Şuanda 64 konuk çevrimiçi
BugünBugün1248
DünDün3402
Bu haftaBu hafta8972
Bu ayBu ay8972
ToplamToplam10477396
Hatırlatmalar... PDF Yazdır e-Posta


Facebook bazı günlerde yıllar öncesinde yazdığım bir yazıyı hatırlatma çerçevesinde gündeme getirir. Bu yazıya yapılmış yorumlar ve onlara cevaplarım vardır. Okuduğum zaman cevaplarımın bir bölümünü beğenirim, diğerlerini “daha iyi yazılabilirdi” olarak görürüm.

Geçenlerde yıllar önce yazdığım çocukla ilişki konusunda bir yazı karşıma geldi. Yapılan yorumları ve cevaplarımı okudum. Bu seferkinde iyi cevaplar vermişim.

Yorumlardan birisi Yılmaz Güney’in oğlunun babasından nefret etmesinden başlıyor ve bunun devrimcilerde sık görülen bir olgu olduğundan hareketle kişinin kendini sorgulaması gerektiği üzerinde duruyordu.

Ben de, “Yılmaz Güney’in oğlu babasından nefret ediyorsa bu onun sorunudur” gibisinden bir cevap yazmışım. Herhalde kendisine yeterli zaman ayırmadığı, ilgisi eksik kaldığı için babası hakkında bu duygulara sahiptir. Yılmaz Güney’in de eksikleri mutlaka olmuştur ama ne yapsaydı adam; köşesinde evi ve çocuklarını ön planda tutan bir hayat mı sürseydi?

Hayatta önemli şeyler yapmayı amaçlıyorsanız, bunun anlamı bazı şeyleri yeterince yapmayacaksınız demektir.

Çocuk kendiliğinden olmuyor, biliyoruz ama hayat çocuğa göre düzenlenmez. Nasıl çocuğun hayatı size göre düzenlenmeyecekse… Bir süre sonra bağımsız olup yoluna gidecektir…

Annesiyle ister evli kalın isterseniz ayrılmış olun, önemli bazı imkanları sağlamanız gerekir.

Sağlıklı bir beden, iyi bir eğitim, inisiyatifli ve sağlam bir karakter…

Bunları yapabiliyorsanız, üzerinize düşeni yapmışsınız demektir; sizi sever veya sevmez, onun sorunudur.

Daha somut konuşursam; iki kızım var…

Birincisiyle ilişkim bulunmuyor. Aramızda herhangi bir sosyal ilişki de olmadı. Şimdi 47 yaşında, ODTÜ mezunu, en son İngilizce öğretmenliği yaptığını duymuştum (15 yıl kadar önce), sonrasını bilmiyorum, merak da etmiyorum.

Yolda görsem tanımam.

Hakkımda hiç iyi duygulara sahip olmadığını biliyorum. 15 yıl kadar önce internette beni buldu, biraz mesajlaştık. Tabii o bir yaşındayken çekip gitmiş olan bana büyük tepkisi var. Olabilir, şimdi olsa aynısını yapardım. Sıkı kemalist, hiç üzerinde durmadım.

Bir süre sonra ilişki kesildi, ben de aramadım.

Aramızda yüzeysel sosyal ilişki olması bile annesi tarafından sürekli engellenmiş ve 30 küsur yaşında bile bundan kurtulamamış bir insanla ne konuşacağım?

İkinci kızıma gelince, Türk kadınlarında sık görülen aynı sorun: çocuğu babaya karşı kullanmak… Ama bu sefer yapabileceğim şeyler vardı, aynı ülkedeydik.

Kız 15 yaşında annesini bırakıp bana geldi. Ben istemedim, o geldi. Annesiyle bağını sürdürmesini istedim çünkü iki tarafa da ihtiyacı vardı.

Arkası geldi…

Zor sınıf geçen kız, okul birincisi olmaya başladı.

O sırada evli olduğum kadın çocuğu istemedi. Ne yapalım, biz de yolumuza gideriz…

Hem çalışıp hem okudu. Kolay bir hayatımız olmadı ama yaptık.

En hoşuna giden şey aynı üniversitenin farklı bölümlerinde okumamızdı. Takılmadan bitirdi, yüksek lisans yaptı, hemen ve iyi bir iş buldu.

Başarısıyla gurur duymadım. İnsan kendi yaptıklarıyla gurur duymalı, çocuğu karıştırmamalı…

Bazı tanıdıklarımın çocukları okuyamadılar ve bunu kendilerine dert ettiler.

Neden ki?

Sen gereken imkanları sağlıyorsun ama çocuk okumak istemiyorsa yapabileceğin bir şey yoktur.

Çocuğun başarı ya da başarısızlığını kendininmiş gibi görmemen gerekir.

Hayatlarında pek bir şey yapamamış insanlar ya filancanın oğlu veya kızı olmakla övünürler ya da çocuklarının başarısını abartırlar, kendilerine fazla pay çıkarırlar.

Gerçekte ise yapan odur; sizin yaptığınız en fazla gerekli imkanları sağlamak ve yolu açmaktır. O yoldan ne kadar gideceği ona aittir.

Devrimcilerin oranını bilemeyeceğim ama küçük olmayan bir bölümünün çocuklarıyla sorunları vardır. Mutlaka kendi eksiklikleri de vardır ama aktif devrimcilik yapmayıp evde mi otursalardı? Yıllarca hapse de kendi istekleriyle girmediler herhalde…

Birkaç tane eksik iş yapacağına bir tane tam iş yap!

Hep bunu savunurum.

Ben de çocuklardan ilkini sildim diyebilirim, ikincisi ise epeyce iyi oldu…

Ayrılmış ailelerin çocuklarından bu kadar iyi örnek çıkması zordur değerlendirmesi yapılıyor ama neden olmasın?

Zeki kız, çalışkan ve yetenekli…

Ek olarak her iki tarafla da bağı var…

Böyle bir bağ onun dengeli gelişmesine katkı yaptı.

Gerisi onun işidir…