Şuanda 185 konuk çevrimiçi
BugünBugün1321
DünDün3402
Bu haftaBu hafta9045
Bu ayBu ay9045
ToplamToplam10477469
Gelecek video konuları PDF Yazdır e-Posta


İlk olarak teknik felsefesine devam edilecek…

Şimdiye kadar felsefe konulu videolardan anlaşılabileceği gibi felsefe pratikle, uygulamayla ilgilidir. Felsefe uygulamanın daha iyi anlaşılmasını sağlar ve bazı durumlarda da yeni sorular ortaya atar. Felsefe her şeyden önce sorabilmek ve muhtemel yanıtları karşılaştırabilmektir.

“Derin” gibi görünen belirlemeler yapıp pek az kişinin anladığı dilde konuşmak değildir.

Her dalın kendine özgü jargonu vardır.

Kimyada bir reaksiyonu anlamayacağınız şekilde anlatabilirim ama bu hüner değildir.

Keza benzeri anlatım sosyolojide ve felsefede de yapılabilir.

Kant anlatımı ağır bir filozoftur ve O’nu tekrarlamak anlatmak değildir. Anlaşılır bir dille anlatmaktır.

Yıllardan beri felsefe ile uygulama ve günlük hayatın etkilenmesi birliktedir.

Yapay zekada böyle değil midir?

Biyoteknolojiyi anlatırken özellikle ahlak –felsefenin önemli bir dalı- anlatılmak durumundadır.

İkinci olarak başka bir büyük konu, sömürgecilik…

Ali Şeriati bütün kötülükleri döner dolaşır emperyalizme bağlar.

Başka bir deyişle klasik ve modern emperyalizme bağlar.

Engels’in 1848’de Cezayir’in Fransa tarafından sömürgeleştirilmesini selamladığı makalesinde yaptığı belirleme doğrudur.

“Sömürgecilik kötüdür ama sömürgecilik öncesi daha kötüdür.”

Sanki emperyalizm gelmeden önce ülkede ağır baskı ve sömürü yok muydu?

Özellikle inceleyeceğim konu Atlantik köle ticaretidir. Batı Afrika’dan deniz yoluyla Amerika kıtasına köle taşınmasıdır.

Burada önemli iki özellik vardır.

Birincisi; Portekiz, İspanyol, Fransız, İngiliz sömürgeciler gelmeden önce Afrika’da kölecilik –klasik kölecilikten farklı olarak- zaten vardır. Gemilerle nakledilenlerin –yüzdesini bilemeyeceğim ama- küçük olmayan bir bölümü daha önce de köledir.

İkincisi; bu köleler kıyıdaki Afrikalı kabileler tarafından sömürgecilere kumaş, içki vb. karşılığında satılmaktadır.

Bu kabileler olmasaydı sömürgeci tanımadığı bir yerde iş yapamazdı.

Burada ara bir konu olarak etnolojiye gireceğim çünkü etnoloji sömürgecilik bilimi olarak doğmuştur.

Başka bir anlatımla sömürgecilik kendilerinden çok farklı toplumları anlamak için böyle bir bilim dalına ihtiyaç duymuşlardır.

Etnologlar Afrika ve Güney Amerika’da hatta bugünkü Avustralya civarındaki adalarda bulunan ve oldukça gerideki bir uygarlık düzeyinde yaşayan toplumlara gider, burada en az iki yıl yaşarlar, dillerini öğrenirler ve ülkelerindeki kuruma geniş bir rapor yazarlardı.

Etnolojinin ya da yabancının incelenmesi biliminin doğuşu böyledir.

Etnoloji daha sonra gelişir ve bu alandan ayrılır.

Etnolojinin ilk geliştiği ülkeler olan İngiltere ve Fransa 19. yüzyılın en büyük iki sömürgeci ülkesidir.

 

Şimdilik bunlar…