Şuanda 46 konuk çevrimiçi
BugünBugün1240
DünDün3402
Bu haftaBu hafta8964
Bu ayBu ay8964
ToplamToplam10477388
Deprem ve teknik (metin) PDF Yazdır e-Posta


 

 

Bu başlık altında bir video yayınlanmıştı. Video konuşmaları için önceden metin hazırlamıyorum. Bu nedenle bu yazı videoda aynı başlık altında anlatılanın aynısı olmayacak ama temel noktalarda çakışacaktır.

İnsan doğada zayıf bir canlıdır. Ne sivri dişleri vardır ne de vahşi hayvanlarla başa çıkabilecek kadar gücü ve ne de onlar kadar hızlı koşabilir. İnsan tekniğe öncelikle kendini doğaya karşı koruyabilmek için ihtiyaç duydu. İlk teknik araçlar bedenin uzantısı sayılabilir. Mesela balyoz ve ardından çekiç, yumruğun başka çeşididir.

İnsan tekniği sürekli geliştirebilen tek canlıdır, böylece doğaya karşı kendini savunma aşamasından doğayı değiştirme aşamasına geçer. Kendini savunma hiçbir zaman bitmemiş olmakla birlikte özellikle sanayi devriminin ardından oldukça geride kalmıştır.

İnsan tekniği kullanarak doğa güçlerine karşı kendini savunabilir ve onların zararlı etkilerini azaltabilir ve hatta tümüyle ortadan kaldırabilir.

Mesela yıldırım öldürücüdür. Düşmesini engelleyemezsiniz ama paratoner kullanarak etkisini zararsız duruma getirebilirsiniz.

Benzer belirleme deprem için de yapılabilir.

Deprem, doğa şiddeti kategorisinde değerlendirilebilir. Engelleyemezsiniz, ne zaman gerçekleşeceğini de tam olarak bilemezsiniz. Son yıllarda şiddetli depremlerin yeri konusunda yaklaşık tahminler yapılabilmektedir. Mesela Maraş merkezli yaklaşık 7 şiddetinde bir deprem olacağı önceden tahmin edilmişti ama engellenmesi mümkün değildi.

İnsan, tıpkı tarihinin ilk aşamalarında olduğu gibi, tekniği kullanarak kendini doğanın şiddetine karşı savunabilir. Yeni inşaat teknikleri bulunup uygulandığında şiddetli bir deprem bile etkisizleştirilebilir. Japonya bunun en iyi örneğidir. Orada 7-8 şiddetindeki depremler bile yıkım ve can kaybına yol açmamaktadır.

İnsan doğayla uyum içinde yaşamalıdır, denir. Bu belirlemeden anlaşılması gereken doğaya uymaya dikkat edilmesi değildir. Nasıl savaş ve göç insanlık tarihinin sürekli bileşenleriyse, doğanın denetlenmesi ve yönlendirilmesi için de benzer belirleme yapılabilir. Burada önemli olan doğaya uymak değil, doğayı ciddiye almaktır.

Doğa yasalarını dikkate almak ve doğanın şiddetinin nasıl zararsız duruma getirileceğini öğrenmek ve hayata geçirmektir. İnsan doğanın şiddetine teslim olmaz ama onu öğrenmek ve tedbirlerini de buna göre almak zorundadır.

Dünyanın neresine giderseniz gidin göreceğiniz doğa, doğal doğa değil, insan ürünü olan doğadır. İnsanın değişik teknikler kullanarak etkilemediği, değiştirmediği yer yoktur denilebilir. Bu değiştirmenin mutlaka iyi olması gerekmez. Mesela hava kirliliği hızlı sanayileşmenin ve çarpık şehirleşmenin sonuçlarından birisidir ya da insan ürünüdür. Keza sulama kanalları açılarak sel baskınlarının önlenmesi de insan işidir.

Sürekli olarak geliştirilen teknik insana büyük imkanlar sağlıyor, eskiden edilgen olduğu doğa karşısında yönlendirici duruma geliyor. Deprem gibi doğanın şiddetinin bir çeşidini engelleyemeyebiliyor ama zararlı etkilerini azaltabiliyor hatta ortadan kaldırabiliyor.

 

https://xn--g-6fa8b.com/.../deprem-ve-teknik-engin-erkiner