Şuanda 361 konuk çevrimiçi
BugünBugün577
DünDün3402
Bu haftaBu hafta8301
Bu ayBu ay8301
ToplamToplam10476725
hatay arap halkının olmayan mücadelesi PDF Yazdır e-Posta


Hangi mücadele, diye sorarsanız, buna, kimlik mücadelesi, Türkiye’den ayrılma ve Suriye’ye bağlanma mücadelesi ya da aynı anlama gelmek üzere “kendi kaderini tayin hakkı mücadelesi” gibi cevaplar verebilirsiniz. Bu sözde mücadeleden söz ediyorum.

Konuyu genişleterek, Türkiye’deki Arap kökenlilerin mücadelesi var mıdır? Bu mücadele var ise, kendisini nasıl göstermiştir? diye de sorabilirsiniz.

Böyle bir mücadele yoktur, en azından görülebilecek oranda olmamıştır. Küçük çevrelerde kimsenin haberi olmadan olmuş olabilir, ancak böylesi de kimseyi ilgilendirmez.

Bu olmayan mücadele varmış gibi gösterilmeye çalışılmakta, ne çare ki inandırıcı olunamamakta ve zorlamalarla yaratılmaya çalışılmaktadır.

Kimden söz ettiğimi anladınız: Kendisini Türkiye sınırları içindeki Arap halkının, özellikle de Hatay’daki Arap halkının önderi sanan Mihrac Ural’dan söz ediyorum.

Hatay’daki Arap halkın –daha doğrusu Arap ve Alevi halkın- mücadelesi Mihrac Ural’a yetmiyor. O, Torosların güneyindeki –özellikle Adana’daki- Arap halkının mücadelesinden ve bu mücadelenin Kürt halkının mücadelesiyle birleşmesinden söz ediyor.

Duyan da bir şey var sanır!

Hatay Arap halkının fi tarihinde yapılmış “Uruba direnişi”nden başka bir eylemini gören, duyan var mı?

Belki ben duymamış olabilirim diye Antakyalı arkadaşlara sordum. Onlar da duymamışlar. 1980 öncesinde Hatay Arap halkının kendi kaderini tayin etme gibi bir isteği ve bu istek doğrultusunda herhangi bir mücadelesi yoktu. O kadar yoktu ki, böyle bir şey Acilciler Antakya örgütlenmesinin bile aklına gelmemişti.

Talebi olan mücadele eder, biraz olsun mücadele eden dikkat çeker… Yok, Torosların güneyindeki Arapların böyle bir mücadelesini görmedik. Ama başka türlü hareketlerini gördük. Şöyle ki:

6 Ekim 2008 günü Adana’nın 15 bin nüfuslu daha çok Arap kökenli kişilerin yaşadığı Hıdırlı Mahallesi’nde 18 yaşındaki Tekin Erdik’in motosikletini çalmaya çalışan ve Kürt olduğu ileri sürülen üç kişi tarafından bıçaklanarak öldürülmesi mahalleyi ayağa kaldırır. Yakalanan zanlı linç edilmek istenir. Zanlıyı kaçıran jandarma aracının camları kırılır.

Gerisini Tanıl Bora’nın Linç Kültürü adlı kitabından okuyalım (S. 72)

“Yüzlerce kişilik kalabalık saatlerce Türk bayrakları sallayıp PKK aleyhine slogan atarak gösteri yaptı. Mahalle sakinlerinden birisinin yaptığı konuşma şöyle aktarılıyor: ‘Yarın bunlar kapımıza dayanabilir, silah çekebilir, elimizdeki malımızı isteyebilir. Ama şunu unutmayın. Arap halkı hiçbir zaman kalleş, nankör ve şerefsiz olmamıştır. Biz bu ülke için canını feda edecek Mehmetçikler yetiştiriyoruz. Biz yan gelip yatmıyor, para pul istemiyoruz. Bugün canımıza kastedenler, gül gibi kardeşimizi öldürenler bilin ki, bu artık tüm Arap halkının ve Türk milletinin davası olacaktır.’”

Benzeri bir olay yoğun Kürt göçü almış başka bir kentte, Mersin’de de yaşandı.

Helal olsun! demekten başka ne denir ki…

Torosların güneyindeki Arap halkının Kürtlerle dayanışması gerçekten de yüksekmiş hani…          

Arap halkının kısa sayılabilecek süre önceki bu eylemlerini ne çare ki Mihrac Ural’dan öğrenemiyoruz.

Bu eylemler gizli şeyler de değil üstelik, herkesin bildiği şeyler…

Torosların güneyindeki Araplarda ciddi bir Kürt düşmanlığı bulunduğunu ve fırsatını bulduklarında onlara saldırdıklarını biliyoruz.

Bunlar –en azından önemli bir bölümü- bilinçsiz insanlar. Eğitilmeleri gerekli, halkların kardeşliğini öğrenmeleri gerekli. Kim yapacak bunu? Herhalde Mihrac Ural değil…

Mihrac Ural’ın kendisi de gerçekte bir Arap düşmanıdır.

Düşünsenize, Hatay’ın Suriye’ye katılmasını istiyor. Hatay halkı; Araplar, Türkler ve diğerleri, aptal mıdırlar da Suriye’ye katılmak istesinler?

Suriye’nin ekonomik olarak Türkiye’den geri olmasının yanı sıra, Türkiye demokrasisi –bütün zaaflarına karşın- Suriye’deki rejim yanında “Batı demokrasisi” gibi kalır.

Bu sitedeki ilk yazılardan birisinde belirtmiştim ya da merak eden Adil Okay’ın kitabının ilk baskısıyla ilgili olarak yazdığım yazıyı yazındergi.com’da ya da özgür medya sitesinde bulup yeniden okuyabilir. Orada, Suriye komünistlerinin, 12 Eylül rejimini bile demokratik bulduklarını ve adamların haklı gerekçelerini ağzım açık kalarak dinlediğimi ifade etmiştim.

“Sizde göstermelik bile olsa mahkeme var, bizde o bile yok…”

Bütün bunlar ne için yapılıyor? Mihrac Ural Muhabarat’ın gözünde “işe yarar birisi gibi görünsün” diye… Sitede yayınlanan çetleşmelerinde okuduk: 15 günde bir rapor veriyormuş.

Türkiye’deki Arap kökenli insanların pazarlayıcısı bu kişiye “Arap düşmanı” denilmez de ne denir?

Hatay, Suriye’ye mi katılacak…

Siz iyisi mi Mihrac Ural’ın şeyhi Hüseyin Bin Hamadan’a hu deyin, huuuuu….