Şuanda 502 konuk çevrimiçi
BugünBugün1507
DünDün3402
Bu haftaBu hafta9231
Bu ayBu ay9231
ToplamToplam10477655
Tarih, geçmişi aşmak için gereklidir PDF Yazdır e-Posta


TDAS’ın Tarihi kitabında yer alan cümlenin tamamı şöyledir:

“Tarih daha iyi bir geçmiş aramak için değil, geçmişi aşmak için gereklidir.”

Yıllardan beri yazılan çok sayıda örgüt tarihinde ise tersini görüyoruz. İnsanlar kendilerine ve örgütlerine daha iyi bir tarih arıyorlar. Bu amaçla uyduruyorlar, kendilerini bir şekilde çok haklı çıkarıyorlar ve böyle yapınca da sanıyorlar ki bir şey oluyor…

Gerçekte yapılması gereken ve benim anılan kitapta yapmaya çalıştığım, bizden teorik ve pratik olarak ne kaldı ve bu kalandan çıkılarak gelecekte ne yapılabilir? sorusuna cevap vermektir.

Belirteyim, bu kitap bir süre sonra E-Kitap olarak da yayınlanacaktır.

Gelecek için uygulanabilir bir projeniz yoksa tarihi ne yapacaksınız?

O tarih şöyle olmuş olsa ne olur, böyle olmuş olsa ne olur?

O tarihten kalanla hareket ederek ve üzerine ekleyerek geleceği kurabiliyor musun, bu konuda uygulanabilir ya da gerçekçi proje çıkarabiliyor musun; önemli olan budur.

Çok sayıda insanın böyle bir anlayışı bulunmuyor. Bundan sonra ne teoride ne de pratikte bilinenleri tekrarlamanın dışında yeni bir şey üretemezler.

İnsanlarda başarı umudu kalmamış, bunu değişik örneklerde defalarca gördüm.

Bana “yapamazsın” dedikleri her şeyi yaptım. Nedeni, ütopyacı değil, gerçekçi plan yapmak, güçleri buna göre düzenlemek ve sonuç almaktı.

Haklı olmak başarı için yetmez, yapabilmeyi bilmek gerekir.

Aksi durumda haklıyken kaybedebilirsiniz ve böyle örnekler de az değildir.

Geçmişten beri beni en fazla kızdıran şey insanların çaplarına bakmadan beceremeyecekleri işlere girmeye kalkmalarıdır. Kendilerine de örgüte de büyük zarar verirler.

Aksilikler olabilir, kabul ederim ama bir konuda iddialı olan kişilerin o iddialarını bir oranda da olsa hayata geçirebilmeleri gerekir.

Politika sonuçta yapmaktır, yapabilmektir.

Kendi tarihimizden örnekler vereyim.

1976 yılında Beylerdere’sinde verilen büyük kaybın ardından örgütün yeniden kurulması gerekti ve bunu yapabildim. Aynı yılın sonlarına doğru askeri eyleme dayanan politik bir çıkış yapılması günleme geldi. Bu konuda büyük olmayan bir ayrılık da yaşadık ve 1977’de bu çıkışı yapacaktık.

Sonuçlara hem üzüldüm hem de fena halde kızdım.

Askeri eyleme dayanan politik çıkışı en fazla savunan arkadaşlar bırakın eylemi gerçekleştirmeyi daha eyleme hazırlık aşamasında hayatlarını kaybettiler.

Yüksel Trabzon’da saatli patlayıcı hazırlarken patlama sonucu hayatını kaybedecek, birkaç kişi de yaralanacaktı.

Tümüyle kendi hatasıydı. Yaralanan kişilerin birisinden daha sonra ayrıntılı bilgi alacaktım.

Rıza Ankara’daki eylemi üstlenmişti. Araba gerekiyordu ve koca kentte yıllardan beri çalışma yapılıyordu ama bir şoför bulamamışlardı. İstanbul’dakini gönderdik ve İstanbul’da defalarca yaptığımız düz kontakla araba kaldırma işini beceremediler, üç kişi de yakalandı. Rıza’nın polislerin arasında el bombası patlatması eylemin başarısızlığını örtmüyordu. Sonuçta amaçladığımız işi yapamamıştık.

Derken geldi Kızıldere’nin yıldönümü…

Ömür’e yapılacak eylemi anlattım. MHP’nin elinde olan iki bakanlıkta bina içinden bombalama yapacaktık.

