Şuanda 294 konuk çevrimiçi
BugünBugün1391
DünDün3402
Bu haftaBu hafta9115
Bu ayBu ay9115
ToplamToplam10477539
İki sağdan birisini seçmek... PDF Yazdır e-Posta


Konumuz cumhurbaşkanlığı seçiminde kime oy verileceği tartışmasıdır.

Erdoğan mı, Kılıçdaroğlu mu?

HDP bugünden göründüğü kadarıyla aday çıkarmayacak ve bunun anlamı Kılıçdaroğlu’nun desteklenmesidir.

İki sağdan birisini tercih etmeye mecbur muyuz türünden bir tartışma var.

Burada Kılıçdaroğlu’na olmadık özellikler atfedenler üzerinde durmayacağım.

Ne CHP ne de Kılıçdaroğlu sosyal demokrattır, ikisi de sağın bir çeşididir.

Sosyal demokrat parti aranıyorsa eğer bu HDP’dir.

CHP’nin İnönü’nün “ortanın solu” gibi ne olduğu belirsiz saptamasıyla 1960’lı yılların ortalarında yeni bir sol çeşidi icat etmesinin adı sosyal demokrasi değildir. İnönü, ortanın solunu TİP’in yükselmesine karşı alternatif olarak ortaya çıkarmıştır. Sosyalist sol güçlenince CHP de solculaşmıştır ama içinde sol insanlar bulunmakla birlikte bunlar hiçbir zaman egemen duruma gelmemiştir.

Zaten İyi Parti ve Meral Akşener ile yakın ittifak yapılması partinin ne sol ne de sosyal demokratlıkla ilişkisi bulunmadığını göstermektedir.

Meral Akşener de tıpkı Nazlı Ilıcak gibi sol düşmanlığını içselleştirmiş birisidir.

Burada Kılıçdaroğlu’nun bozkurt işareti, ülkücüleri övmesi üzerinde durmayacağım. Kılıçdaroğlu sağdır ama faşist değildir. Bu atraksiyonları da İyi Parti’nin tabanına oynadığı için yapmaktadır. Anladığım kadarıyla Akşener, acemi bir politikacı gibi, restini çekip masadan kalkarken Kılıçdaroğlu’nun aylardan beri süren ülkücülüğünün hedefini anlayamamış. Büyük bürokrasi tecrübesi olan birinin daha iyi hesap yapması gerekirdi. Bundan sonraki restini daha zor çekecektir.

Tiyatro bitmedi, yeni başlıyor…

Bu durumda iki sağdan birisini ve onun adayını seçmek mümkün müdür?

Şu da olabilir tabii; devlet başkanı adayı olarak Kılıçdaroğlu seçilirken, TBMM seçiminde HDP veya başka parti seçilebilir.

Sosyalistler iki sağdan birisini tercih etmezler, buna mecbur değildirler gibisinden bir belirleme, sosyalistlerin marjinal gücü dikkate alındığında üfürmenin ilerisine gitmiyor.

Kaldı ki, mesela Fransa örneğinde böyle bir tercih yapılmıştır.

Yılını hatırlamıyorum ama 21. yüzyıl içindeydi.

Fransa’da başkanlık sistemi vardır. İlk turda adaylardan birisi yüzde 50 oy alamazsa, en fazla oy alan iki aday arasında ikinci tur yapılır.

Fransa’da o başkanlık seçiminde Le Pen ve Sarkozy ikinci kura kaldı. Le Pen –şimdi partinin başında olan kızı değil, asıl Le Pen- ırkçılıkta Avrupa’nın en ilerisiydi.

Sarkozy de açık olarak sağcı birisidir. 1950’ye kadar dünyanın ikinci büyük sömürge imparatorluğuna sahip olan Fransa’nın sömürgeci geçmişini üstelik de ziyaret ettiği eski sömürge Afrika ülkelerinde savunacak kadar sağcıdır.

Kimse Sarkozy’ye ilerici özellikler atfetmedi ama Le Pen seçilmesin diye onu seçti.

Fransız Komünist Partisi ve bütün sağ ve sol partiler Sarkozy’ye oyunu verdi. Hatırladığım kadarıyla küçük bir Troçkist grup seçimde oy kullanmadı.

Onlar da bu tutumlarıyla herhangi bir atılım yapamadılar ya da sınıf mücadelesini yükseltemediler.

Güzel sözler konuşmak kolaydır da iş bunları biraz olsun hayata geçirmeye gelince durdum değişiverir ve genellikle konuşulmuş olmakla kalınır.

Durum budur.

İki sağdan birisi seçilebilir ya da daha az kötü görüleni seçilebilir.

İkisi arasında önemli fark bulunmuyor, diyorsanız, oy kullanmazsınız.