Şuanda 232 konuk çevrimiçi
BugünBugün1352
DünDün3402
Bu haftaBu hafta9076
Bu ayBu ay9076
ToplamToplam10477500
Kürtlerden ne öğrendim? PDF Yazdır e-Posta


Bu yazıda belirtilecek olanlar yıllarca yaşanmış pratikten çıkan sonuçlardır.

Yazının ana fikri şudur:

Kürtler iyi bir şey yapılıyor bile olsa, bunun kendi denetimleri dışında yapılmasından hoşlanmazlar ve bozmaya çalışırlar.

Burada Kürtler dediğim zaman ne AKP’li ne de Barzanici Kürtleri kastediyorum.

Kimleri kastettiğimi anlıyorsunuzdur.

Kürtlerin bu özelliğini Avrupa Barış Meclisi çalışmalarında açık olarak gördüm.

ABM’nin Avrupa yürütmesinde yer alıyordum.

Ülke tarihinde ilk kez Barış gazetesi yayınladık. Gazetede bir sayfa da Kürtçe yazı yer alıyordu. Aylık gazete üç sayı çıktı. 800-1000 adet basılıyordu ve satışıyla kendini finanse ediyordu.

Sonra yukarıda kapsamını belirttiğim Kürtler ABM’yi açıkça sabote ettiler.

Kısa süre sonra ABDEM (Avrupa Barış ve Demokrasi Meclisi) kuruldu ve ABM’e artık ihtiyaç olmadığı savunuldu. ABDEM kısa süre sonra yürümeyecekti.

Ben ABM’ye eldeki imkanlar çerçevesinde devam edilmesinden yanaydım ancak diğer arkadaşlar pek istekli değillerdi.

Kürtler barış istemedikleri için mi böyle yaptılar?

Hayır, o sırada çözüm süreci de yaşanıyordu. Barış istiyorlardı ama barış istenecekse kendi denetimlerindeki bir oluşum tarafından istenilmeliydi. ABM’de varlıkları yoktu. Kimse onları dışlamamış, kendileri katılmamıştı.

Birkaç yıl sonra HDK-A kuruldu. (A, Avrupa anlamına gelir.)

Yürümeyeceğini bildiğim için faaliyetlere katılmadım.

Nitekim beklenildiği gibi oldu, Kürtler kısa süre sonra çekildi, kalanlar da sürdürmediler.

Kürtler Türk sosyalistlerini amaçları doğrultusunda kullanabilecekleri zaman birlikte olmak isterler, yoksa istemezler.

Bunları belirtikten sonra birkaç yanlışın üzerinde durmak gerekir.

Deniliyor ki; HDP Türk sosyalistlerinin TBMM’ye girmesini sağlıyor.

Kısmen doğrudur. HDP ile işbirliği yapan sosyalistlerin dışında kalan yasal ve yasal olmayan örgütlerde bulunanların sayısı az değildir. Hatta HDP ile birlikte olanlardan fazladır. Bunların HDP ile işbirliği yapmak gibi niyetleri de yoktur. Bir bölümü seçimde belki HDP’ye oy verebilir.

İkinci olarak; HDP ile birlikte olan Türk sosyalistleri gerektiğinde kendilerinin hiçe sayılmasına ses çıkaramazlar. Çıkaramazlar çünkü HDP dışında ne kadar var olabilecekleri şüphelidir. Cengiz Çandar’ın aday olarak gündeme gelmesi hiçbir sosyalistin kaldırabileceği şey değildir. Kaldıranlar ve bunun için kendilerince gerekçeler bulanlar varlıkları için HDP’ye muhtaç olanlardır.

Üçüncü olarak; deniliyor ki, TİP, HDP’yi kullanıyor.

Doğrudur. Hem bir bölüm ilde ayrı listeyle seçime giriyor ve hem de HDP sayesinde baraj sorunu bulunmuyor.

HDP yıllarca Türk sosyalistlerini kullanırken iyiydi de, tersi olunca bu feryat figan nedir?

Kullanmak karşılıklı bir süreçtir. Birilerini kullanıyorsanız, onun tarafından da kullanılmayı kabul edeceksiniz demektir. Burada bütün sorun kullanılmanızdan daha fazla kullanabilmenizdir.

Belirteyim, TİP’li değilim, ne geçmişte ne de bugün bu partiye yakınlığım olmadı.

1980’li yıllarda önde gelen kadrolarını tanırım. Teorik ve  pratik olarak zayıftılar. 1965-1969 dönemindeki performanslarını parti tarihinin sonuna kadar kullandılar.

Şimdiki TİP onlardan farklı olarak şov yapmayı bilmektedir. Bunun dışında özellikleri bulunmuyor.

TİP, HDP’yi kullanmıştır, tamam, böyledir ama bunda ne var ki?

Türk sosyalistleri için asıl sorun HDP’ye muhtaç olmamaktır.

Başka bir yazıda açıklamıştım: HDP sosyalist bir parti değildir. Onların sosyalizmiyle bizim sosyalizmimiz kelime benzerliğinin ilerisinde ortaklık taşımamaktadır.

Dayanışma yapılır ama bu başka bir şeydir.

Bu insanların başlangıçta Gezi’ye karşı çıkmalarını ve bu karşı çıkışı “açılım sürecini bozmak için böyle yapıyorlar” gerekçesini savunduklarını biliyorum. Gezi’nin etkisi yayılınca geri adım attılar. İyi de yaptılar, hatadan dönebilmek iyidir.

Bu örneğin önemi kafa yapılarını, düşünme tarzlarını ortaya koymasıdır.

Bugüne kadarki seçimlerde HDP’ye oy verdim, daha önce de açıkladığım gibi bundan sonra vermeyeceğim.

Avrupa ülkelerine özgü hiçbir programları yoktur, yıllardır uyarılmalarına rağmen yoktur ve bu seçimde Almanya’daki oyları aşağıya inecektir. Önceki seçimde CHP’yi geçerek ikinci parti olmuşlardı ve bu artık mümkün değildir. Umarım üçüncülükte kalabilirler, bu yeri de İyi Parti’ye kaptırmazlar.

Bu arkadaşlardan geçmişte de hiçbir beklentim olmadı. Türkiye sosyalist hareketinde bilinen bir isim olmak, belirli işlevleri yerine getirmek için bu arkadaşlara ihtiyacım yok.

Kendilerine başarılar diliyorum.

Düşecekler ve umarım kötü düşmezler.

Sonuçta kendi düşen ağlamaz denir.

Bitirirken kısa bir ekleme: önümüzdeki günlerde Türklerin Avrupa ülkelerindeki özellikle de Almanya’daki yaklaşık 40 yıla yayılan lobi çalışmasını anlatacağım.

Kürtler Çandar’ı aday gösterirken bu ve benzeri kişilerin uluslararası ilişkilerine, giderek lobi tecrübesine mi güveniyorlar?

Açık söyleyeyim, bu arkadaşların lobinin kelime anlamından ilerisini bildiklerini sanmıyorum.

Çabaları daha baştan fiyaskoya mahkumdur.