Askeri eylemi önemseyen arkadaşlarımızda planlamanın zayıf olduğunu o zaman fark etmiştim. Binaları kontrol etmesini, kapıda arama var mı bakmasını –bir bakanlıkta vardı, oradan vazgeçtik- diğerine girip binayı tanımasını, amacımız sadece bombalama ve kimseyi öldürmek olmadığı için saatli patlayıcıyı nereye koyacağını önceden saptaması gerektiğini anlattım ve o da yaptı.

Eylem günü evde saatli bombanın tümüyle kendi hatası nedeniyle patlayacağını ve hayatını kaybedeceğini düşünemezdim.

Hem üzül hem de sinirlen…

Basit bir eylemi bile yapamayan insanların silahlı mücadele nesine gerektir?

Bir konuda iddialıysan, ona uygun alt yapıya sahip olacaksın ve basit hatalar da yapmayacaksın.

Hatayı herkes yapar, olabilir ama basit hata sonucu ölünmez; bu olmaz!

Yıllar sonra Rıza ile Almanya’da karşılaştık. Beni yürüttüğüm faaliyet nedeniyle eleştirdi, olabilir tabii. Ben de, “ben savunduğumu yapıyorum, sana ters gelebilir ama savunduğumu yapıyorum. Sen yıllardır halk savaşını savunuyorsun ama bırak yapmayı teşebbüs bile edemedin. Bir şey savunuyorsan, yapacaksın, en azından ciddi olarak deneyeceksin. Başarılı olamayabilirsin ama ciddiyetini göstereceksin.”

Gerisini eklemedim: politika yapmaktır, yapabilmektir. Yapamıyorsan eğer, istediğin kadar savun, kimse seni ciddiye almaz.

Şu önemli bir ilkedir: ne istediğinizi biliyorsanız ama o istediğinizi yapmak için uygulanabilir bir planınız yoksa, ne istediğiniz önemli değildir.

Arkadaşlar ne istediklerini biliyorlardı ama bu nasıl yapılacaktır, yeterince bilmiyorlardı ve daha kötüsü öğrenmiyorlardı.

Bilselerdi bu kadar basit hatalar yapmazlardı. O hatalar sonucu büyük kayıplar yaşanacaktı.

İnsan ölebilir ve zaten hiç birimiz uzun yaşayacağımı düşünmüyorduk ama bu kadar basit hata sonucu ölünmez.

Ne günlere kaldık?

TDAS temelinde şekillenen örgüt, başka örgütler gibi ayrılıklar yaşadı. Önce Devrimci Savaş, sonra Halkın Devrimci Öncüleri ve Acilciler. Bu örgütlerin tamamı sona erdi. İlk kuruluşu gerçekleştiren üç kişiden benden başka yaşayan kalmadı. Halkın Devrimci Öncüleri’ni kuran üç kişiden de sadece ben yaşıyorum. Devrimci Savaş ile ilişkim olmadı.

Bir silahlı mücadele örgütünde ölüm, başka örgütlerdekinden daha yüksek ihtimaldir. Biraz dikkatli olursanız, eylem öncesinde iyi planlama yaparsanız ve biraz da şansınız varsa, hayatta kalıyorsunuz.

Şans önemlidir, aksini iddia edecek değilim.

Siz işi şansa bırakmamak için elinizden geleni yaparsınız, gerisi şansa kalmıştır.

Yazının sonunda iyice canım sıkıldı…

Yahu bu kadar basit hatalar yapılır mı?

Siz öldünüz, bir sürü yük de benim üzerime bindi.

Ömür’den sonra basit eylemleri bile kimseye bırakamıyordum.

Çünkü yine basit bir hatayla insanlar ölecek, bu nedenle korkuyordum…

Benim yaptığım çözüm değil tabii ki, ama açıkçası korkuyordum.

Bir etnoloji kitabının başında şöyle bir belirleme vardır:

“Günün birinde hepimiz yanlış çıkacağız.”

Anlatmak istediği şudur: bütün zamanlar için geçerli doğrular yoktur. Yeniler çıkar, eskileri atar; sonra daha yeniler çıkar, eskileri atan o zamanın yenilerini götürürler.

Zamanı iyi izlemek ve öğrenmek gerekir.

Bunu yapabildiğiniz oranda hem tarihten kurtulursunuz hem de geleceğin kurulmasındaki payınız artar.