Şuanda 108 konuk çevrimiçi
BugünBugün2359
DünDün2340
Bu haftaBu hafta6681
Bu ayBu ay6681
ToplamToplam10475105
İsrail ve palavra Arap politikası PDF Yazdır e-Posta


Bağırıp çağırmak, tehditler savurmak eğer söylenenler bir oranda da olsa yapılmıyorsa boştur, gösteriştir.

Arap ülkelerinin İsrail politikasında bunu görebiliriz. Yeni değil, yıllardan beri görebiliriz.

Bütün ülkeler, özellikle Suriye, kendisine akın olmayan Filistinlileri öldürmekte, Filistin hareketini bölmek için örgüt kurmakta (El Saika gibi) tereddüt etmemiştir.

İsrail’e yönelik politikadaki ikiyüzlülük bununla sınırlı kalmaz.

Hafız Esat için ünlü yeminleri vardı: malımız, canımız, her şeyimiz sana feda Hafız.

Aynı yemin Hafız’ın ölümünden sonra yerine geçen oğlu Beşar için de söylenmiştir.

Suriye’de iç savaş başlayınca bu ülkenin burjuvazisi önemli sanayi kenti Halep’teki dokuma tezgahlarını söküp Antep ve Kilis’e taşır. Türkiye ekonomisi çerçevesinde burada üretim yapmaya başlar. Bu kesim servetini de Türkiye’ye getirecek ve Akdeniz sahillerinde gayrımenkuller satın alacaktır.

İşte bu kadar!

Malları, canları, kanları feda olsunmuş!

Türkiye’nin İsrail politikası hakkında yeterince yazıldı. Diplomatik ilişkilerin kesilmesi gerekmez ama bu ülkenin ihtiyaçlarını karşılamayın, yeter.

İsrail’in değişik ihtiyaçlarını karşılayan üç ülke var: ABD, Almanya ve Türkiye.

İsrail’e mutlaka silah vermek gerekmez; su verirsin, petrol verirsin, başka malzemeler verirsin…

Bunların hepsi fiilen savaşı desteklemektir.

Bir yandan savaşı desteklersin, bir yandan da bağırıp çağırırsın…

 

İsrail’e zararı yok, ne olacak ki!