittir.

Fanon’un bu görüşünde, belirtmese bile anlaşılabilen Engels’e olan kızgınlığının rolü vardır çünkü Engels 1848’de yazdığı bir makalede Fransa’nın aynı yıl Cezayir’i sömürgeleştirmesine selamlamıştı.

Haksız sayılamayacak gerekçesi de vardı: sömürgecilik kötüdür ama sömürgecilik öncesi daha da kötüdür. Sömürgecilik, tarihin kenarında kalmış bu ülkeleri dünyaya açmaktadır.

Çin’in yöneldiği anlayış, videolarda da belirttiğim gibi, farklı bir sosyalizm anlayışıdır. Kendilerini marksist olarak görebilirler ama onların bu terimden anladıkları farklıdır.

Konu büyük ama mecburen büyük…

Çin’in yaklaşık son 300 yıllık tarihini yazan bir tarihçi ve Sinolog yazara göre; 21. yüzyıldaki Çin tarihi insanlığın da tarihidir.

Hem dünya nüfusunun beşte birini barındırmaktadır ve hem de dünya çapındaki çok sayıda üretim sürecinin kesiştiği yerdir.

Buradan sosyolojideki “farklı moderniteler” anlayışına geçebilirsiniz.

Modernite kemalizmin ve sonrasındaki Kemalistlerin –hala- sandıkları gibi Avrupa uygarlığıyla sınırlı değildir.

O modernitenin bir çeşididir.

SSCB sosyalist moderniteyi oluşturmuştu ama yerleştiremedi.

Çin daha başarılı olacakmış gibi görünüyor.