Şuanda 317 konuk çevrimiçi
BugünBugün1403
DünDün3402
Bu haftaBu hafta9127
Bu ayBu ay9127
ToplamToplam10477551
Alt emperyalizm ve Türkiye PDF Yazdır e-Posta


ALT EMPERYALİZM VE TÜRKİYE

Türkiye alt emperyalizminin iki dönemiyle ilgili olarak Alt Emperyalizm ve Türkiye ile Küresel İç Savaş ve Türkiye kitapları E-Kitap olarak bulunuyor.

Eleştiri yapacaksanız, bu kitapları okuyup da yapın.

En başta, Türkiye alt emperyalizminin doğuşu SSCB’nin dağılması ve Türkiye’nin ABD’nin de desteğiyle Orta Asya cumhuriyetleri üzerinde egemenlik mücadelesine girmesiyle başlar.

TC sermayesinin ulusal sınırlara sığmamasıyla başlamaz.

Türkiye, ilk kitapta da incelendiği gibi, 1990-2000 döneminde Orta Asya cumhuriyetlerinin yatırım taleplerini karşılayamamış, bu konuda Güney Kore’nin bile gerisinde kalmıştır.

Dolayısıyla alt emperyalizm tezinin, Yalçın Küçük’ün TC sermayesinin gelişmesine dayandırdığı “emperyalist Türkiye” belirlemesiyle ilgisi yoktur.

SSCB dağılmasaydı, Türkiye NATO’nun kenarındaki bir ülke olarak kalmaya devem ederdi.

Kitapta askeri yönü ağır basan özellikten söz edilir.

Türkiye’nin bazı Afrika ülkelerinin ordularına askeri eğitim vermesi de bu özelliğine dayanır. Bu ülkelere özellikle inşaat alanında sermaye ihracının başlaması 2000 sonrasındaki ikinci dönemdedir ve ilk dönemde kurulan ilişkilerin bu gelişmede rolü bulunmaktadır.

İkinci kitapta değişik üretim sektörlerinde Türkiye’nin sermaye ihracı da listelenmektedir.

Askeri güç sermaye ihracını kolaylaştıran bir özelliktir.

Türkiye’nin Kuzey Irak ekonomisindeki etkinliği bu ülkedeki askeri gücü olmadan düşünülemez.

Kuveyt’ten Türkiye’ye akan büyük miktarda parayla bu ülkede büyük askeri üssün bulunması ve bu üs sayesinde Suudi Arabistan’ın darbesinin engellenmesi yakından ilgilidir.

Benzer örnek Suriye için de verilebilir.

Suriye’nin tekstil sanayisi atölyeler sökülerek Türkiye’ye taşındı, Antep ve Nizip’te üretim yapıyor. Türkiye, ikinci kitapta da belirttiğim gibi, Suriye savaşından büyük kazanç sağladı ve bunu sürdürüyor. Böyle bir sanayi taşıma hareketi bildiğim kadarıyla tarihte bulunmuyor. Suriye burjuvazisinin bir bölümü, üretim araçlarıyla birlikte Türkiye’ye taşındı.

Ve son özellik; Türkiye özellikle askeri gücüyle ABD ve Rusya gibi büyük güçler arasında oynayabilecek durumdadır. Bunun örneklerini fazlasıyla görüyoruz.

Alt emperyalizmin ilk döneminde Orta Asya’da etkinlik mücadelesine girişilen ve rakip olan Rusya, ikinci dönemde dost ülke olmuştur.

NATO üyesi bir ülke olarak Macaristan’ın durumu Türkiye’ninkine biraz benzemektedir.

Macaristan da yayılmacılıktan, “büyük Macaristan”dan söz etmekle birlikte yayılabileceği alan yoktur.

Bu görüşleri eleştirebilirsiniz, bunun için de öncelikle ne savunulduğunu, bunun nasıl temellendirildiğini anlamanız gerekiyor.

Alt Emperyalizm ve Türkiye tezinin ve bunun iki döneminin Lenin’in Emperyalizm kitabındaki görüşlerle ilgisi yoktur.

Bu kitabı başka yönlerden eleştiriyorum.

Devletin emperyalizmdeki rolünü önemle dikkate almamasıyla ve klasik ve modern emperyalizmin birlikte bulunmasını vurgulamamış olmasıyla…

İkinci özellik, açık işgale ve sermaye ihracına dayanan emperyalizmin günümüzde bile süren yakın ilişkisi, Lenin’in başka yapıtlarında bir oranda bulunmaktadır ama Emperyalizm konusundaki temel kitabında yoktur.

Kitap 1915’te yayınlanır ve o yıllarda dünyanın büyük bölümü özellikle İngiltere ve Fransa’nın –diğer ülkeler de eklenebilir- klasik sömürgesi durumundadır. Yeni sömürgecilik Latin Amerika ülkeleriyle sınırlıdır.

Bu durum 1960’lı yıllara kadar sürer.

Sömürgecilikte belirleyici olan klasik ya da açık işgale dayalı sömürgeciliktir, sonra eski sömürge ülkelerin politik bağımsızlıklarını kazanmalarıyla durum değişecektir.

Türkiye gittikçe gelişen büyük bir bölgesel güçtür ve küresel güç olmaya çalışmaktadır.

Bunun için çapı yetmiyor.

Ortadoğu’dan Afrika’ya, Balkanlardan Latin Amerika’ya kadar TC firmaları çok sayıda ülkede faaliyet gösteriyorlar. ABD, Almanya, Fransa gibi ülkelere rakip durumda değildirler.

Askeri olarak Türkiye’nin Kuveyt ve Somali’de büyük üsleri bulunuyor. Irak, Suriye, Azerbaycan’da da askerleri… Başka ülkelerde de vardır ama öncelikle bunlardadır.

Balkan ülkelerinin –mesela Hırvatistan ve Arnavutluk’un Türkiye yanlılığıyla, bu ülkeler ordularına askeri eğitim verilmiş olması yakından ilgilidir.

Türkiye’nin kültürel alanda önemli atağı vardır. Sinema filmleri ihracında Türkiye, Hollywood’dan sonra açık ara geriden gelse bile ikinci durumdadır. Önceleri esas pazar olan Arap ülkelerinde bu konum kaybedilmiş, yerini Balkan ve Latin Amerika ülkeleri almıştır.

Türkiye’nin İspanya ile askeri alanda gelişen işbirliğinde bu ülkenin Türk sinema filmlerinin önemli bir alıcısı olması herhalde etkili olmuştur.

Son otuz yılda yaşanılan dünyadaki gelişmelere bakın ve bunları yüz yıl öncesinin kitaplarına sığdırmaya çalışmayın.

Bol miktarda marksizm-leninizm lafı edersiniz ama sonuçta saçmalarsınız.