Şuanda 343 konuk çevrimiçi
BugünBugün264
DünDün3402
Bu haftaBu hafta7988
Bu ayBu ay7988
ToplamToplam10476412
İki hafta sonra... PDF Yazdır e-Posta


İki hafta sonra 73 bitiyor, 74’e giriyorum. Video yayınında ise iki yıl geride kalmış oluyor. Sayı şu anda 192 tane, 195 veya 196 olur.

Çin konusunda çalışmayı sürdürüyorum. Temel kitapları okudum sayılır, şimdi Çinlilerin kendi gelişme yolları hakkındaki değerlendirmeleri içeren kitaplar var sırada… Bunlar Almancada yayınlanmaya başladı. Kitapların girişinde yaklaşık aynı belirleme bulunuyor: önce öğrenin, sonra değerlendirme yapın.

Bu arada videodaki konuyla ilgili çalışma yapıyorum. Konu lümpen proletarya ama buradan giderek işçi sınıfının yapısındaki değişim ve bu sınıfın Marksizm tarafından kendisine yüklenen misyonu yerine getirememesine de –yeniden- değineceğim.

Başkaları da var ama Çin bu konuda en büyük örnektir. Sömürgeciliğe karşı savaşı, demokratik devrimi, sosyalist devrimi esas olarak köylüler yaptı. Ülkede işçi sınıfı neredeyse yoktu. Şanghay’da biraz vardı, komünist partisinin oradaki örgütlenmesi de 1927 katliamından sonra dağılacaktı.

Çin sosyalizminin en dikkat çekici yanı, 1945 sonrasındaki ilk yıllar dışında SSCB çizgisinden ayrılmasıdır. Ağır sanayiye öncelik verilmesini ve hızlı sanayileşme için tarımdan büyük kaynak aktarılmasını Çin yapamazdı. Denedi, yapamadı ve 1950’lerin ortalarından başlayarak sosyalizmin gelişmesinde başka yollar denemeye başladı.

Buradan şu sonuca varılabilir: SSCB’de 1927-1940 dönemindeki hızlı sanayileşme başka bir büyük ülkede tekrarlanamaz. Küçük ülkede hiç olmaz. Kendi içine kapanarak gelişmek artık mümkün değildir. Bunu Arnavutluk’ta Enver Hoca denedi ve başarısızlıkla sonuçlandı. Dünya kapitalist pazarıyla ilişki içinde gelişmek zorundasınız. Nasıl olacaktır; ülkelere göre değişir.

Pazar sosyalizmi belirlemesi Çin, Vietnam ve Küba tarafından uygulanıyor ama arada doğal olarak farklılıklar bulunuyor.

Çin tarihinin incelenmesinde asıl sorun budur: 21. yüzyıl sosyalizmi nasıl olacak?

Gelelim başka konulara…

Bazı arkadaşlar neden geçmişten hiç söz etmediğimi soruyorlar.

Biliyorsunuz, aynı konuları tekrarlamayı sevmem.

Anlatılmış, mücadelesi yapılmış, sonuç alınmış ise, tekrarlamanın ne gereği var?

Sosyalist hareket Acilciler adını unutmayacaktır. Bu isim kirlenmişti, temizledik. Sosyalist harekette bu isim benimle özdeşleştirilir. Buradan “ben vardım, başkaları yoktu” sonucu çıkmaz.1970’lerin ilk beş yılında Ankara’da tanınan bir insandım. Kimin ne yaptığını hemen herkes biliyordu. Sonuna kadar legalde kalmak için çaba gösterdik. Düşünün ki üniversite bitirdim, devlet memuru olarak çalıştım, askere bile gittim ve bu arada bir sürü iş becerdik. Kimyagerler Derneği kurduk, ilk başkanı bendim. Bu legalite çok ama çok işime yaradı.

Her zaman söylerim ama tekrarlamakta mahzur bulunmuyor: sosyalist hareketin değişik kesimleriyle çelişkilerim oldu. Bulunduğum örgütlerde beni sevenler kadar sevmeyenler hatta nefret edenler de vardır. Yenilikçi bir insanım ve bu da herkese uymaz. Ama bulunduğum örgütler dışında kalan sosyalistler içinde yüksek takdir gördüğümü biliyorum. Birkaç konuda bana sağlanan büyük desteği unutmam mümkün değildir.

Başka örgütlerdeki insanlarla kişisel olarak uğraşmadım, görüşlerini eleştirdim.

Görüşlerimiz farklı, burası açık ama 1970-1972’de aktif olan ve sonra da devam eden herkes için geçerli olan benim için de geçerlidir: kutsal sayılan bir dönemden geliyoruz…

Yazılı ve sözlü üretime devam…

Ben de öğreniyorum bu arada…

Lümpen proletarya hakkında pek bilgim yoktu ve bu konuda Marx-Engels’in eleştirildiğini de bilmiyordum (onlar bu kesimi karşı devrimci olarak görürler).

İyi ki zamanında Frantz Fanon hakkında kitap yazmışım. Çok sayıda konu bu adama çıkıyor.

“Bizimki Afrika Marksizmidir” der. Adı aynı gibi ama içerik olarak çok farklıdır. Fanon için sömürge ülkelerde proletarya işbirlikçi bir sınıftır. Bu ülkelerde devrimin asıl gücü köylülük ve lümpen proletaryadır.

Lümpen proletaryanın asıl ortaya çıkışı feodalizm çözülürken ortada kalanlarla gerçekleşir. İnsanlar topraktan kopar ama işçileşmez, ortada kalır. Dilenci, sarhoş, hırsız vd. olur.

Bu arada ABD’deki kenar mahalle (getto) isyanlarını öğrensem mi diye de düşünüyorum. Konu biraz dağılacak.

“Evet biz lümpeniz, ne olmuş!”

İsyan önderlerinden birisi böyle demiş.

Neyse, devam edelim…

Bir öğretim üyesinin videolarla ilgili olarak aylar önce yaptığı saptamadan söz etmiştim: “Özgür Üniversite’nin yapamadığını yapıyorsunuz.”

 

Büyük bir iltifat, layık olmaya çalışıyoruz, diyeyim…