Şuanda 319 konuk çevrimiçi
BugünBugün241
DünDün3402
Bu haftaBu hafta7965
Bu ayBu ay7965
ToplamToplam10476389
Ne istediğini biliyorsan ama... PDF Yazdır e-Posta


O istediğine ulaşmak için uygulanabilir bir planın bulunmuyorsa, ne istediğin önemli değildir.

Politik mücadele sürekli olarak istekleri tekrarlamak değil, bunlara ulaşmak için uygulanabilir plan yapmaktır.

Planda eksikler olabilir, uygulamada görülür ve düzeltilir.

Daha genel konuşulacak olursa;

Bulunduğunuz durum bellidir. Ulaşmak istediğiniz hedef bellidir. Bulunulan durumdan o hedefe nasıl ulaşılır?

Plan budur.

Uygulamada plan doğaldır ki değişir; yeni güçler, yeni imkanlar ya da imkansızlıklar çıkar; plan değişiklik yaşar.

Politika böyle yapılır. Başka türlüsü boş konuşmak kapsamına girer.

Kendimden başlayayım: reel sosyalizm yıkıldı ya da Çin, Vietnam, Küba örneklerinde olduğu gibi gelişme çizgisinde önemli değişiklikler yapmak zorunda kaldı.

Kapitalizmin bünyesinde önemli değişiklikler yaşandı -1970’li yıllardan beri…

Farklı dünya ve ülke tahlilleri gereklidir. Kapital’i okuyarak günümüz kapitalizmini anlamayacağınız gibi, Ne Yapmalı’yı okuyarak da günümüze cevap getiremezsiniz.

İnsanların kafalarındaki paradigmaların değişmesi gerekiyor…

Ne yapılır bunun için?

Sosyalist ülkeler tarihinin incelenmesi; her ülke özelinde kuruluş, gelişme ve yıkılış –ya da yaşanılan büyük değişimin- anlatılması…

Bunun için kitaplar yazılır, ardından video programları yapılır.

Bilgi olmadan analiz yapmak boş konuşmaktan ileriye gitmez.

Bu konuda hayli adım attım, daha da atacağım.

İkinci olarak, Türkiye konusu…

Türkiye’nin 1990 sonrası değişen konumunu anlamadan bugün ve geleceğe yönelik analiz yapamazsınız.

Alt emperyalizm konusu; bu konuda iki kitap yazdım ve gelişmeyi de sürekli izliyorum.

Ülkenin en önemli sorunu militarizmdir. Türkiye askeri gücünü son 30 yılda büyük oranda artırmış, silah sanayisi kurmuştur. Sadece Ortadoğu’da değil, Balkanlar ve Kafkaslarda da vardır.

Son olarak Kosova-Sırbistan arasında tırmanan gerginlikte gerekirse müdahil olmak için Kosova’daki NATO gücüne bir komando birliği gönderiyor.

Bunu anlamadan Kürt sorunu dahil ülkenin hiçbir sorununda çözüm üretemezsiniz.

Aksini iddia edebilirsiniz ve yıllardır aynı saptamaları tekrarlamakla yetinirsiniz.

Her halkın kendi devletini kurmak hakkı vardır.

Burada anlaşılmayan, kendi devletini kurmanın önemli bir güç sorunu olduğudur.

Bu konuda Marksizmin ne dediği kimin umurundadır!

Bir devlet kurabilecek ve yönetebilecek kadro ve örgüt çıkarabiliyor musun?

Dünya ahvalini iyi gözlemleyip seni destekleyecek yandaş bulabiliyor musun?

Hem Ortadoğu hem de Balkanlar gibi fırtınalı bölgelerde ulusal devletler bu iki unsurun bir araya gelmesiyle kurulmuştur.

Kimisi Arnavutlar gibi iki devlet kurar –Arnavutluk ve Kosova-, kimisi Kürtler gibi İran’da ancak bir yıl yaşayabilenden ileriye gidemez.

Kosova, ABD’nin açık desteğiyle kuruldu. Daha önce Sırbistan’a dahildi. Sırbistan Balkanlar’da eskiden beri Rusya’nın müttefikidir.

Kosovalı Arnavutlar Yugoslavya’da Tito döneminden beri mücadele veriyorlardı. Önce başka cumhuriyetlere tanınan ama onlara Sırbistan’ın itirazı nedeniyle tanınmayan özerkliği kazandılar. Savaşlar, katliamlar yaşandı; bütün bunların ardından yoğun dış destekle birlikte Kosova kuruldu.

İlk tanıyanlardan birisi de Türkiye oldu.

Ortadoğu’da iki önemli bölgesel güç, Türkiye ve İran’ın karşı olduğu yeni bir devlet oluşumunu nasıl gerçekleştireceksiniz?

Takdir edersiniz ki bu iş sosyal medyada atıp tutmakla yapılmaz.

Şu veya bu yazardan alıntı yapılarak da yapılmaz.

Bu ülkelerden en azından birinde, tercihan ikisinde de önemli sosyal değişiklik olmadan Ortadoğu’da yeni bir devlet düşünülemez.

Hiçbir güç, ne ABD ve ne de Rusya, bu iki önemli gücü birden karşısına almaz.

Rusya, İran ile yakın müttefiktir ve Türkiye ile ilişkisinden de son derece memnundur.

ABD, İran’a karşıdır ve Suriye’deki konumu da özellikle İran’ın yayılmasını engellemek içindir ve Türkiye ile ilişkisine dikkat etmektedir.

Ne ABD ne de Rusya Türkiye’yi karşı tarafa itmemek için özenli davranıyor.

Neden, çünkü ülkenin bölgeyi de aşan gücü böyle davranılmasını gerektiriyor.

Bu durumdan nasıl çıkılır?

Somut plan gerekiyor ve o bulunmuyor. Sadece isteklerin yeniden ve yeniden tekrarlanması var ki, bunun da kendini oyalamanın ilerisinde işlevi yoktur.

Türkiyelileşme tek çıkış olarak görünüyor.

Türkiyelileşme ile kastedilen –bazılarının anladığı gibi- Türkleşme değildir, TC sınırları içinde toplumsal mücadelede etkin olmaktır. Mümkünse özerkliktir, ki halen çok uzak bir ihtimaldir. Özellikle Kürtçenin ikinci resmi dil olmasında ısrarcı olmaktır, bu konuda daha fazla taraftar bulunabilir.

Plan uygulama içinde değişebilir. Bunu unutmadan gidiş yolu böyle gibi görünüyor.

Belirttiğim gibi bir halkın dil, özerklik, bağımsızlık gibi hakları kazanması öncelikle güç ve ittifaklar sorunudur.

Geçmişte ulusal devlet kurmayı başaran halklar politikayı böyle yaptılar.