Şuanda 249 konuk çevrimiçi
BugünBugün186
DünDün3402
Bu haftaBu hafta7910
Bu ayBu ay7910
ToplamToplam10476334
26 Temmuz 1953 PDF Yazdır e-Posta


Bu tarih, Küba devriminin başlangıcı sayılan Moncado kışlası baskınıdır. Baskın başarısız olmuş, baskını yapanlardan bir bölümü öldürülmüş, aralarında Fidel Castro’nun da bulunduğu kişiler tutuklanmış ve Castro Türkçeye “Tarih Beni Beraat Ettirecektir” başlığıyla çevrilen savunmasını yapmıştır.

1960’lı yılların ikinci yarısı olsa gerektir, belki de 1970 başlarıdır, kitabı okuyan bir arkadaş, “Sosyalizm bu kitabın neresinde?” diye sormuştu.

Fidel Castro’nun savunmasında sosyalizm yoktu, yurtseverlik vardı. Politik olarak bağımsız ama ABD hegemonyası altındaki ülkesinin bağımsızlığını savunan bir yurtseverlik…

Birkaç yıl sonra afla serbest bırakılır, Küba’yı terk eder, Meksika’da yaklaşık 80 kişiyle askeri eğitim yaparlarken Che Guevara da gruba katılır, Granma ile adaya çıkarma yapanlar arasında Raul Castro ve Che dışında sosyalist yoktur.

Türkiye’de olsaydı, yıllar sonra bu insanlara Kemalist demezlerdi ama uygun bir isim takarlardı.

Havana’yı dolaştığınızda bir meydanda küçük bir Atatürk büstü görürsünüz.

Bu büst nedeniyle Fidel Castro Kürtlerin bir bölümünden az hakaret işitmedi…

İşitsin, ne olacak ki!

Küba 10-11 milyonluk bir ülkedir.

Batista diktatörlüğünü devirip, ABD’nin yanı başında sosyalist bir devlet, yeni bir devlet kurabilecek kadroyu çıkarabilmiş. 40 milyon nüfusa sahip olan bir halk ise bir türlü çıkaramamışsa, önce kendilerine bakmaları gerekir; öyle değil mi?

Küba, aynı zamanda, uluslararası ilerici güçlerin, en zayıf oldukları zamanda bile önemli işler başarabileceklerini gösteren bir örnektir.

1991’de SSCB dağıldığında, Demokratik Almanya Cumhuriyeti de ortadan kalktığında Küba derin bir ekonomik krize girdi. Dünya çapında müthiş bir dayanışma kampanyası örgütlendi ve Küba ekonomisi çökmedi.

1990’lı yılların başlarında, sosyalistlerin moralinin dünya çapında iyice azaldığı yıllarda mesela Fransız Komünist Partisi her ay Küba’ya bir gemi kaldırıyordu. Almanya’dan İspanya’ya ve hemen her ülkede Küba ile dayanışma komiteleri kuruldu ve büyük iş yaptılar.

Arnavutluk’un nüfusu Küba’nın beşte biri kadardı ama aynı dayanışma onlar için örgütlenmedi; çünkü Arnavutluk halkının sosyalist kalmak gibi bir amacı yoktu. Küba’da vardı.

Küba’nın 1990 sonrası ve Arnavutluk’un 1912-1992 dönemindeki tarihi için iki kitaba bakılabilir. Che Guevara Kısa Uzun Bir Hayat ve Arnavutluk 1912-1992. Bunlar E-Kitap olarak www.enginerkinerkitaplar.blogspot.com da veya Google Drive’da TDAS Kitaplar olarak arandığında bulunabilir.

Devrim sonrasında Regis Debray “Devrimde Devrim” adlı bir kitap yazmıştı.

Başlık doğruydu ama yazarın anladığı anlamda değil.

Debray’a göre silahlı eyleme başlamak için esas olan bir grup gerillanın dağa çıkmasıydı.

Gerçekte ise Devrimde Devrim, tarihte ilk kez komünist partisi dışındaki bir örgütün, 26 Temmuz Hareketi’nin sosyalist devrim yapabilmesiydi.

Sosyalist Parti adını taşıyan komünist parti gerillaya karşıydı. Bu partinin etkin olduğu sendikalar da karşıydı. Küba devriminin temel gücünü küçük köylülük, kent küçük üreticileri ve öğrenci hareketi oluşturuyordu. Gerilla hareketi başarılı olduğu oranda sosyalist partinin de tutumu değişecekti.

1960’lı yılların sonlarında bizdeki tartışmaları hatırlıyorum. Bir grup, özellikle Beyaz Aydınlıkçılar, Küba’da küçük üreticilerin devrim yaptığını, bunun küçük burjuva devrimi olduğunu, sosyalist olamayacağını savunuyorlardı.

Bu konuda bilgisizlik o dönem için mazur görülebilir ama Çin’in çizgisini savunanların bu ülkede demokratik ve sosyalist devrimi köylülerin yaptığını görememesi ilginçtir diyeyim. Çin’de işçi mi vardı?

Çin’de komünist partisi önderliği vardı, Küba’da bu da bulunmuyordu ve bu iki faktör birleşince devrimin karakteri konusunda özellikle yanıltıcı olabiliyordu.

Küba on milyonluk nüfusuyla ABD’nin yanı başında sıkı ambargo altında yaşayabildi. Devrim 50 yılı geride bıraktı.

Akıllı bir yatırım politikasıyla özellikle sağlık alanında dünya çapında isim oldular. ABD, Küba’nın ürettiği önemli ilaçların patent almasını engellediği için ülke önemli ihraç sorunuyla karşılaştı.

Kısa süre önce Çin’in biyoteknoloji bakanı aynı zamanda Çin Komünist Partisi Politik Büro üyesi olan kişi adayı ziyaret etti. Küba’nın pankreas kanserine karşı ürettiği aşıyı Çin kullanacak ve iki ülke arasında biyoteknoloji alanında daha fazla işbirliği yapılacak.

Çin’in Küba’nın ilaç üretimini kullanmaya başlaması ada ekonomisi için büyük bir çıkıştır.

Çin-Vietnam-Küba arasında değişik alanlarda artan oranda işbirliği bulunuyor.

Küba’nın Afrika’daki bazı ülkelerin kurtuluşu için yaptıkları unutulabilir mi?

Angola’da ve Gine Bissau’da savaşta yer aldılar. Başka birkaç ülkenin kurtuluş savaşına da askeri danışman gönderdiler.

Che’nin 200 kadar Kübalıyla birlikte Kongo’da ulusal kurtuluş savaşı örgütleme çabası başarısızlıkla sonuçlanacaktı. Ülkede ulus yoktu ki ulusal kurtuluş savaşı olabilsin? Devlet vardı ama ulus yoktu.

O yıllarda, kimin sözüydü hatırlamıyorum, Nkrumah olabilir, Che’nin Kongo’daki çabasına karşı çıkar.

Desteğe evet ama bunu beyaz adam yapmamalı… Sömürgeleştiren beyaz, kurtaran da beyaz olacak; bunlar farklı beyazlar ama görünüş olarak iyi değildir.

Küba daha sonra Angola’ya gönderdiği ve bir bölümü burada hayatını kaybeden askerlerini tümüyle siyahlardan seçecektir.

26 Temmuz 2023 devrimin değil ama devrimin başlamasının 70. yılıdır.

O devrimi yaşatabilen bir halk ve o halkın çıkarabildiği bir kadro…