Şuanda 258 konuk çevrimiçi
BugünBugün193
DünDün3402
Bu haftaBu hafta7917
Bu ayBu ay7917
ToplamToplam10476341
Üretin arkadaşlar üretin... PDF Yazdır e-Posta


30 yıl öncesinde yaşamıyoruz. Son olarak iki önemli kitap yazdım: Arnavutluk (1912-1982) ve Çin Sosyalizmi (1949-2022). Bu kitaplar 30 yıl önce yazılsaydı önce Türkiye’de bunları basacak yayınevi bulunması gerekirdi. Bulduk diyelim, baskı sayısı genellikle 1000 kadar olurdu. Bunu şundan biliyorum. Yolun Sonu adlı romanım 1000 basıldı, sonra 500 kadar ikinci baskısı yapıldı. Avrupa Birliği ve Türkiye – Soldan Bir Bakış 3000 basıldı, bitince ikinci baskısı yapıldı. 1989 Berlin Duvarı 2000 basıldı, kısa süre önce yeni baskısı yapılmış. Diğer bütün kitaplarım 1000 adettir. Bunların dağıtımı da ayrı bir sorundur.

Şimdi E-Kitap olarak yayınladınız mı, hangi ülkede yaşıyor olursa olsun çok sayıda insana ulaşabiliyorsunuz. Sayıyı bilemiyorum ama Türkiye’de epeyce okunduklarını biliyorum.

Dünyaya yayılmak için imkanlar çok geniş…

Tabii bu yayılmayı herkes yapıyor. Binlerce, on binlerce E-Kitap ve video yayınlanıyor. İnsanlar bunların hepsini izleyemez. Kaliteli üretim yapacaksınız ki sizi izlemek gereğini duysunlar. Bu bağlamda herkese ulaşmak hem kolaylaştı hem de zorlaştı. Çok sayıda üreten arasında önlere doğru gidebilmeniz gerekiyor.

Burada sözüm Kürt arkadaşlaradır…

En az 40 yıldır Avrupa ülkelerinde yaşıyorsunuz ama üreticilikte oldukça geridesiniz.

Kürt sineması yapın, Kürtçe şiir yazın, roman yazın, öykü yazın; bu alanda size engel olan yoktur.

Üstelik üretiminiz Kürtlerin yaşadığı her alana ulaşabilir. 30 yıl önce durum böyle değildi. Şimdi Türkiye’deki Kürt de, Irak’taki de, İran’daki de, hangi ülkede yaşıyorsa oradaki de, hepsi üretiminizi okuyabilir, izleyebilir.

Yararlansanıza bu imkandan…

Bırakın Türklerle uğraşmayı, üretin…

İnsanlar üreterek büyürler, başkalarını küçültmeye çalışarak büyüyemezler. Sadece büyüdüklerini sanırlar, o kadar…

Almanya’da 28 yıl Yazın adlı bir kültür dergisi çıkardım. Bu dergi 11 yıl Türkiye’de de basıldı. Bu dergi Türk kültürüne katkıda bulunmuştur. Türkiye kültürüne değil, Türk kültürüne…

Siz neden Kürtçe bir dergi çıkaramadınız? Belki çıkmıştır ama duymadım ya da yerel kalmış olabilir.

Bir dergiyi uzun süreli çıkarmak zahmetli iştir, biliyorum.

Avrupa ülkelerinde en az bir milyon Kürt yaşıyor. Biz 700 dergi dağıtımıyla kendimizi finanse edebiliyorduk. Sizler de uğraşarak bunu pekala yapabilirdiniz. Geleceğe de güzel bir miras bırakırdınız.

Üretiminiz zayıf ve uğraşmıyorsunuz, sorun budur.

Ayrı bir halk isen, kendi kültürüne sürekli katkıda bulunacaksın…

Ürettiğin zaman bu üretimi her tarafa yayabiliyorsun…

Eskiden bu imkan yoktu, hepimiz için yoktu.

Unutmayalım; imkan kullanılabiliyorsa vardır.

Kullanın…

Almanca, İngilizce ya da Fransızca mı yazmak istiyorsunuz; yazın tabii…

Bu konuda Türkler hayli ilerideler.

Fatih Akın, Alman sinemacısıdır, filmlerinde doğal olarak Türk kültürü belirgin olarak görülür.

Emine Sevgi Özdamar romanlarıyla Almanya’da önemli bir ödül kazandı. Bazı yapıtları Türkçe olarak Türkiye’de de yayınlandı.

Zafer Şenocak başka bir isimdir.

Birkaç isim daha sayabilirim ve bilmediklerim de mutlaka vardır.

Fransa ve İngiltere’yi bilmiyorum.

Kürt sanatçılar olarak böyle de yapabilirsiniz. Almanca yapıtlarınızda Kürt kültürü doğal olarak yansıyacaktır.

Burada yoğun bir çalışma ve kalite ön plana çıkıyor.

Bu herkes için böyledir.

Herkes kendi kültürüne katkıda bulunmalıdır.