Şuanda 114 konuk çevrimiçi
BugünBugün1982
DünDün2340
Bu haftaBu hafta6304
Bu ayBu ay6304
ToplamToplam10474728
Gün olur, herşey birden değişir PDF Yazdır e-Posta


1971 yılının ilk aylarında “nereden geldim ben buraya?” diye sorduğum günler oldu. O kadar hızlı çıkış var ki, insan afallıyor ama bekleyemezsiniz. “Biraz kenarda kalayım, kendimi geliştireyim, ondan sonra” diyemezsiniz. Sadece benim değil hemen herkesin durumu aynı… Hata, eksik olabilir ama elinden geleni yapacaksın. Dönem bunu gerektiriyor, yaparsın ya da her şeyi bırakırsın… Ortası bulunmuyor.

ODTÜ ikinci sınıftayım, ikinci yarı yıldayız. Kendime devrimci sempatizan diyebilirim. Forumlara, yürüyüşlere katılıyorum; o kadar.

Mayıs 1970’de okuldaki Sosyalist Fikir Kulübü’ne üye oldum. Yeni başlamış bir uygulama var; üye olmak isteyenle söyleşi yapıyorlar. Söyleşinin amacı, zamanın Dev Genç yönetimiyle fena halde takışan Aydınlıkçıların –Doğu Perinçek grubu- üyeliklerini engellemek… ODTÜ SFK da zamanın Dev Genç’inin önemli bir bileşeniydi.

Söyleşiyi yapan Ertuğrul Kürkçü… Bana Aydınlıkçılarla ilgili sorular soruyor ama hiç fikrim yok. Baktı bir şey bilmiyorum, “neden üye olmak istiyorsun?” dedi.

“Örgüt,” dedim.

“Bu cevap yeter,” dedi.

SFK bütün üyeleri için yaz planı yapmıştı. Ben Ankara’da oturduğum için Kırmızı Aydınlık dergisinde çalışacaktım.

Burası da herkesin yolunun düştüğü yerdi. Mihri Belli, Mahir Çayan ve daha başkaları…

Ekimde üniversite açıldı, bölümde kantin açıp gelirini SFK’ya vermeye başladık.

O sırada Kırmızı Aydınlık’ta ayrılık oldu, Mihri Belli ile Mahir Çayan’ın grupları ayrıldı.

Dev Genç’in yayın organı İleri’nin yazı işleri sorumlusu Mihri Belli tarafında kaldığı için yeni sorumlu aranıyor. O iş de bula bula beni buldu.

Daha önce iyi öğrenciydim ama artık değildim, derslere girecek zaman yok ki…

İleri dergisinin 5. ve son sayısının yazı işleri sorumlusu oldum.

Yazıları topla, Baylan Matbaası’nda basımını yaptır, dağıtımı yap…

Dergi dağıtımının yapıldığı SBF yurdunda sürekli bulunuyordum. Burada Dev Genç’in önde gelen diğer kadrolarını da tanıdım.

“Ortalıkta fazla dolaşma, deşifre olma” diye uyarıldım.

Nedenini, tanınmayan ve güvenilir insanlara ihtiyacımız var, olarak açıkladılar.

24 Ocak 1971’de SBF yurdunda polisle çatışmada yaralandım ama televizyona çıkmayı kabul etmedim.

İleri’nin yayınına son verildikten sonra THKP-C’nin gayrı resmi yayın organı olan Kurtuluş gazetesinde Ali Orhan Yücelalp ve İlhan Kalaylıoğlu ile birlikte çalışmaya başladım. Broşür de basıyorduk. İlki, Yusuf Küpeli’nin yazdığı ama o dönem adet olduğu üzere adının yer almadığı 1965-1971 Türkiye’de Devrimci Mücadele ve Dev Genç idi.

Ardından Mahir Çayan’ın Kesintisiz Devrim 1’ini matbaaya verdik. O günlerde 12 Mart oldu, polis broşüre matbaada el koydu. Gazete bürosunu boşalttık.

12 Mart 1971 darbesi ardından bana Ankara’da gizlenmek zorunda olan değişik isimler arasında irtibat görevi verildi. Bir evde Ertuğrul Kürkçü ve Sinan Kazım Özüdoğru, diğerinde Yusuf Küpeli kalıyordu.

Şimdi gel de kendine sorma: nasıl geldim ben bu konuma?

Bir yıl önce sempatizandım…

Yük ağır, herkes elinden geleni yapıyor, bu arada kaytaran da fazlasıyla bulunuyordu.

İlkbahar aylarıydı, Münir Aktolga yakalandı, ODTÜ’den tanırdım ama o kadar… Başka yakalananlar da vardı. İrtibat merkezi Yuvam Emlak boşaltıldı ve bana da “ortadan kaybol” denildi.

Ben de öyle yaptım. Atı ay kadar sonra yeniden irtibat kurulacak ve irtibat işinin bir başka çeşidinde görevlendirilecektim.

5 Mart 1971’de jandarmayla çatışmanın ardından ODTÜ aylarca kapalı kalacaktı. 1970-1971 kış yarı yılında doğal olarak kaldım. Ardından okunan ard arda üç yarı yılda da geçerek okulu kayıpsız bitirecektim.

Gün olur, hayat seni birdenbire ön tarafa doğru atıverir.

Mecbur değilsiniz, yapmayabilirsiniz.

1971’in ilk aylarında Ertuğrul Kürkçü bana “Dev Genç propaganda sorumlusu olmamı” önermişti ve bende de şafak atmıştı. Ben kimim de Dev Genç propaganda sorumlusu olacağım? Altı ay önce sempatizandım.

Neyse ki, hızlı gelişen olaylar içinde bu öneri unutuldu. Dev Genç de kısa süre sonra kapatılacaktı.

Politik mücadelede hazır olmadığınız işleri üstlenmek zorunda kalabilirsiniz. Sizi zorlayan yok, yapmayabilirsiniz de…

Böyle durumlarda her zaman yapmak taraftarı oldum.

Hatalar, eksikler doğaldır ki olacaktır ama sorumluluk duyan bir insan olarak kenara çekilmek hakkınız yoktur.

Yapmadınız diye kimse size hesap sormaz ama kendinize karşı da sorumlusunuz.

Ne olursa olsun yapmam gerekirdi, neden yapmadım?

Bu kötü bir sorudur ve insanın kendine soracak duruma gelmemesinde yarar vardır.

Hızlı politik gelişmeler kimseyi beklemez, kenarda durup kendini geliştirmekle uğraşamazsın.

Yapabildiğin kadar yapacaksın ve zaten hemen herkes aynı durumdaydı…

Hatalarıyla ve eksikleriyle de olsa geleceğe büyük miras bırakan 1970-1972 THKP-C hareketinin ön planında olmayan ama sempatizan da olmayan, önemli görevleri yerine getiren bir kişi olarak bu pratikte yer almış olmaktan gurur duyarım.

Gerçekten zordu, bunu da belirtmek gerek…