Şuanda 190 konuk çevrimiçi
BugünBugün1325
DünDün3402
Bu haftaBu hafta9049
Bu ayBu ay9049
ToplamToplam10477473
Yeniden alt emperyalizm üzerine... PDF Yazdır e-Posta


Anladığım kadarıyla alt emperyalizm konusu değişik çevrelerde sürekli tartışılıyor. Bu konuda birkaç noktayı yeniden belirtmem gerekiyor.

Birincisi; alt emperyalizm konusunda ilk belirleme 1970’li yıllarda Brezilya ile ilgilidir. Hatta 1975’te yayınlanan TDAS’ta konuyla ilgili kısa bir bölüm de vardır.

Marksistlerin, Marksist-Leninistlerin anlaması zordur ama değişik ülkelerle ilgili saptamalar zaman içinde değişebilir. Brezilya hala bu statüye girer mi, açıkçası bilmiyorum. Bence giriyor ama iddialı olmayacağım. Nedeni, Brezilya hakkındaki bilgimin yetersizliğidir.

“Brezilya alt emperyalist ülke değildir çünkü Brezilya’daki parti ülke için yarı sömürge diyor” saptaması hiçbir şey ifade etmez.

Brezilya’da da mutlaka farklı belirlemeler yapan komünist partileri vardır. Bu tür konulardaki saptamalar ülkenin analizi temelinde yapılmak zorundadır. Ülkedeki şu veya bu partinin bu konuda neyi savunduğu önemli değildir.

Bu konuda Türkiye’ye de bakabilirsiniz. Hangi konuda görüş birliği var ki?

İkincisi; alt emperyalizm konusunda öncelikle anlaşılması gereken Leninist emperyalizm teorisinin önemli eksiklikler barındırmasıdır.

Lenin, devleti emperyalizm tahlilinin dışında tutmuştur ki bu önemli bir eksikliktir. Güçlü devlet olmadan klasik –açık işgale dayanan- ve modern –sermaye ihracına dayanan- emperyalizm olmaz.

Leninist emperyalizm teorisinin ikinci önemli eksikliği klasik ve modern emperyalizmin birlikteliğini öngörmemesidir. Emperyalizm kitabı 1915’de yazıldı, o yıllarda dünyanın büyük bölümünde açık işgale dayanan klasik emperyalizm mevcuttu. 1960’lı yıllara kadar bu durum devam etti. Sonraki yıllarda da klasik emperyalizm geri plana gitmekle birlikte ortadan kalkmadı.

Bunu anlamazsanız bugünkü Rusya’ya da emperyalist demezsiniz.

Neden, çünkü Rusya esas olarak mal –doğal gaz ve petrol- ihraç etmektedir, sermaye ihracı da vardır ama geri plandadır.

Marksizmi iyi bilen Metin Çulhaoğlu bu nedenle Rusya’yı emperyalist bir ülke olarak değerlendirmiyordu.

Türkiye alt emperyalizmi, bu alt emperyalizmin iki dönemi hakkında iki kitap yazdım: Alt Emperyalizm ve Türkiye ile Küresel İç Savaş ve Türkiye. İkisi de E-Kitap olarak mevcuttur. www.enginerkinerkitaplar.blogspot.com da veya Drive içinde TDAS Kitaplık olarak arayarak bulabilirsiniz.

Bu kitaplarda Türkiye’nin sermaye ihracının yanı sıra askeri gücünü ve bu temelde yayılmacılığını inceledim. Katar, Türkiye’ye hazine tahvilleri alarak yüksek miktarda kredi verdi ve bundan sonra da verecektir. Katar’da Türkiye’nin büyük askeri üssü bulunmasaydı herhalde böyle davranmazdı.

Türkiye dünyanın önde gelen yayılmacı ülkelerinden birisi durumundadır.

Askeri gücün dış pazarlara girmek ve sermaye ihracındaki fonksiyonunu görmek gerekir.

Türkiye, alt emperyalizmle ilgili kitaplarda da belirtildiği gibi büyük güçler arasında –ABD ve Rusya- gücüne dayanarak oynayabilmektedir. İki büyük güç de Türkiye’yi karşı tarafa daha fazla itmemek için ilişkisinde dikkatli davranmaktadır.

Bir teorinin doğruluğu pratikteki geçerliliğiyle ölçülür, bunun dışında kıstas yoktur.

Hayat ortada, bakıp görmesini bilenler için yeterince kanıt sunmaktadır.

Alt emperyalizm konusunda sayılan iki ülke daha vardır: Hindistan ve Güney Afrika.

Biraz zaman verin, bu ülkelerin de yakın tarihini inceleyeceğim.

Alt emperyalizm konusu ilgili ülkenin yakın tarihi incelenerek gerekçelendirilir.

Filan parti şöyle diyormuş, alt emperyalizm olmazmış; geçin bunları…