Şuanda 306 konuk çevrimiçi
BugünBugün2141
DünDün2340
Bu haftaBu hafta6463
Bu ayBu ay6463
ToplamToplam10474887
Dünya Öykü Günü'nde bir öykü PDF Yazdır e-Posta


Edebiyata olan merakımı biliyorsunuz. İki romanım, iki öykü kitabım var –hepsini E Kitap olarak bulabilirsiniz- ama insan zihnini kıskançlıkla işgal eden, ortak istemeyen edebiyatla bir türlü düzgün ilişki kuramadım. Arada bir öykü yazarım, iddiam da bulunmuyor.

Bu öyküyü geçen yıl yazmıştım. İlk kez yayınlanıyor.

KÜÇÜK HARF o

Ölümü Batı Cephesinde Yeni Bir Şey Yok’un son satırları gibiydi. İstanbul ve diğer kentlerin sokaklarında sakin bir gün yaşanmıştı. Silahlı çatışmalar, ölüler yoktu. Sadece en büyük kentte alaca karanlıktaki bir sokakta yirmi yaşlarında bir genç öldürülmüştü. Gazeteler habere son sayfalarında küçük bir yer verdiler. Üzerinde kimlik çıkmamıştı, o ölmüştü.

Polis gencin sokağın yakınındaki fakülteden olabileceğini düşünerek kimliğini araştırdı ve buldu ama nasıl öldürüldüğünü çözemedi. Profesyonel bir cinayet miydi yoksa karanlıktan gelen serseri bir kurşun öldürücü organa mı saplanmıştı? Sayısı kabarık meçhul cinayet dosyaları arasında yer alacak o’nun ölümü kısa süre sonra unutulacaktı.

o ölümünden sonra fakülte öğrencileri arasında sorun oldu. Hangi örgüttendi, kesin bilgi yoktu. Bir örgüte göre dergilerini okuyordu, dolayısıyla onlardandı; başkasına göre ise o yoldaş sempatizanlarıydı hatta bir yürüyüşlerine de katılmıştı.

Tartışma kızıştıkça ortam gerginleşti, silahların çekilmesine az kalmıştı ki başka bir örgütün elindeki öğrenci derneği müdahale etti. o’ya birlikte sahip çıkılması gerekiyordu, şu veya bu örgütten olabilirdi ama devrimciydi.

Öğrenci Birliği imzalı faşistlerin devrimcilere saldırılarını kınayan, hesap sorulacağını belirten bildiri hazırlandı ve okul çevresinde dağıtıldıktan sonra beklenmedik bir gelişme oldu: yakındaki Ülkü Ocakları cevap vererek bu ölümle ilgileri olmadığını, o’nun komünistler arasındaki çatışmada ölmüş olabileceğini açıkladı.

Ülkücüler o güne kadar yayınlanmış öldürülen devrimcilerle ilgili bildirilere cevap vermemişti. Eylemi üstlenmeseler bile, tanımadığımız bir ülküdaş yapmıştır, diye düşünürlerdi.

Cevap kafaları karıştırdı. o,  başka bir örgüt tarafından pusuya düşürülüp öldürülmüş olabilir miydi? Hangi örgütten olduğu belirsiz o belki de yanlışlıkla öldürülmüştü.

Sorular kafada dururken faşistlere cevap yazılmasına karar verildi. Yine Öğrenci Derneği imzalı –tartışmalı örgüt imzalarından iyiydi- o’nun devrimci olduğu, faşistler tarafından öldürüldüğü, hesabının sorulacağı, kanının yerde kalmayacağını belirten bildiri dağıtıldı.

“Kahrolsun faşizm” de yazılacaktı ama bir örgüt bu sloganın tek başına kullanılmasına karşı olduğu, “sosyal faşizm” de eklenmesi gerektiğinde ısrar ettiği, diğerleri de buna karşı çıktığı için vazgeçildi.

Az sayıda bile olsa afiş bastırılması düşünülemezdi çünkü afişleme tehlikeliydi, hem polis hem de faşistler saldırabilirdi. Hiçbir örgüt kimden olduğu belirsiz bir kişi için militanlarının tehlikeye girmesini istemiyordu.

o’nun cenazesini konuşmaya gerek yoktu. Ailesi ölümünü gazetelerden öğrenmiş ve uzak bir ilden çıkıp gelmişti. Okumaya giden oğullarının birden ve belirsiz ölümü karşısında şaşkın ve üzgündüler. o’nu doğduğu yere götürüp toprağa vereceklerdi.

Silahlı çatışmalar ve ölümler yeniden başlayınca o da hemen unutuldu.

Yalnızca öldürüldüğü sokakta yolda kurumuş kırmızı bir kan lekesi kalacaktı.

Lekesi daha önce aynı yerde ölenlerden kalan lekelerle arkadaştı.

Birkaç ay sonra lekelerle birlikte o’dan kalan tek iz de ortadan kalkacaktı.

o’na kimse sahip çıkmadı, dergilerde fotoğrafı basılmadı, ölüm yıldönümünde anılmadı.

o, büyük harfler arasındaki küçük harf gibi görünmez olacaktı.