Şuanda 309 konuk çevrimiçi
BugünBugün233
DünDün3402
Bu haftaBu hafta7957
Bu ayBu ay7957
ToplamToplam10476381
Teorinin gücü PDF Yazdır e-Posta


Teori aynı zamanda pratik demektir. Teori üretebilmek üst düzeyde pratik demektir.

Örnek vereyim.

Hasan Şensoy ile Paris’te karşılaşmamızı “tarihsel buluşma” olarak tanımlamıştım. Hasan Şensoy MLSPB’nin önde gelen isimlerindendi ama kurucusu olarak kabul edildiğini bilmiyordum.

Demek ki, iki silahlı mücadele örgütünün kurucularının aradan 40 yıldan fazla zaman geçtikten sonra ilk kez karşılaşmaları gerçekleşmiş.

Tabii ki her şeyi ben yapmadım, olamaz da zaten ama benim ısrarım olmasaydı daha sonra Acilciler diye anılacak örgüt de olmazdı.

Örgüt kurmak zor iştir. İlker ODTÜ’de bile tanınmıyordu çünkü SFK üyesi değildi ve herhangi bir pratiği de yoktu.

Yüksel Ankara Beşevler bölgesindendi. Kenar bir bölgedir.

Örgüt kuruluşu için en azından başlangıçta Ankara çapında tanınan birisi gerekliydi. ODTÜ ve SBF’de başlıca kadrolar düzeyinde tanınıyorsanız, bu kadarı yeterliydi.

Arkasından teori geliyor.

Türkiye Devriminin Acil Sorunları olmasaydı çok şey kaybederdik.

TDAS’ın Tarihi kitabında bu broşürü hangi saiklerle ve nasıl yazdığımı anlattım, tekrarlamayacağım. E-Kitap olarak vardır.

Silahlı mücadele örgütüydük ama mesela MLSPB ile karşılaştırılırsak eylem örgütü sayılmazdık.

En büyük eylemimiz herhalde 1 Mayıs 1977’nin ardından yapılan Intercontinental kurşunlaması olsa gerektir. Hangi hapishaneye gitsem adli mahkumlar benden bu eylemi anlatmamı isterlerdi. Yıllarca unutulmadı.

Acilciler adı sosyalist harekette iz bırakmıştır. Eylem örgütü olarak geri planda kalmasına rağmen bunu teorisi sayesinde yapabilmiştir.

15 kadar yerleşim biriminde örgütlenmeyi bize sağlayan eylemlerden çok teoriydi.

Oğuzhan Müftüoğlu da kendisiyle yapılan nehir söyleşide teorilerini bizimle polemik içinde şekillendirdiklerini söyler ki doğrudur.

Teorinin gücünü görüyorsunuz değil mi?

Tabii ki o teorinin arkasında örgüt var, eylemler var, bunlar olmadan olmazdı ama yine de belirtmek gerekir; bizi biz yapan teoridir. O olmasaydı kaybolur giderdik. Aradan 40-45 yıl geçtikten sonra bizi hatırlayan olmazdı. Neden hatırlasınlar ki?

Teoriyi sadece okumak-yazmak olarak görmek bilgisizlik ürünüdür.

Siz de yapabilirsiniz, başkaları da yapabilir.

O teorinin güncele hitap edebilmesi gerekir. Güncelin önemli sorunlarını açıklayabilmesi gerekir. Başka bir deyişle teori laf salatası değildir. Böyle yapan da az değil, belirtmek gerekir.

Bizi biz yapan teoriydi. TDAS olmasaydı kaybolup giderdik.

Öldürme, kurşunlama, yazılama, bombalama gibi eylemleri hemen her örgüt yaptı.

Biz de yaptık, farklılığımız başka yerdeydi.

Avrupa’dan iki örnek vereyim.

Paris ev işgalleri var. Sadece pratik gibi görünüyor. Önemli bir pratiktir ama arkasında teori vardır. Göçmenler Fransa toplumunun değiştirilmesinde ana güç olamazlar. Bunu Action Directe ile çok tartıştık. Bu teori sayesinde boyumuzdan büyük işlere kalkışmadık. Bu toplumda esas olan Fransız örgütleridir, biz değiliz.

Almanya’ya gelelim…

Yazın Dergisi 28 yıl yayınlandı. Sadece önemli bir patik gibi görünüyor, değil mi?

12 Eylül sonrasında ülkeden gelen çok sayıda aydın ve sanatçının kendini ifade edebileceği bir organ yaratmak, bunun dağıtımını, parasının toplanmasını örgütlemek sadece pratik iş değildir.

Bu pratiği yapabilmeniz için önce sosyalist her yerde sosyalisttir konusunda karar vermeniz gerekir.

1980’lerin başlarında Avrupa’da devrimcilik yapılmaz diyenler epeyce fazlaydı.

Bunu tartışmaya bile gerek yok; yaparsın ve örnek ortadadır.

Sağlam bir teorik dayanağınız yoksa, pratikte koşturup dursanız bile sonuçta kaybolup gidersiniz.

Teoriyi izleyin ve belki tanıdığınız belki tanımadığınız birileri onu şu veya bu oranda mutlaka yapacaktır.