Şuanda 148 konuk çevrimiçi
BugünBugün110
DünDün3402
Bu haftaBu hafta7834
Bu ayBu ay7834
ToplamToplam10476258
Da Vinci robotuyla tanışma PDF Yazdır e-Posta


Bugün hastanede tam altı saat harcadım. Ameliyat öncesi çok sayıda işlem ve tahlil gerekiyor ve tabii sıra bekliyorsunuz. Kan tahlilleri, EKG, röntgen, ununla konuş bununla konuş derken altı saat geçivermiş. Ameliyatı yapacak da Vinci robotuyla da ekran üzerinden tanıştım. İnsan tarafından yönetilen ve çok sayıda kolu olan büyük bir makine… Leonardo da Vinci uçağı ilk tasarlayan kişidir, robotu da ilk tasarlayan olabilir. Büyük bir ressam, büyük bir mühendis, biyolog; ne ararsanız var. 1452-1519 yılları arasında yaşayan da Vinci “evrensel deha” olarak kabul ediliyor, o yıllarda dahiler her şey olabiliyorlar. Sonraki yıllarda her alanda bilgideki büyük artış nedeniyle dehalar yine var ama evrensel deha artık bulunmuyor. Mesela Einstein dehadır ama evrensel deha değildir.

Yıllar önce yazmıştım, kısaca tekrar edeyim.

Almanya’da ilk üniversite eğitimimde politik bilim-sosyoloji bölümüne devam etmiştim. Frankfurt’taki üniversitede bu iki alan birbiriyle yakından ilgili olarak işlenir. Bitirme tezi dışında aldığım bütün dersler hem politik bilim hem de sosyoloji için geçerliydi. Rastlantı sonucu Leonardo da Vinci dersini aldım. İki dönemlik bir dersti. Sadece tek döneminkini almıştım ama fazlasıyla memnun oldum diyebilirim.

Adamın hayatı boyunca yaptığı belirlemelerden ikisi özellikle aklımda kaldı.

Birincisi; sorun sürece dahildir. Ne yaparsanız yapın, çok sayıda aşılması gereken sorunla karşılaşırsınız, bunlar yaşadığınız sürece dahil olan sorunlardır. Başka bir deyişle sorunsuz süreç yoktur.

İkincisi; yaratıcılık kişilikle yakından ilgilidir. Yaratıcılık için çok çalışmak, zeki ve bilgili olmak gereklidir ama yetmez. Üretilen yeninin doğuracağı tepkilerin de arkasında durabilmek gerekir. Gerçekte çok sayıda insan şu veya bu oranda yaratıcıdır ama her yeninin kaçınılmaz olarak yaratacağı tepkileri göğüsleyemeyeceği için susmayı tercih eder.

Düşünün ki Einstein’ın fizikte devrim yapan Özel Görelilik Kuramı bile yıllarca “Yahudi fiziği” değerlendirmesiyle karşılaşmıştı. Bu kuramı saçma bulan fizikçilerin sayısı da az değildi çünkü yıllardan beri fiziğin bilinen kurallarını alt üst ediyordu.

Einstein’ın Marksistler dahil felsefecilerle de sert tartışmaları olmuştu. O dönemin fizikçileri aynı zamanda felsefecidir, başka çareleri kalmamıştır çünkü felsefeciler fizikten anlamamakta ama bu bilgisizlik mesela doğanın materyalist teorisini kendilerince yapmalarına engel olmamaktadır.

Max Planck, Werner Heisenberg, Niels Bohr ve sayılabilecek başka isimlerin doğa felsefesiyle ilgili teorileri vardır. 20. yüzyıl başlarında felsefenin öldüğünü, yeni teori üretemediğini savunanlara, yeni felsefecilerin fizikçiler olduğu cevabı verilir.

Demokratik Almanya Cumhuriyeti’nde yaşayan fiziksel kimyacı Robert Havemann’ın bu konuda ince bir kitabı vardır. Fizikçiler neden diyalektik materyalizmi ciddiye almazlar, sorusunu sorar ve Marksisterin bilmedikleri konularda teori yapmaya kalktıklarında ve hele de fizikçilere yol göstermeye çalıştıklarında ciddiye alınmadıklarından söz eder.

O günler uzun sürdü ama geçti. Bugünün doğa felsefecileri hem fizik hem de felsefe öğrenimi görmektedir.

Konuyu bilmeden onun felsefesini yapamazsınız. Yapmaya kalktığınızda saçmalamanız kaçınılmazdır.

Havemann’ın ödülü de DAC’den sınırdışı edilmek olmuştu.

Bana söylediklerine göre beş gün hastanede kalmam gerekiyor, hangi kitapları yanıma alsam diye düşünüyorum. Birisi fizikteki metafizik olabilir. Metafizik, doğruluğu kanıtlanamayacak belirlemeyi doğru kabul etmektir. Mesela dünyada geçerli fizik yasaları evrenin her tarafında geçerlidir belirlemesi gibi… Bunu kabul etmeden çok uzaklardaki galaksileri araştıramazsınız. Bugüne kadar aksinin geçerli olduğu saptanamadı ama olabilir de. Mesela paralel evrenler teorisinin gerçekliği varsa eğer, orada farklı fizik yasalarının geçerli olduğu düşünülmektedir. Bu nedenle iki evren arasında geçiş mümkün değildir. Mesela anti madde önce matematik olarak bulundu, ardından anti madde parçacıklarının varlığı kanıtlandı. Çok kısa yaşayabiliyorlar, maddeyle karşılaştıklarında birbirlerini yok ediyorlar.

Önce matematik olarak bunu bulabilmek müthiş bir yaratıcılık gerektirir. Bulan İngiliz matematikçi Dirac’tır. Newton, Dirac ve Hawking; fiziğin bu üç büyük dehası aynı mezarlıkta gömülüdür.

Bir de Doris Lessing’in Afrika Trajedisi adlı Almanca romanını alırım, yeter herhalde…

İyi dileklerini sunan arkadaşlara teşekkür ederim. Barsak kanseri görece basit kanser türüne giriyor, teşhis de erken olunca iyi oluyor ama unutmamak gerekir, sonuçta kanser kanserdir.