Şuanda 302 konuk çevrimiçi
BugünBugün227
DünDün3402
Bu haftaBu hafta7951
Bu ayBu ay7951
ToplamToplam10476375
Rakibine benzemek... PDF Yazdır e-Posta


Bu yazıda hastalıktan, ameliyattan söz etmeyeceğim. Bütün ön muayeneler bitti, gidip ameliyat olacağım. Kendime geldikten sonra telefon üzerinden facebook’a mesaj yazarım yani habersiz kalmazsınız.

Bu kadar yoğun mesaj bombardımanını beklemiyordum. O kadar çok ki kısaca cevap yazmak istediğim bir-iki kişiyi o kadar mesaj arasında bulamadım.

Başka konulara geçelim…

Videoları izleyenler geçmişle yüzleşme konusunda Güney Afrika Cumhuriyeti örneği üzerinde durduğumu bilirler. Bugün yayınlanandan sonra iki tane daha geliyor.

ANC (Afrika Ulusal Kongresi) Nelson Mandela tarafından kurulan bir örgüt ve yıllarca ülkedeki beyaz azınlığın apartheid rejimine karşı mücadele yürüttü. Bazen sert çatışmalar oldu, az olmayan sayıda insan öldü.

1990’lı yılların başında iki tarafın anlaşmasıyla ülkedeki rejim değişti. Apartheid kalktı, iki resmi dilin sayısı 11’e çıktı, anayasa ve ulusal marş değişti. Beyaz azınlığa hiçbir şey olmadı. Ne mülksüzleştirildiler ve ne de apartheid rejimindeki suçların cezasını çektiler.

İki tarafın önde gelenlerinin başlangıçta yaptığı anlaşma böyleydi. Devlet Başkanı Botha görevi bıraktı, yerine de Clerk geçti. 1994’te yapılan ve siyahların ilk kez oy kullanabildiği başkanlık seçimini Mandela kazanınca yerini ona bıraktı.

Beyazlar arasında daha önce plebisit yapılmış ve üçte iki çoğunluk “bu rejim değişmelidir, böyle devam edemeyiz” kararını vermişti.

Dönem 1990’lı yılların başı… SSCB ve sosyalist blok çözülmüş… Bu durumda ANC’den sosyalizm çizgisinde ilerlemesi beklenemezdi ve zaten bu örgütün belirleyici yanı apartheid karşıtı olmasıydı.

Benzer örnek İspanya’da var. Franco ölünce kadrosu muhalefete şu öneriyi getirdi: “devri sabık yaratılmaması şartıyla anlaşmaya hazırız.”

Anlaşıldı ve parlamenter sisteme geçildi.

Geçmişle yüzleşmede ilk kural şudur: bazı şeyleri unutmak zorundasınız. Bilerek unutmak zorundasınız. Güney Afrika’da kurulan “Hakikat Komisyonu” bunu açık olarak belirtiyor.

Konuyla ilgili yayınlanan ve yayınlanacak olan videolara bakarak daha ayrıntılı bilgi edinebilirsiniz.

Güney Afrika “beyazdan siyaha” değişti. Kısa zamanda güçlü bir siyah burjuvazi ortaya çıktı. Beyazların bir bölümü de yoksullaştı. Bu ülkede hızla zenginleşmek için iki koşul vardı: siyah olmak ve devlete yakın olmak (ya da ANC üyesi olmak).

Sosyalist ülkelerin dağılmasının ardından bu ülkelerde hızla yüksele burjuvazinin büyük oranda eski komünist partisinin önde gelen kadrolarından oluştuğunu açıklamış, Bulgaristan ve Romanya örneklerini vermiştim.

Çin’deki gelişme buna benzemiyor. Çin kitabına bakınız diyeceğim.

Şimdi Vietnam üzerinde çalışıyorum. Fransa ve ABD gibi iki büyük emperyalist güce karşı kazan ama kısa sürede eski çizgini sürdüremeyecek duruma gel…

Vietnam, Çin’e benziyor ama farklı yanları da bulunuyor.

ABD 1994’te Vietnam’ı ticarette en fazla gözetilecek ülke statüsüne aldı. Vietnam pazarına girmek için yaptı tabii…

Sosyalizmde küçük üreticiliğin kolhoz üretiminden daha verimli olduğunu Vietnam daha da açık olarak gösteriyor. Aile tarımı müthiş sonuçlar veriyor.

Vietnam Komünist Partisi çok esnek…

Bu arada Güney ve Kuzey Kore tarihlerini de okudum ama bitmedi.

Vietnam’da Katolikler gerici. Güney Kore’de ise Katolikler1986’ya kadar süren diktatörlüğe karşı militan mücadele içinde yer alıyorlar.

Bugün paraya kıyıp Herfried Münkler’in en yeni dünya düzenini anlatan Welt in Aufruhr kitabını aldım. Bu adam iyi bir politik bilimcidir. Bizde alışıldığı gibi olay anlatmakla yetinmez, analiz yapar, tarihten bugüne olayları birbirine bağlar.

Hastanede okurum herhalde…